Geçtiğimiz Salı günü Uluslararası Çeltik Çalıştayı programı çerçevesinde, çeltik uzmanları, mühendisler ve çiftçilerle birlikte Biga ve Gönen bölgelerinde ekili alanlarda bir inceleme gezisi gerçekleş.
Geçtiğimiz Salı günü Uluslararası Çeltik Çalıştayı programı çerçevesinde, çeltik uzmanları, mühendisler ve çiftçilerle birlikte Biga ve Gönen bölgelerinde ekili alanlarda bir inceleme gezisi gerçekleştirildi. Oldukça yoğun katılımın olduğu programda, çalıştay için de önemli gözlemler alındı. Çeltik yetiştiricilerinin en önemli probleminin yabancı otlarla, hastalık ve zararlılarla mücadele olduğu ortaya çıktı. Daha önce kimya sektörünün insan hayatında daha etkili olduğunu irdelemiştik. Bir yandan kimyasal yüklü ürünler elde ederken, ilaç kalıntılarına bağlı sağlık sorunları ve çözüm için yine kullanım zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Ellili altmışlı yıllarda ilaç ve gübre kullanımı neredeyse yok denecek kadar azdı. Verimler düşük olsa da, tatminkâr ürün almak mümkün oluyordu. Günümüzde ise bu iki ürün gurubunun çoğalan çeşitlerinden hangisini kullanacağımızı şaşırır olduk. Hemen her üreticimizin favori ilaçları gübreleri ortaya çıkmaya başladı.
Bununla birlikte, ilaçların bir süre sonra çok etkili olmadığı, etkilerinin azaldığı dikkati çekmeye başladı. Canlılar, aynı tür içinde de olsa aynı ana babadan gelmedikleri için genetik olarak birbirlerinden farklıdırlar. Dolayısıyla hastalık mikroplarından böcek ve yabancı ot türlerine kadar hemen hepsinin kullanılan ilaçlara tepkisi de farklı düzeylerde gerçekleşmektedir. Kullanılan ilacın etken maddesine bağlı olarak bir kısmı semeleşmekte, bir kısmı ölmekte, bir kısmı ise hiç etkilenmemektedir.
Yapılan araştırmalarla da canlıların ilaç etken maddelerine tepkilerinin farklı düzeylerde gerçekleştiği tespit edilmiştir. Herhangi bir böcek türü için kullanılan ilaç, 100 böceğin tamamını öldürmemekte, içlerinden 5-10 tanesi canlı kalmaktadır. Dolayısıyla ilaçtan ölmeyen bu 5-10 canlı böceğin üremesiyle meydana gelen yeni nesil aynı ilaçtan etkilenmemektedir. Daha yüksek dozları kullanıldığında bir kısmı daha zarar görmekte, ancak çoğunluğu neslini devam ettirmektedir. Sonuçta üretici bu böcek türüyle mücadele etmek için daha fazla ilaç veya farklı bir ilaç kullanmak zorunda kalmaktadır. Yeni nesiller kullanılan farklı ilaç karşısında da dayanıklı bireyleriyle neslini sürdürmeye devam etmektedir. Her sefersinde değiştirilen ilaç ve artan dozlara karşı aynı böcek türünün ortaya çıkan yeni nesilleri daha fazla ilaç etken maddesine ve daha yüksek dozlara dayanabilen, genetik olarak dayanabilen bireyleridir. Dolayısıyla aşırı ilaç kullanan yörelerimizde, böcek türlerinin süper dayanıklı ırkları ortaya çıkmaktadır.
Yabancı ot mücadeleleri ülkemizde devletin özendirmek amacıyla ücretsiz dağıttığı ot ilaçlarıyla başlamıştır. Sadece geniş yapraklılara veya dar yapraklılara etkili iki çeşit ilaç bilinirken, günümüzde sadece ot ilacı olarak yüzlerce çeşit ilaç bulunmaktadır. Bu ilaçların da etkileri konusunda üreticimiz şüpheye düşmeye başlamıştır. Ot ölmüyor veya ot boynunu büküyor, sonra tekrar büyümeye devam ediyor şeklinde şikâyetler bulunmaktadır. Bu durum böceklerdekine benzer bir durumdur. Yıllardır kullanılan ilaçlara ve ilaç etken maddelerine kısmen dayanıklı türler neslini devam ettirmektedir. Yüksek doz uygulamaları etkili olmakta, ancak yüksek dozlar da esas ürüne zarar vermektedir. Her yıl tekrarlanan ilaç uygulamaları, dayanıklı bireylerin sürekli artmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla ilaç firmaları her yıl yeni etken madde üretmek suretiyle ilaca dayanıklılık gösteren ot türlerini baskı altında tutmanın yollarını aramaktadır.
Yunanistan'dan, Bulgaristan'dan veya Çin'den ilaç getiren üreticiler, aslında mücadelenin farklı yollarını bulmak zorundadır. Çareyi ilaçta aramak, ilaç sayısını artırmaktan başka işe yaramamaktadır.