Tarımsal üretimde uğraşı veren çiftçilerimiz ya da üreticilerimiz hem açık alanda hem de kapalı olarak adlandırdığımız sera ortamında ki bitkisel üretim faaliyetleri kapsamında yetiştirdikleri her üründen maksimum verim elde etmek için yoğun çaba içerisindedirler. Bu çabalarından birisi de gübreleme faaliyetleridir. Gübreleme faaliyetleri, tarımsal üretim sonucu topraktan eksilen bitki besin maddelerini tekrar toprağa kazandıran ve toprağın verim gücünü artıran maddelerdir. Gerek açık alanda ki üretim olsun gerekse de sera ortamında kullanılan gübreler, bitkisel üretimi artırmanın yanı sıra gıda kalitesini de yükseltmenin en etkin araçlarındandır (Eraslan ve ark.2010). Ancak bu olumlu koşullar gübrenin doğru bir şekilde ve uygun kullanıldığında geçerli olacaktır. Çünkü tarımsal üretimde çevre kirliliğine neden olan ve insan sağlığı açısından önemli etkileri olan başlıca girdiler arasında yer alan gübre ile birlikte ilaç ve diğer kimyasallar olarak belirtilmektedir. Tabi bu girdiler gereğinden fazla ve uygulama koşullarına göre kullanılmadığında bazı olumsuzluklar ortaya çıkmaktadır. Tarımda kullanılan gübrelerin bir kısmı yıkama, yüzey akışı, buharlaşma gibi nedenlerle çevre kirliliğine yol açabilmektedir. Gübrelerden yer altı ve yerüstü sularına karışan nitrat en başta gelen kirletici unsurlardandır (Yılmaz ve ark., 2000).
Sera yetiştiriciliğinde de yeterli gübre uygulanmadığında verim ve kalitede önemli kayıplara neden olmakta, buna karşın fazla uygulanması durumunda ise özellikle azot ve fosforlu gübrenin yıkanması ile yer altı ve kuyu sularının kirliliğine, neden olabilmektedir (Güler, 2004). Ayrıca azotlu gübrelerin fazla kullanılması durumunda yapraktaki nitrat miktarı özellikle yaprağı yenen sebzelerde insan sağlığını tehdit edecek düzeye ulaşmaktadır (Breimer 1982; Roorda van Eysinga, 1984). Antalya yöresinde yapılan bir araştırmada, seralarda özellikle kış aylarında kimyasal gübrelerin çok yoğun olarak kullanıldığı, bu nedenle su kaynaklarının özellikle kuyu sularının tehlikeli boyutlarda kirlenebileceği, bitkisel üretim miktarının ve ürün niteliğinin olumsuz olarak etkilenebileceği sonuçlarına ulaşılmıştır (Kaplan ve ark. 1999).
Yaşamamızı devam ettirdiğimiz yeryüzü hiç kuşkusuz tüm canlılar için büyük öneme sahiptir. Dünya üzerindeki canlılar yaşamalarını devam ettirmek için üretken olmak zorundadırlar. Topraklarımız son yıllarda yoğun şekilde kullanılan tarımsal gübrelerden kaynaklanan çevre ve toprak kirliliği ile karşı karşıya kaldığı da ayrı bir gerçektir. Bilinçsiz gübre uygulamaları toprakların zamanla çoraklaşarak değerini yitirmesine, verimde kalite bozulması, çevreyi olumsuz etkilemesi, kaynak israfı gibi olumsuzluklara yol açtığı belirtilmektedir (Atılgan ve ark., 2007; Eraslan ve ark., 2010). Kimyasal gübreler genellikle azot, fosfor ve potasyum olmak üzere bir veya daha fazla temel bitki besin elementini içermektedir. Azot içeren kimyevi gübreler amonyak veya amonyak türevlerinden oluşmaktadır. Toprağa azot ilave edildiğinde bunun ancak %50'si bitkiler tarafından kullanılmakta, geri kalan ise nitratın toprakta zayıf adsorplanan çözünür bir bileşik olması ve pek çok toprakta oldukça hareketli oluşu nedeniyle toprak içerisinden kolayca geçerek yer altı suyuna karışmaktadır (Onar ve ark, 1996). Özellikle Antalya yöresindeki seraların birçoğunun drenaj sistemine sahip olmadığı yaptığımız gözlemlerle ve araştırmalarımızla ortaya konulmuştur (Atılgan ve ark., 2007).
Antalya ili ülkemizde seracılığın en yoğun yapıldığı ilimizdir. İklim özelliklerinin uygunluğu (ışıklanma süresi, su, sıcaklık vb.) bu bölgede sera yetiştiriciliğinin gelişmesine neden olmuştur (Sevgican 1989, Asri ve ark. 2008). Antalya ili ve yöresinde seralarda birçok araştırma gerçekleşmiş ve gerçekleştirilmektedir. Kendim ve çalışma ekibimle arazi çalışmaları ya da anket çalışmaları yaptığımız Antalya ve yöresindeki seraların birçoğu herhangi bir drenaj sistemine sahip olmayan seralardır. Bu seralarda yapılan sulama suyunun bitki tarafından, kullanılmayan miktarının yerçekimi etkisiyle toprak içerisinde derinlere inerek taban suyuna veya işletme içerisindeki kuyu sularına karışabilmektedir. Dolayısıyla mevcut yeraltı su kaynaklarımızın özellikle yoğun gübre uygulamalarının gerçekleştiği seraların yoğun olduğu yerlerde, risk altında olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Yine Antalya yöresinde seralarda gübre kullanım düzeylerinin belirlenmesi ile ilgili yaptığımız bir diğer çalışmada gübre kullanım düzeyinin Türkiye ortalamasının çok üzerinde olduğu belirlenmiştir. Çalışma yapılan bölgedeki üreticilerin fazla miktarda gübre kullanıldığı zaman daha fazla ürün elde edileceği veya komşu işletmelerin uygulama miktarlarının doğru olabileceği gibi düşüncelerini açıkça belirtmişlerdir. Yinelenen ihtiyaç fazlası gübre kullanımı nedeniyle topraklar tuzlulaşmaktadır. Tuzlulaşan toprakların yıkanmasıyla taban suları tuzlulaşmakta, tuzlulaşan sular, sulama suyu olarak kullanıldığı için daha yüksek toprak tuzlulaşması olmaktadır. Özellikle seracılığın yoğun olarak yapıldığı ve herhangi bir içme suyu iletim hattı bulunmayan yerlerde kuyu suları hem insan hem de hayvan kullanımına sunulmaktadır. Tuzlulaşan kuyu suları başta nitrat olmak üzere çeşitli iyonların yıkanmaları sonucunda, içilebilirlilik ve sağlık özelliklerini kaybetmektedirler (Kaplan ve ark. 1999; Atılgan ve ark., 2007).
Mevcut doğal kaynaklarımızı bilinçsiz uygulamalar sonucu kaybetmemiz olasıdır. Kaybettiğimiz kaynakları geri kurtarmak ya da geri kazanmak ise gerçekten çok zor hem de çok pahalı bazen de imkânsızdır. Toprak kirliliğini, su kaynaklarının kirliliğini önlemek daha doğrusu daha temiz bir çevrede, yapılacak üretimin sürdürülebilir olmasını sağlamak için alınacak önlemlerin en iyisi, sulu tarım ve seracılık gibi entansif tarım alanlarında gübrelemenin toprak ve bitki analizlerine dayalı olarak yapılmasıdır (Guo ve ark. 2006; Atılgan ve ark.2007). Tarımsal üretimde gübrelerin uygun yöntem, miktar ve zamanda verilmemesinden dolayı ortaya çıkacak kayıpların önlenmesi de büyük önem taşımaktadır. Bu hususları göz önünde bulundurarak hazırlanacak bir gübreleme programının, bilinçli gübre kullanımı ve tasarrufunu sağlayacağını göstermektedir. Antalya yöresinde günümüz koşullarında aşırı gübre kullanımın yarattığı sorunlar çok fazla gündeme gelmemekle birlikte, bölgede daha önce yapılan çalışmalar ve bu araştırmada yer alan sonuçlar seralarda gereğinden fazla gübre kullanıldığını göstermektedir (Anaç ve Eryüce 2003; Tüzel ve ark. 2005; Atılgan ve ark., 2007; Coşkan ve ark., 2012).
Seralarda bilinçsiz gübrelemenin neden olduğu çevre kirliliğini azaltmak amacıyla yoğun ve gelişigüzel kimyasal gübre kullanımı engellenmeli, bitkinin gereksinim duyduğu besin elementleri doğadaki şekliyle ve doğanın dengesinin bozmayacak şekilde kullanılmalıdır. Ayrıca topraktaki mikrobiyal aktiviteyi artırarak topraktaki rezerv besin maddelerinin serbest hale geçmesini sağlayan, toprağın fiziksel ve kimyasal yapısını koruyan organik gübre kullanımına ağırlık verilmelidir. Sera topraklarında organik madde oranının %10 gibi oldukça yüksek bir değerde olması istenir. Bu değer sera topraklarının daha havadar, daha emici, daha sıcak olması gibi bir takım güzellikleri beraberinde getirir. Bu amaçla üreticilerin yaygın olarak kullandığı çiftlik gübresinin yanında yeşil gübreleme ve kompost hazırlığına da önem verilmelidir (Sevgican ve ark. 1996, Atılgan ve ark., 2007).
Yapılan gözlem ve araştırmalara göre aşırı gübre uygulamasında birçok faktörler yer almaktadır. Bunlardan bir tanesi de, yörede bulunan zirai ilaç bayilerinin tavsiyesinin üreticiler üzerinde büyük bir etkisi olduğudur. Gübre bayilerinin ticari işletmeler oldukları göz önüne alınırsa, bayi kendisine daha fazla kazanç getirecek ürünleri pazarlamakta ve tavsiye ederek yayılmasını sağlamaktadır (Atılgan ve ark., 2007). Üreticiler bu tavsiyeleri baz almakta toprak analizlerini ihmal etmekte, çünkü gübre bayilerinin tavsiyelerini daha kolay bir uygulama olarak algılayıp uygulamaktadırlar. Bir diğer faktör ise araştırmada üreticilerin eğitim düzeylerinin gübre uygulama miktarları ile ters orantılı olduğudur. Yapılan araştırmada üreticilerin eğitim düzeyi arttıkça uygulanan gübre miktarlarının azaldığı toprak analizlerinin arttığı belirtilmiştir (Atılgan ve ark., 2007). Dolayısıyla üreticilerin gübre uygulama konusunda daha bilinçlendirilmesi ve daha tarafsız kişilerin bilgi götürmesi konusunda hem fikir olmak durumundayız. Hangi üretim şekli olursa olsun doğal kaynaklarımızı, çevremizi ve sağlığımızı riske etmeyecek üretimler hepimizin ortak birleşme noktası olduğu gerçeği unutulmamalıdır.
Prof. Dr. Atılgan ATILGAN
SDÜ Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölüm Başkanı