Hububat fiyatları, et ve süt fiyatları o kadar çok arttı ki, çiftçimiz paraları koyacak yer bulamıyor.
Elbette fiyatlar artınca, enflasyon da artıyor. Hal böyle olunca fiyatları düşürmek için en kolay yol olan petrol zengini Arap ülkeleri veya dış ticaret fazlası veren gelişmiş ülkeler gibi hemen ithalat yoluna gidiliveriyor. Oysa hayvancılıkta attığınız bir kurşun iki sene sonra sizi alnınızdan vuruverir.
Geçen de paylaştığımız gibi Toprak Mahsulleri Ofisi'ne (TMO) buğday ve mahlut, arpa, mısır ve pirinç ithalatı için gümrük vergisiz tarife kontenjanı tahsis edildi. Resmi Gazete'de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararına göre, TMO'ya 31 Mayıs 2018'e kadar 750 bin ton buğday ve mahlut ile 700 bin ton arpayı gümrük vergisiz ithal edebilmesi için tarife kontenjanı açıldı. TMO ayrıca 31 Temmuz 2018'e kadar 700 bin ton mısır ve 31 Ağustos 2018'e kadar 100 bin ton pirinci gümrüksüz ithal edebilecek. Diğer yandan, Et ve Süt Kurumu'na (ESK), sıfır gümrük vergisiyle bu yılın sonuna kadar değil tam 2018 yılı sonuna kadar 500 bin canlı büyükbaş hayvan, 475 bin baş canlı koyun ve keçi ve 75 bin ton taze veya soğutulmuş büyükbaş hayvan eti ile 2017 yılı sonuna kadar da 20 bin ton çeyrek karkas et kontenjanı tahsis edildi. İthal edilecek hayvanları tona vurursanız, 270 bin ton ete denk gelir ki, üretimin, üreticinin canına okur. Şimdiye kadar çiftçi örgütlerinin hiç sesi çıkmıyordu. Belirli dönemlerde yapılan ithalatlar ne yazık ki, hep üreticimizi üzmekten öte bir işe yaramadı. Fiyatları da düşürmedi.
Genellikle tarımdaki gelişmeleri, rakamlarla açıklayan, arada bir hükümete methiyemsi ifadeler kullanan, çiftçilerimizin en büyük örgütü Ziraat Odaları Merkez Birliği Başkanı, az da olsa sesini yükseltir gibi oldu. Buğday fiyatlarının 83 kuruşa kadar gerilediğini, ithalatın telaffuz edilmesinin bile piyasaları etkilediğini dile getirdi. Eh günaydın demekten başka çare yok. Her ay enflasyon rakamları açıklanırken, bir patatese, bir soğana, sanki millet her gün yiyormuş fasulyeye suç isnat ederseniz, geldiğiniz noktada üretemez hale düşersiniz. Nohutta, fasulyede yetmiyormuş gibi stratejik ürünlerimiz olan buğdayda, arpada, mısırda, ette aynı uygulamaya giderseniz, 40 milyon dekar ekilemeyen tarlaya bir o kadar daha eklersiniz.
Gıda üretimi uzun solukludur. Bu sene uyguladıklarınız seneyi de öbür seneyi de etkilemeye devam eder. Nerede kırk beş milyonlara ulaşan koyun keçi varlığı, on beş milyonlara ulaşan sığır varlığı. Sayılar mı yalan, üretim mi yalan? Hani 22 milyon tonlara ulaşması beklenen buğday rekoltesi? Çiftçimiz zarar görmemeli demesi kolay.
Eğer gıda fiyatları artıyorsa, sabredin üretici kazanıyor demektir. Daha çok üretecek demektir. Tam mahsulünü ambara koyacak, tüccara satacak, daha tarladan kaldırmadan cebinden ton başına 100 lirayı neden alıyorsunuz. Ette de durum aynı. Çiftçimizin kesime götürdüğü danadan da 1000 lira çekiliyor maalesef.