Çiftçinin kafasını açmışlar, kırk tane harman sonra çıkmış.
Bu atasözü geçerliliğini asırlardır koruyor. Yoksa atasözü olmazdı zaten.
Tarım ürünleri girdiler karşısında sürekli değer kaybediyor. Olmayan ürüne talep artınca fiyatlar saman alevi gibi bir yükseliyor, sonra yine yerlerde sürünüyor. Kâğıt üstünde ürünler hep para kazandırıyor ama görünmeyen masraflar ortaya çıkınca üreticinin zarar etmesi kaçınılmaz oluyor.
Uzun süredir tarımsal üretimde sağlıklı bir yönetim yok. Günü kurtarmaya yönelik tedbirler, üreticiyi üretimden sürekli uzaklaştırıyor. Ekmesen daha karlısın şeklinde bir felsefe hızla yayılıyor. Üretim maliyetleri arttıkça masrafları karşılamak zorlaşıyor.
Geçen sene Nazilli ve Bayındır ovalarında karpuz tarlada kalmıştı. Fiyatı iyice düşen karpuz, alıcısı da çıkmayınca ne toplama, ne de nakliye masraflarını karşılayamadığı için tarlada çürümeye terk edilmişti.
Bu sene Ödemiş ovasında karpuz aynı kaderi yaşıyor.
Bakanlık politikalarını eleştirmekten korkan çiftçi örgütleri, tarlada kalan karpuzun çeşidini eleştiriyorlar. Oysa uzun süredir yanlış tarım politikaları üretim dalgalanmalarını ortaya çıkarmaktadır.
Soğan patates yıllardır üreticiyi ağlatırken seyreden bakanlık, bu sene artan soğan patates fiyatlarının sorumlusu olarak vurguncuları göstermiştir. Daha da ileri giderek ithalatı gündeme almıştır. Bu demektir ki gelecekte soğan ve patateste daha fazla sıkıntı yaşanacak. Bir zamanlar Lâpseki-Gelibolu feribotunda onlarca domates kamyonu oluyordu. Batak ovasında, Kösedere'de domates kamyonundan geçilmiyordu. Bu sene kamyonlar yarım gidiyor İstanbul'a.
Neden yarım gittiğini anlamak zor değil. Müşterinin talebi o kadar da ondandır değil mi?
Küçük kamyon gönderseydi daha iyi değil miydi.
Elbette kazın ayağı öyle değil. Üretim iyice azaldı. Marka ürün bir süredir can çekişiyor. Bugün bir dekar domatesin toplamaya başlayıncaya kadar maliyeti bin beş yüz liranın üzerine çıkmaktadır. İşçilik maliyetleri iyice attığı gibi, işçi bulmak da zorlaştı iyice.
Dekardan ortalama 5 ton kasalık domates alan ve 50 kuruşa satan bir çiftçinin para kazanması imkânsızdır. Hani gübre, ilaç, mazot masrafları bir yere kadar çıkar. Bir işçi kasalık domateste günde 400 kilo toplar. 5 ton domatesin toplanması ve kasalanması için en az 15 yevmiyeye ihtiyaç vardır. Adam başı ortalama 80 lira işçilik maliyeti eklenince üretici zarar etmektedir.
Bu şartlarda küçük aile işletmeleri, kendi diker, kendi çapalar ve kendi toplayıp, hizmet satın almadan pazara gönderirse yevmiyesini kurtarmış olur. Klasik ürünlerde dahi para kazanmak, aile geçindirmek her geçen gün daha riskli hale gelmektedir. Üreticinin üretime devam edebileceği modellerin geliştirilmesi gerekmektedir. Serbest piyasa ekonomisi tarımsal üretimde olmaz. Hele hele artan ürün fiyatlarını düşürmek için ikide bir ithalat kozunu oynamak, üretimi bitirmekten başka bir işe yaramaz.
Küçük aile işletmeleri tarımsal üretimin bel kemiğidir. Bu işletmelerin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi piyasa dalgalanmalarının önüne geçecek en önemli tedbirdir. Pazar dalgalanmalarında devletin piyasaya müdahalesi üretimi güçlendirecek önemli politikalardandır. Fındıkta fıstıkta, buğdayda arpada yapılıyorsa, sebzede meyvede neden yapılmasın değil mi?