Polonya'da Live Nutrition projesi kapsamında düzenlenen toplantılar tamamlandıktan sonra Wroclaw kentine yakın bir yerde bulunan, Nazilerin ana toplama kamplarından birine gittik.
Avrupa genelinde 23 tane bulunan ana kamplardan bir tanesiydi. Müze haline getirilen Gross-Rosen Nazi kampı, 1940 yazında kurulmuş.
Başlangıçta, köle emeğinden yararlanmak amacıyla yanındaki taş ocağında çalıştırılmak üzere toplanan esirler için yapılan kamp savaşın ilerleyen yıllarında çok büyümüştür. Taş ocağı daha sonraları da uzun süre işletilmiş ve 1980 yılında kapatılmıştır.
Bu Nazi kampında başta Yahudiler olmak üzere yaklaşık yirmi ülkeden toplanan yaklaşık 120.000 esir çalıştırılmıştır. İşgal altındaki Polonya'da alman topraklarına yakın olması, Gross-Rosen'in esir kampı olarak seçilmesinde önemli rol oynamıştır.
Mahkûmlar sürekli olarak yeni kampların yapımında çalıştırılmışlar, bir yerde soykırım için de kullanılmışlardır. Kamplardan sağ dönen çok az sayıda insan bulunmaktadır. Gezdiğimiz kampta kalıp da halen hayatta plan birkaç kişinin bulunduğu da rehber tarafından ifade edilmişti. Binden fazla alt kampın yapımında da bu ana kamplarda kalan mahkumlar kullanılmıştır.
Gross Rosen kampı 1 Mayıs 1941'de bağımsız bir kamp haline getirilmiştir. 1941 Ekim'inde Gross-Rosen'e infaz için yaklaşık 3.000 Sovyet savaş esiri transfer etmişlerdir. Bu kamp adeta ölüm kampı olarak nitelendirilmiştir. On binlerce esir, aç karnına taş kırma işinde çalıştırılmış, yaralananlar, hasta olanlar, açlıktan zayıf düşenler yakılmıştır. Esirleri yakmada kullandıkları ekipmanlar hala durmaktadır. Açlığın ve hastalığın kol gezdiği bu kampta, esir koğuşlarında altı yüze yakın mahkûm yatırılmıştır. Üçer katlı olan ranzalarda esirler ikişer üçer kişi birden yatmışlardır. Esirlerin yarıdan fazlası granit-taş ocağında ölmüştür. Yavaş çalışanlar, taşı taşıyamayanlar, zayıf düşenler Alman askerler tarafından keyfine öldürülmüşlerdir. Hasta olup tedavi için revire kaldırılan esirlerin çoğuna zehir verilerek öldürülmüş, neredeyse tedavileri hiç yapılmamıştır.
1942 yılında, siyasi mahkumlar için, ortalama yaşam süresi bu kampta iki aya düşmüştür. Sabah yarım tas bol sulu ın çorbası ile akşama kadar taş kıran esirler kısa sürede bitap düşmüş, revire kaldırılmış, orada da yakılmıştır. Gross-Rosen kampındaki esirlerden, bugün dünya devleri olan Blaupunkt, Siemens, Krupp, IG Farben, Daimler-Benz gibi Alman elektronik üreticileri uzun süre yararlanmışlardır. Hatta bu firmalara ait koğuşlar halen olduğu gibi durmaktadır.
Kamptaki Yahudi tutuklular başta Polonya ve Macaristan olmak üzere Belçika, Fransa, Hollanda, Yunanistan, Yugoslavya, Slovakya ve İtalya'dan getirilmişlerdir.
İkinci Dünya Savaşının ortalarına doğru Gross-Rosen kampı, 125.000 mahkûma ulaşmış, en büyük kamp haline gelmiştir.
Almanların ikinci dünya savaşında yaptıkları yenilir yutulur cinsten değil gerçekten. Hani geçen sene malum ermeni soykırımını Merkel'in katılmadığı meclislerinde tanıyıveren vekillere aslında uzağa gitmeden dedelerinin yaptıklarını hatırlatıvermek lazım ara sıra. Adamların nesli cani olunca, diğer milletleri de cani zannediyor olmalılar belki de.