Tüm dünyada 5 Haziran, Dünya Çevre Günü olarak kutlanmaktadır. Ülkemizde de 5-11 Haziran tarihleri arası Çevre Haftası olarak ilan edilmiş olup, çeşitli etkinliklerle insanımızın çevreye olan duyarlılığı artırılmaya çalışılmaktadır.
İnsanoğlunun çevreye baskısı her geçen gün artmaktadır. Özellikle enerji üretiminde kullanılan fosil yakıtlar ve atmosferde artan karbondioksit, küresel ısınma ve kuraklık sorunlarını büyütmektedir.
Atmosfere salınan karbondioksit oranını azaltmak için gerçekleştirilen uluslar arası işbirliklerine rağmen, 2040 yılına kadar yapılan enerji üretim projeksiyonlarında, kömür, petrol ve doğalgaz kullanımı yüksek oranlarda bulunmaktadır. Dolayısıyla karbondioksit salınımının devam edeceği, atmosfer ısısının artacağı kaçınılmaz bir gerçektir.
Fosil yakıt kullanımını azaltmanın en önemli yolu, enerji tasarrufunu özendirmenin yanında, rüzgar, güneş, biyoyakıt gibi çevreci ve sürdürülebilir enerji kaynaklarından yararlanma düzeylerinin geliştirilmesidir.
Dünyada ve ülkemizde kimyasal kirlilik sürekli artmaktadır. İnsan yaşamının hemen her yanı petrol ve petrol ürünleriyle kaplanmıştır. Binlerce yıl öncesinin organik materyalleri çeşitli işlemlerden geçirilerek başta polietilen malzemeler olmak üzere her türlü ambalaj, ucuz olduğu için petrol yan ürünlerinden elde edilmektedir.
Şehir çöplükleri ve yakın çevresinde polietilen malzemelerin envai çeşitlerini görmek mümkün olduğu gibi, Pazar yeri, cadde ve sokaklarda uçuşan plastik malzemeler hemen herkes tarafından kanıksanmaktadır. Sebze ve meyveden dayanıklı tüketim malzemelerine kadar artık akla gelebilecek bütün madde ve malzemeler petrol türevleri içinde taşınmakta ve servis edilmektedir.
Farkına varılmayan kirliliğin başında tarım alanlarındaki sentetik kirlilikler gelmektedir. Kanser vakalarında gıda kaynaklı sentetik kimyasallar sigaranın önüne geçmiştir. Bitkisel ve hayvansal üretimde kullanılan sentetik kimyasalların yanında, derelere, kanallara atılıp geçilen ambalaj malzemeleri zaman içinde şehir çöplüklerinden daha vahim sorunlar yaratmaktadır.
Eskiden dokuma çuvallarla taşınan tohumlar, artık kullan at malzemelerle taşınıyor. Bitkisel üretim alanları tohum ve gübre çuvallarından geçilmiyor. Ekimlerden sonra tarlaların kenarlarında tohum çuvalları, gübre çuvalları rüzgârla birlikte harman olup gidiyor. Selüloz kaynaklı kâğıttan yapılmış ambalaj malzemelerinin ömrü yine kısa sayılabilir. Organik kökenli olduğu için birkaç sene içerisinde çözünüp toprağa karışacaktır. Ancak çuvallar kâğıt malzeme de olsa ipleri genellikle naylon ve yıllarca toprakta bekleyecektir.
Tarım alanlarında en büyük kirliliği ilaç ambalajları oluşturuyor. Eskiden sadece ot ilaçları kullanılıyordu ve tenekelerle pazarlanıyordu. Ekin ilacı olarak tanıdığımız bu ilaçların tenekelerini atılmıyor tekrar kullanıyordu. Günümüzde kükürtten, göztaşından tutun da bakteriyel ve mantari etmenlere karşı kullanılan, hele hele böcek ilaçlarının tamamı polietilen ambalaj malzemeleriyle kullanıma sunulmaktadır. İlaçlar 250 gramlık naylon şişelerden 20 litrelik naylon bidonlara kadar değişik boyutlarda pazarlanmaktadır. İlaç ambalaj malzemelerinin tarla kenarlarına, dere ve kanallara bırakılması diğer malzemelere göre iki kat daha büyük kirlilik oluşturmaktadır. Şişelerin içinde kalan ilaç artıkları dere ve kanallarda binlerce canlı türünün habitatını, doğal yaşam alanını bozmakta, çok sayıda türün yok olmasına neden olmaktadır. Ambalaj malzemelerinin kendileri ise yüzlerce yıl bozulmadan, çözünmeden kalabilmektedir. Şehir çöplüklerinde hastane çöpleri için ayrı stok alanları oluşturulurken, tarım alanlarında böyle bir alt yapı oluşturulmamaktadır. Hastane artıkları da ilaç ve ilaç ambalajlarından oluşmaktadır. Her ne kadar insan sağlığı ilaçları ve malzemeleri doğal çevre için daha büyük tehdit oluşturuyorsa da, tarım ilaçlarının kullanım dozu ve miktarı da az değildir.
ATLAS OKYANUSUNDAKİ ÇÖP BİRİKİNTİSİ TÜRKİYE BÜYÜKLÜĞÜNE ULAŞMIŞTIR
Tarım alanlarında yeni kirlilik kaynaklarından birisi de fide ve damlama sulama malzemeleridir. Açık köklü fide dikiminden vazgeçen üretici artık biyollerde yetiştirilen fideleri kullanmaktadır. Tarlalarda, yol boylarında plastik veya strafordan yapılmış sebze fidesi biyollerinden oluşan çöplükler giderek büyümektedir. Hafif malzeme oldukları için de rüzgârla birlikte uçuşan bu malzemeler görüntü kirliliğinden ziyade kısa zamanda çözünmediği için derelerde çöp dağları oluşturmaktadır. Kış aylarında akışla birlikte denize gidecek olan bu malzemeler deniz ekosistemini ciddi bir şekilde etkilemektedir. Son zamanlarda kullanımı hızla yaygınlaşan kullan-at diye tanımlanan damlama sulama boruları da tarım alanlarında ciddi bir çevre felaketi olarak büyümektedir.
İfadesi zor olmakla birlikte, mesire alanları, ağaç gölgeleri, yol kenarları da hızla kirleniyor. Çok modernleşmiş olmalıyız ki, tarlaya bahçeye, mesire alanlarına yemekleri, ekmekleri naylon malzemelerle götürüyoruz. Yemekten sonra genellikle ağaç gölgelerinde bırakıveriyoruz. İçinde yemek ve sebze meyve artıkları olan naylon poşetler bir süredir ağaç gölgelerinde, çeşme başlarında birikmeye başlamıştır. Aynı zamanda araçlardan atılan plastik malzemeler de artık yol kenarlarda dikkati çekmektedir.
Çevreye gelişigüzel bırakılan ve kanalizasyona atılan polietilen malzemelerin önemli bir kısmı bir şekilde denizlere ve okyanuslara ulaşmaktadır. Okyanuslardaki yaşam alanlarını yok etmektedir. Sadece Atlas Okyanusundaki çöp birikintisi Türkiye büyüklüğüne ulaşmıştır.