Harmandan kalkıldıktan sonra dibeklerin bulunduğu bölgelerde adeta bayrama havası yaşanırdı. Buğdaylar ayrılır, ayıklanır, temiz soğuk suda yıkanırdı.
Koca kazanlar ateşe konur, kurumuş meşe odunlarıyla altları yakılır, bulgur yapılacak buğday önce kaynatılırdı. Çocuklar çerez gibi kaynamış buğday yerlerdi. Elbette bulgur yapılacak buğdaylar özel yetiştirilen çeşitlerdi. Ya akbuğday, ya da sarı buğday yetiştirilir, yetiştirilecek tarlanın temiz olmasına özen gösterilirdi. Genellikle susam yerlerine bulgurluk buğdaylar ekilirdi. Günümüzde bu çeşitler yok artık. Memlekete Meksika buğdaylarını getirirken bize bulgurluk buğday da lazım dememişiz demek ki. Neticede ticari ekmeklik buğdaylar bu yerel çeşitleri sildi gitti piyasadan. Aslında bu sarı buğdayın verimi de fena değildi.
Bulgurluk buğdaylar dibekliklerde kaynatıldıktan sonra, çaput kilimlerin üzerine serilir iyice kurutulurdu. Kurutmanın sonunda sıra dibeğe gelirdi. Kaynatılmış kurutulmuş bulgurluk buğdaylar, hafif tavlandırılarak dibeğin içine serilir, büyük taş dink öküzlerle döndürülmek suretiyle kabuğu, kepeği soyulurdu. Elle dövülerek yapılan bölgeler bulunmakta birlikte, taş dibekler en fazla kullanılan ekipmanlardı. Taş dönerken, önünden yürüyüp, bulgurluk buğdayı sürekli karıştırarak, alt üst etmek ve kabuğu kalmayıncaya kadar çevirmek gerekirdi.
Dibekten sonra yine kilimlerin üzerine alınan bulgurluk buğday iyice kurutulur, ardından savrularak kepeği uçurulurdu. Kepeğinden ayrılan bulgurluk buğday, dokuma çuvallarda iki sene tutulabilir. İhtiyaç duyuldukça bulgur taşından geçirip kırmak yeterlidir. Hemen her evde olmasa da, üç evin birinde bulgur taşları olurdu. Şimdi artık süs olarak kullanılıyorlar. Bulgurluk buğdayı, bulgur taşından bir defa geçirince bulgur, iki defa geçirince köftelik bulgur elde edilirdi. Her şeyin elle yapıldığı dönemlerde, insanımızın yediğinde içtiğinde bir kalite, bir özen vardı. Ev ihtiyacının karşılandığı dönemlerde, hızla yerini ticari üretime bırakınca, artık ne bulgur yapan var, ne de yapmayı bilen. Dibeklikler terk edildi. Sanayi bulguru çok ucuz. Üzerine para verecekler neredeyse. Bununla birlikte, çok dikkatli olmak gerekiyor. Eskiden yapılan bulgurlar çok hijyenik şartlarda üretilmiyor olsa da, sanayi ürünlerinde ne yazık ki albeniyi artırmak için bazı müdahaleler yapılıyor.
Araştırmalara göre bulgurun rengi ne kadar sarıysa, ne kadar parlaksa, işlenme oranının o kadar yüksek olduğunu gösteriyor. Bunun sonucunda bulgurun en önemli bileşenlerinden biri olan lif oranı, besin değeri ve lezzeti düşüyor. Bazı ürünlerde de albeniyi artırmak için parlatma işlemleri uygulanabiliyor. Oysa bu parlatma esnasında, lifsi kısmın önemli bir kısmı kepeğe gidiyor ve besleyici değeri yanında lezzeti de gidiyor. Beleme uzmanları öyle diyor. Eskiler de nerde eski bulgurlar diye hayıflanıyor.