İktisat kitaplarında rant kelimesi, bir tarlanın ekilmeden para kazandırması olarak tanımlanır genellikle. Millet olarak terlemeden kazanmaya pek düşkün olduğumuz için, arsa, emlak ve benzeri rant araçlarında uzman olmaya başladık.
Eskiden kırk yıl çalışıp da emekli olan insanımız emekli maaşıyla dolar veya avro alıp, hemen rant'ın peşine düşüyordu. Araba bir zamanlar en önemli getirim aracıydı. Birkaç seneden bu yana da en önemli getirim aracı, arsa, tarla, daire gibi alanlar görülmeye başlandı. Nitekim emlak alımları sürekli artıyor. Milletimiz kredi çekip üzerine rant binmeden daire almaya çalışıyor. Allah versin emlakçılarımız başlarını kaşımaya fırsat bulamıyor. Yol boylarında bile her yirmi otuz kilometrede bir arazi dolaştıran gösteren emlakçılara rastlanabiliyor. Zaten karayollarına yakın tarlaların çoğunda satılık levhaları dikili.
Son yapılan istatistiklere göre ekilmeyen arazi miktarı, nadas dışında 40 milyon dekara yaklaşmış. Köylülerimiz hızla yaşlanırken, gençler şehre göçerken, bir yandan da tarlalar el değiştiriyor. Satın alınan arazilerde de üretim yapılmıyor. Bir yerde araziler boş yatıyor. Diğer bir deyişle ekilmeden para kazandırıyorlar belli ki.
Köylerimizde şehirdeki yaşamın aynı imkânları bulunmasına rağmen, toprakla, bağla bahçeyle, hayvanla uğraşmak artık insanımıza zor geliyor. Küçük bir emekli maaşı varsa, tarlaları satıp şehirden ev almak adeta moda haline geldi. İşin kötüsü arazi alanlar köyden değil. Sanayi, hizmet veya ticaret sektörlerinden. Dolayısıyla arazileri ekip biçecek insan da olmayınca, rant kavramı ne yazık ki alım sayım işlemlerinin amacına uyuyor. Oysa eskiden tarlasını ekmeyeni ayıplarlardı.
Ülkemizin hemen her yerinde tarla satışları hızla devam ediyor. Sanayi, ticaret ve hizmet sektöründen tarıma önemli kaynaklar aktarılıyor. Satıcı olmazsa alan da olmaz elbet. Ancak köylümüz arazisinden kolay vazgeçiyor sanki. Oysa köylerimizde eskiden en büyük kavgalar hep miras paylaşımında yaşanmıştır. Kardeşler birbirine küsmüşlerdir arazileri paylaşırken. Öyle yerler vardır ki, küçük tarlalara bile kardeşlerin hepsi girmiştir, iki pulluk enine düşmüş tarlalar vardır. Bu durum araziye ne kadar kıymet verildiğinin bir delilidir.
Arazilerin el değiştirmesi daha iyi değerlendirme imkânları yönünden olumlu karşılanabilir. Kuyu kazdıran, dozerle daha işlenebilir hale getirenler var. Köylümüzün yapamadığı yatırımlarla arazinin daha iyi değerlendirilmesi beklenebilir. Az da olsa ekip biçenler var. Ancak rant hesapları çoğunlukta görünüyor. Çünkü ekilmeyen arazi miktarı sürekli artıyor.
Boğaz köprüsü, hava alanı, hastane, üniversite, otoyol, sanayi gibi kavramlar emlak unsurlarının şerefiyesini oluşturuyor. Aldın aldıın, yoksa kaçırdın hikâyeleri anlatılıyor hep. Metresine üç lira beş lira istemişlerdi de almamıştım ile başlayan, dağ başına kim gelecek diye başlayan o kadar çok hikâye var ki. Bu hikayeleri çoğaltmamak için millet elinden geleni yapıyor maşallah.