Bir ülkede üretimin gayri safi milli hasıla (GSMH)içindeki payı düştüğü sürece paranın değeri düşer. Yabancı paralar ve altın yatırım aracı haline gelir. Üretimin de temel aktörlerinden biri tarımdır.
Tarımda üretim, sürekli düşüyor. Pazar arzında sıkıntı yaşanan ürünler ithal ediliyor. Tarımsal üretimde maliyetler de arttıkça insanımız tarımdan kaçmaya çalışıyor. Çalışmadan karın doymaz diyen atalarımızın kemiklerini sızlatıyoruz. Hemen herkes işin kolayını bulmaya veya kolayına kaçmaya çalışıyor.
Atatürk'ün söylevinin pek çok yerinde çalışmak ve çalışkan olmakla ilgili ifadeler vardır. Hatta 'Türk, öğün, çalış, güven', 'bir tek şeye ihtiyacımız var: Çalışkan olmak' özdeyişlerini hemen her tarafa yazarız hatırlamak ve daha çok üretmek için. Çalışmak ve çalışkan olmakla ilgili Peygamberimizin hadisleri de vardır. 'hiç ölmeyecekmiş gibi çalışmak, yarın ölecekmiş gibi ibadet etmek' hadisi şerifini herkes bilir. Okullarda karınca ile ağustos böceğinin hikayesi uzun uzun işlenir. Daha küçükten üretmenin, bir değer ortaya çıkarmanın önemi vurgulanır.
İşsizlik ülkemizde ne kadar ciddi bir sorun ise de çalışmak ve üretken olmak da o derecede bir sorun. İşsizliğin kökeninde de ataletin ve tembelliğin payı bulunmaktadır. Üretimde verimliliğin düşmesi hangi sektörde olursa olsun gelirleri azaltmakta, yeni yatırımlardan ziyade işletmeleri tasfiyeye kadar götürmektedir. Hizmet satın alan, insan çalıştıran bütün sektörlerde insan verimliliği en önemli sorun olarak dikkati çekmektedir. Hatta bu sorun tarımsal üretim yapan işletmelerde çok daha ciddi bir sorundur. Hele hayvancılık işletmelerinde hayvan bakıcılığı yapacak personel bulmak imkansız hale gelmek üzeredir. Türkiye'de emeğe dayalı üretim sektörleri her geçen gün zayıflamakta, işletmeler kendini sürdürmekte zorlanmaktadır. Üretim sektörlerinin önemli bir kısmı kalifiye eleman sorunu çektiğini dillendirmektedir.
Pek çok işi makinalar yapmaya başladı ve işleri kolaylaştırdı. Ancak makineleşmede yatırım maliyetleri sürekli artmaktadır.
İnsanımızın iş yapma, görev edinme ve sorumluluk duyguları gelişmiyor. Kolay para kazanmayla ilgili psikolojik baskılar sürekli artıyor. Rahat yaşam felsefesi toplumun tüm kesimlerine yayılıyor. Rahat yaşam için bütün fırsatlar değerlendiriliyor. Çocuğun gelişimiyle ilgili yapılarda aslında çalışmak ve üretmekle ilgili sorunları bulmak ve çözmek gerekiyor.
Anne ve babalar çocuklarına okusun da hayatını kurtarsın diye elini sıcak sudan soğuk suya sokturmuyorlar. Hiçbir işe sokulmayan çocuklar hep okuyorlar. Baba zanaatkâr, çocuklar işi bilmiyor. Neden? Gerek yok. Çünkü nasıl olsa bu işi yapmayacak okuyunca. Okuyacak ve hayatını kurtaracak. Hayatını kurtarması için hayattan uzak tutulan çocuklar hayata neresinden başlayacak? Bunun hesabı yapılmıyor ne yazık ki.
Hayatın içinde tutulan gençler zaten hayatı ve üretimi algılayabilmekte ve kendine daha gerçekçi ve doğru bir yol çizebilmektedir. Verilen işlerden yılmamakta, ertelemeden vaktinde yerine getirebilmektedir. Hiçbir iş zor değildir aslında. Yapan biri var nasıl olsa.
Her iki nesil de ebeveynlerinin elinde, toplumun içinde yetişmektedir. İş yapmayı, üretmeyi, ürettikçe mutlu olmayı becerebilen gençler de, işi zor gelen, daha kolayını arayan gençler de bizim gençlerimiz. Bizim geleceğimiz değil mi?