ÖĞRETMENLER GÜNÜ

Bugün Öğretmenler Günü. Bütün Öğretmenlerimizin günü kutlu olsun. Bu vatana insan yetiştirmek için bütün varlığıyla uğraş veren öğretmenlerimizin günleri kutlu olsun.

Eskiden öğretmenlerimizden korkardık, korkmasak da çekinirdik. Gördüğümüzde heyecanlanır, ne yapacağımızı bilemez, sokaktaysak kaçacak yer arardık. Siyah önlük, beyaz yaka ve her gün sabah yapılan el ve tırnak temizliği yoklamaları. Ellerin altında temiz katlanmış mendil. Bir Öğretmen her gün sabah ilk derste bütün öğrencilerinin ellerini, tırnaklarını, saçını sakalını kontrol etmekten usanmaz mı? Elbette usanmaz. İdealleri bu vatana ve millete faydalı insanlar yetiştirecekse elbette usanmaz değil mi.

Her gün verilen ödevler tek tek kontrol edilir mi? Hiç usanmaz mı insan? Sınıflar onbeş yirmi kişiyse iki günde bir kontrol edilebilir değil mi? Ya otuz kırk kişiyse? Çok zaman kaybolur değil mi? Oysa derse saatinde girer çıkarsanız o kadar çok zaman var ki öğrencileri tek tek kontrol etmek için. 
İlk öğretmenimiz Ali Ergen, köyü sokak sokak dolaşıp, yaşı gelen öğrencileri birer birer kaydetmişti. Hem defter gibi olan nüfus kâğıtlarına, hem de çocukların boyuna posuna bakıp öyle kayıt yapmıştı. Hemen bütün çocuklar için zordur birinci sınıfa başlamak. Zor gönderen anne babalar, okul bahçesinde bekleyen ablalar abiler. Tuvalete gitmeyi düşünemeyen, tuvaletini tutamayan çocuklar, köy yerinde hepsini görmek mümkün. Ama dördüncü sınıfa geldiğinde fişek gibi çocuklar. Kimi mehter takımında, kimi folklor takımında, ezcümle her biri bir faaliyetin içinde. Yetişiyor demek ki zaman ayırınca.

Defterler yarım. Üzerinde Nasrettin Hocanın resmi var, eşeğe ters binmiş. Yazıda da aynı defter, resimde de aynı defter kullanılır. Bir tane de kalem var. Kalemtraş yok. Öğretmenin masasının üstünde bir çakı var. Kalemi körelen, çakıyı alıp, kapının arkasındaki çöp tenekesinin içine sivriltip geliyor. Dikkatli sivriltmek lazım. Çöplerini yere düşürmemek lazım. Çünkü temizliği her gün akşam nöbetçi kalan iki öğrenci yapıyor. Kalem de pek kıttır zaten. Kısaldığı zaman kargı kamışından masura takıp bitene kadar kullanmak gerekiyordu. Boyalı kalem mi? Ancak üçüncü sınıfta.

Öğretmenler her gün pırıl pırıl. Hafta sonları dahil tıraşsız öğretmen gören yoktur. Önce örnek insanlar. İnsan nasıl saygı göstereceğini şaşırıyor. Sokaktan geçiyorsa asker gibi hazır ola geçip, gözlerini ayırmayacaksın. Belki bir şey söyler diye. Bir şey istese diye bakarsın. Uçasın gelir. 
Kırk elli yıl öncesinde böyle Ulu Öğretmenlerimiz vardı. Özverili. Mesaisi dışında da sokak tabiriyle tüm zamanlarda öğretmen. Yine öğretmenlerimiz çok farklı değil. Vatanını ve milletini sevenler, vatanına ve milletine faydalı insanlar yetiştirmek için zamanlarını harcıyorlar. Ama bir farkla. Bu defa daha fazla puan alsın, daha iyi okula ve üniversiteye girmeye hak kazansın diye. Eskiden vatana ve millete faydalı olmak felsefesi daha öncelikliydi. İyi yerde okusun felsefesi kendine daha faydalı oluyor değil mi? 

Harun Baytekin

  • Site Yorumlarý
  • Facebook Yorumlarý Facebook Yorumlarý
Yeni yorum yaz
Henüz bir yorum yazýlmadý. Ýlk yazan siz olabilirsiniz.