Ahlat, armut, badem, kavak gibi ağaçlarda sıklıkla gördüğümüz, parazit bir bitki olan ökseotu, bitki olmanın dışında bazı özellikleri de bulunmaktadır.
Kış ortasında çiçeklenmesi, hindiba gibi, ılıman geçen günlerde arılar için önemli polen ve nektar kaynağı oluşturmaktadır.
Karga, saksağan, alakabak gibi kuşlar, meyveleriyle beslenmekte, sindirilmeyen çekirdekleri bu kuşların dışkılarıyla ağaçların kabuklarında kalmakta, nemli bahar aylarında çimlenerek, emeçlerini ağacın iletim demetlerine salmakta, su ve besin ihtiyaçlarını konak olarak kullandığı ağaçlardan almaktadır. Ahlat ağaçlarının kabukları derin yarıklı olduğu için ve kuşlar bu ağaçları daha fazla tünek olarak kullandıkları için ökseotuna ahlatlarda daha fazla rastlanmaktadır.
Ökseotunun, dallanması ve yapraklanması son derece ilginçtir. Senkronize karşılıklı bir dallanma ve yapraklanma göstermektedir. Hristiyan dünyasında noel'in, yine dünyanın birçok yerinde yılbaşının ve genel olarak dekorasyonun özünde yer alan, sıklıkla kullanılan bitkilerden birisidir.
İnsanoğlunun sürekli dikkatini çeken estetik güzelliklere sahip bu ökseotunun kültürel anlamı da, diğer Noel ve yılbaşı unsurları gibi sadece Hristiyanlara özgü değildir. Dünya üzerinde birçok kültürde ve Hristiyanlıktan çok öncelerde de görülmektedir. Ökseotunun Noel süslemelerinden çok önceleri de Kelt Şamanizmi içerisinde kendisine anlam bulduğu görülmektedir. Noel kutlamalarından asırlarca önce yaşamış olan şamanlar, ökseotunu dünyanın ötesindeki cennetlerden düşmüş ve dünyada büyümeyi başarmış bir bitki olarak görmüşlerdir. Bu nedenle ökseotunun bildiğimiz Dünya ile "cennet" arasındaki bir köprü olduğuna inanmışlardır. Yaşam alanlarının, odaların duvarlarının veya eşyaların ökseotu ile süslenmesi, şaman geleneklerinden gelen, cenneti yüceltme ve birbirine bağlılık gibi kavramları öne çıkaran bir uygulamadır.
Eski çağlarda olduğu gibi Orta Çağda da ökseotuna anlamlar yüklenmeye devam edilmiştir. Özellikle de doğurganlık ve yaşam ile ilişkilendirilen bu bitkinin bulunduğu ağaçların altında gençlerin buluşması ve öpüşmesi 18. yüzyıla kadar Hristiyan geleneklerinde görülmemiştir. Daha sonraları bu gelenek bir furya halinde yayılmıştır.
Ökseotunun şekilsel güzelliklerinin bir çok kültürde yer alması ve farklı anlamlar yüklenmesi yanında ekolojik güzellikleri de bulunmaktadır. Uzun yıllar boyunca yarı-parazitik doğasından ötürü yok edilmesi gereken bir bitki olarak düşünülen bu bitki, yakın geçmişte "anahtar tür" ilan edilmiştir. Ökseotu bulunduğu coğrafyalarda ekosistemin önemli bir tamamlayıcısıdır. Bu bitkinin sistemden çekilmesi, toplanması, mücadele edilmesi, ekosistemlerin bozulmasına neden olmaktadır. Her ne kadar ahlat, armut, badem, kavak gibi bitkilerin gelişmesini yavaşlatıyor olsa da, karga başta olmak üzere çok sayıda hayvan türünün beslenmesinde önemli rol oynamaktadır. Kendini sürdürmesi, neslini devam ettirmesi de bir mucizedir.
Dallanması eşit iki dalla devam eden ökseotunda yapraklanma da eşittir. Ne bir eksik ne bir fazlası vardır. Tarihi, sosyal ve kültürel değeri de buradan kaynağını almaktadır.
Harun BAYTEKİN
ÇOMÜ ZİRAAT FAKÜLTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ