Geçenlerde Avrupa Birliğinin en yüksek mahkemesi Avrupa Adalet Divanı, İtalya'nın acil tedbirlerle genetiği değiştirilmiş organizmalardan (GDO) mısır tohumu ekimini yasaklamasına ilişkin davayı karara bağladı. Yüksek mahkeme, genetiği değiştirilmiş ürünlerin insan, hayvan ve çevre sağlığına ciddi tehdit olduğunun kanıtlanmamış olduğu gerekçesiyle AB Komisyonu veya üye ülkelerin acil tedbirlerle genetiği değiştirilmiş mısır tohumu ekimini engelleme seçeneği olmadığına hükmetti. İtalya daha önce 2013 yılında her ne şekilde olursa olsun GDO'lu tohum ekimini yasaklamıştı. Tohumculuk firmaları yasal düzlemde de adım adım ilerliyorlar. Bir şekilde dünyanın dört bir tarafını kendi çeşitlerine mahkum hale getirecekler gibi görünüyor.
Anadolu yapılan arkeolojik kazılara göre, kültürün ilk başladığı bölgelerden biri halindedir ve çok sayıda kültür bitkisinin ilk defa kültüre alındığı bir coğrafyadır. Bu özelliği itibariyle genetik kaynaklar yönünden çok zengindir. Bununla birlikte dünyanın hemen her tarafında olduğu gibi ıslah çalışmaları ve mekanizasyon çeşitliliği sürekli azaltmaktadır. Bundan elli yıl önce kültür bitkileri sayısı iki yüzlerde iken, günümüzde insanımızın beslenme kalemleri içerisinde yer alan tür sayısı onbeş yirmileri inmiştir. Diğer yandan ülkedeki bilimsel çalışma yetersizliği, tohumculukta dışarıya bağımlı hale getirmiştir.
Anadolu, farklı ekolojilerde ıslah edilmiş çeşitlerle üretim yapmaktadır. Mısır, soya, ayçiçeği gibi türler farklı orijin merkezlerine sahiptir. Bununla birlikte uzun yıllardır Türkiye'de yetiştirilmeleri nedeniyle, uyum yeteneği yüksek çeşitlerin yakalanması mümkündür. Ancak, ıslah çalışmalarında süreklilik olmaması, araştırma kurumlarında ıslahçıların çok sık yer değiştirmesi çalışmaların devamlılığını etkilemekte, uzun soluklu çalışmalar kesintiye uğrayabilmektedir.
Halen GDO'lu çeşit yetiştiriciliği ABD, Kanada ve Güney Amerika ülkelerinde yoğun bir şekilde devam etmektedir. Bu ülkelerde GDO'lu veya transgenik çeşit kullanımı % 90'lara çıkmıştır. Yetiştiriciliği yasak olmakla birlikte AB ülkeleri ile Türkiye anılan ülkelerden GDO'lu soya ve mısır ithalatı yapmaktadır. Yem sanayi başta olmak üzere farklı alanlarda bu ürünlerden hammadde olarak yararlanılmaktadır.
GDO'lu ürünlerin insan sağlığına verdiği zararlar düzensiz de ifşa edilmekle birlikte, net sonuçlar ortaya çıkmadığı için, GDO'lu çeşit yetiştiriciliği tüm dünyada hızla yayılmaktadır. Yetiştiricilikte hastalık ve zararlılarla mücadele gibi bazı alanlarda GDO'lu çeşitlerin bazı avantajları bulunsa da, verim ve kalite yönünden klasik ıslah metotlarıyla geliştirilmiş çeşitlerden çok fazla üstünlükleri yoktur. Ancak hemen bütün ıslah çalışmalarında olduğu gibi, yeni çeşit geliştirmenin en önemli sonucu genetik erozyondur. Yüzlerce yıldır Anadolu'da yetiştirilen yerel hat ve çeşitler hızla kaybolmaktadır. Çeşitlerin piyasadan çekilmesiyle taşıdıkları genler de bir şekilde çeşitlerle birlikte sistemden çekilmektedir.
GDO'lu çeşit kullanımının çok fazla avantajı olmamakla birlikte, yabancı ot, hastalık ve zararlı kontrollerinde ekonomik anlamda çiftçi gelirlerine olumlu etkileri bulunmaktadır. Bu nedenle, uluslar arası borsalara daha ucuz fiyattan ürün sürmek mümkün olmaktadır. Çiftçileri GDO'lu çeşit kullanımına en fazla özendiren de üretim maliyetlerinin düşüklüğüdür. Tohumculuk kartelleri, yasal sorunları adım adım aşmaktadırlar. Hal böyle olunca, soya ve mısır ürünlerinde kullanım serbestisi, yetiştiricilik serbestisi şeklinde karşımıza çıkabilir.
HARUN BAYTEKİN
ÇOMÜ ZİRAAT FAKÜLTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ