Teknoloji geliştikçe insanın hayal bile edemediği gelişmelere şahit oluyor. Bundan 30 yıl önce doku kültürü yeni gelişirken, günümüzde artık klasik hale geldi.
Teknoloji geliştikçe insanın hayal bile edemediği gelişmelere şahit oluyor. Bundan 30 yıl önce doku kültürü yeni gelişirken, günümüzde artık klasik hale geldi. Bilim adamlarının sınırları zorlayan uygulamaları, günümüzde yeni tarımsal üretim sistemlerini de beraberinde getirmektedir. En son gelinen noktada genetiği değiştirilmiş organizmaların tarımda kullanımı, özellikle mısır, pamuk, kanola, soya ve ayçiçeğinde yabancı ot ilaçlarına dayanıklı çeşitlerin geliştirilmesiyle birlikte dünya üzerinde ekiliş ve üretimleri de önemli derecede artan bu ürünleri, ana ürünler haline getirmeye başladı. Avrupa'da ve ülkemizde yetiştiriciliği yasak olmasına rağmen onlarca GDO'lu ürünün ucuz olduğu için ithalatına izin çıkmaya başladı.
Genetik biliminin klasikleşmiş kurallarını alt üst eden bu gelişmeler son olarak "moleküler tarım"ı ortaya çıkarmıştır. Moleküler tarım yoluyla bitkilere istenen etken madde ve bileşikler rahatlıkla ürettirilmektedir. Temel kimyasal bileşikleri sentetik yollardan üretmek mümkün olsa da, bazı bitkisel kökenli bileşikler için geniş alanlarda bitkisel üretim yapma yolu bir yerde moleküler tarımsal üretimle ortadan kaldırılmaktadır.
Biyoteknolojik yöntemler kullanılarak bazı protein ve sekonder metabolitler bitkilere ürettirilmektedir. Bunun için geniş alanlara da ihtiyaç duyulmamaktadır.
Bir çok protein ve enzim kökenli ilaç etken maddeleri steril şartlarda biyoreaktör adı verilen tanklarda genetiği değiştirilmiş mikroorganizma kullanılarak veya doku kültürü yoluyla üretilebilmektedir. Bu etken maddeler için bitkisel üretime, geniş tarım alanlarında yetiştiricilik yapmaya gerek kalmamıştır. Özellikle tıbbi amaçlı kullanılan insülin ve benzeri maddeler biyoreaktörlerde çok daha ucuz yollarla elde edilebilmektedir.
Aşılarda kullanılan bağışıklık sistemlerini güçlendiren ve geliştiren maddeler, bakteri, maya veya memeli hücre kültürlerinden elde edilmektedir. Bu yöntemler pahalı olduğundan ilaç maliyetlerini yükseltmektedir. Marul ve patates kullanılarak Hepatit B aşısı, yine ishale neden olan E. coli'ye karşı bazı mısır çeşitlerinin geliştirilmesi uygulamaya geçmiştir.
Moleküler üretim sistemleri protein ve enzim bileşikleri yanında ilaç etken maddelerinin elde edilmesinde, günümüz şartlarında çok ciddi ekonomi sağlamaktadır. Moleküler sistemlerde kullanılan biyoreaktörlerin masrafı çok düşük olduğu gibi, bitkisel materyalin tohum, çelik ve benzeri yeniden üretim kısımlarının saklanmasına ve depolanmasına gerek bulunmamaktadır. Aynı zamanda, elde edilen ürünlerin yan etkileri gibi bir sorun da ortadan kalkmaktadır.
Bu sistemlerde ihtiyaç duyuldukça üretim yapmak mümkün olmaktadır. Depolama ve buna bağlı giderler ortadan kalkmaktadır. Moleküler tarımsal üretimin en önemli dezavantajı, yeni bir üretim sistemi olduğundan çekinceli yaklaşılmaktadır. Biyogüvenlikle ilgili sorunlar ortadan kaldırılmamıştır. Halen genetik mühendisliğinin uygulamaya aktardığı bu üretim sistemi, birçok ülke tarafından kabul edilmemektedir. Bununla birlikte, protein, enzim, vitamin, ilaç etken maddeleri ve kozmetik ürünlerin ticari olarak üretilmesi pratik hale gelmektedir. Tarımsal üretime aslında yeni bir boyut kazandırılmaktadır. Adı da güzel duruyor. Moleküler tarım veya biyoteknolojik tarım.