İki seneden beri çok ciddi kuraklık yaşıyor memleket. Barajlarda su seviyesi bir türlü tam doluluk seviyesine ulaşmıyor. Bu nedenle su tasarrufuyla ilgili ciddi tedbirlere ihtiyaç duyuluyor.
Ülkemiz yarı kurak bir coğrafyada yer almakla birlikte, tropikal iklim dışında hemen çoğu iklim özelliklerini farklı bölgelerinde barındırmaktadır. Yıllık yağış miktarı 250 mm civarında olan Tuz gölü civarı gibi çöle yakın kurak bölgelerimiz olduğu gibi, 2500 mm'nin üzerinde yağış alan Doğu Karadeniz gibi nemli bölgelerimiz de bulunmaktadır. Buradan da anlaşılacağı gibi, her iklime göre uygulanacak sulama şekli değişiklik göstermektedir. Doğu Karadeniz Bölgesi dışında hemen bütün bölgelerimizde yağış yetersizliği nedeniyle yazlık ürünlerin yetiştirilmesinde sulama gerekli olmaktadır. Normal yağış koşullarında yazlık ürünlerden kavun, karpuz, ayçiçeği, susam gibi ürünler yetişse de yeterli verim alınamamaktadır.
Yağış rejimi ve mevcut su potansiyeli bütün alanların sulanmasına yeterli değildir. Bununla birlikte, çiftçimiz yüksek verim alma hevesiyle bütün imkânlarını kullanarak sulu tarım yapmaya çalışmaktadır. Sulamanın ekonomik olup olmaması da bu anlamda çok dikkate alınmamakta, adeta günü kurtarma felsefesiyle kara düzene sulama yapılmaktadır.
Ülkemizde yeni sulama teknolojilerinin kullanılmasıyla işlenen tarım alanları tümü teknik olarak sulanabilme potansiyeline sahiptir. Dünyada yıllardır kullanılan her bitkinin ihtiyaç duyduğu su miktarının belirlenip, bu esasa göre yapılan sulama projeleri, günümüzde Türkiye'de de kullanılmaya başlamış olmakla beraber, henüz tarımsal sulama alanında tam yerini bulamamıştır.
Aslında sulamanın verimi artırması uygulanan gübrelerin etkinliğini artırması hedeflenirken, uygulanan yanlış sulama sistemleri dolayısıyla, beklenenin tam aksine tarımsal ve doğal ekosistemlere ciddi zararlar verilmektedir. Özellikle suyun kıt olduğu alanlarda, gerek akarsulardan, gerekse yer altı sularından yararlanırken, su kaynağına bağlı canlı sistemler dikkate alınmamakta ve tüm bu yapılar, telafisi mümkün olmayacak şekilde bozunuma uğramaktadır. Bunu örneklemek gerekirse, akarsulardaki suyun tarım alanlarına çekilmesi sonucu, akarsu yataklarındaki doğal bitki örtüsü bozulmaktadır. Buna bağlı olarak da, o alanda yaşayan canlılar yok olmaktadır.
Sulu tarımın en önemli riski, tuzlulaşma ve çoraklaşmadır. Su kaynağına, yıllık yağış miktarına ve buharlaşmaya bağlı olarak, uzun yıllar yapılan sulamalarda toprakta tuz birikebilmekte ve bitkisel üretim imkânsız hale gelmektedir. Bu anlamda, orta ve güneydoğu Anadolu bölgeleri dışında kalan bölgelerimizde sulu tarım yapılan bütün havzaların açık oluşu ve yıllık yağış miktarının 600 mm'nin üzerine çıkması tuzlulaşma riskini azaltmaktadır. Bununla birlikte, drenaj problemi olan düz ve düze yakın kesimlerde, çeltik yetiştirilen alanlarda toprağın tuzlulaşma riski bulunmaktadır.
Aslında sulamada en önemli konu su iktisadıdır. Mısır ve sorgum 1 gram kuru madde için 400 gram, yonca 600 gram, yazlık sebzeler ortalama 500 gram su tüketmektedirler. Dekardan 1 ton mısır almak için 800 ton, 1 ton yonca için 1200 ton, çeltik için ise 2000 ton su kullanılmaktadır. Yine 1 kg et için ortalama 16 ton su tüketilmektedir. Suyun ekonomik kullanımı, doğal kaynakların korunması ve sürdürülebilirliği açısından önem taşımakta, yoksa ekosistemler çöle dönmektedir.