ET AÇIĞI

Türkiye'nin malum et açığı bitmek bilmiyor. Milletimiz zengin olmalı ki çok fazla et tüketiyor. Elbette bu işin şakası. Kurbandan kurbana et giren evler var. Kişi başına et tüketimi yönünden de epey gerilerdeyiz. Dengeli beslenme anlamında da yeterli et tüketimi yok. Buradan hareketle insanımızın dengeli beslenmesi için et üretimini hem artırmak, hem de ucuzlatmak zorundayız.

Avrupa Birliği ülkelerinde et oldukça ucuz. Yunanistan'da dahi koyun kuzu eti yirmi liranın altında seyrediyor. Birçok Avrupa ülkesinde sığır eti yirmi liranın altında işlem görüyor. Onlarda niye ucuz diye çok hayıflanmanın veya sebep aramanın çok gereği yok elbette. İklim farklı, toprak farklı, gelenekler farklı, her şey farklı bir yerde.

Bir defa Avrupa ülkelerinin tamamında domuz eti tüketimi çok yaygın. Et tüketimi içerisinde domuz etinin payı neredeyse % 30-40'lara ulaşıyor. Domuz besiciliği ağırlıklı olarak mutfak artıklarına dayanıyor. Dolayısıyla çok ucuza et üretiliyor. Sığır etinin veya kuzu etinin neredeyse yarı fiyatına satılıyor. İkinci önemli avantajları, yağış rejiminin çok düzenli olması. Meraların ot verimleri, bizdeki meraların neredeyse dört beş katı daha yüksek düzeylerde. Kaba yem üretmek için şartları çok uygun. Hem mera verimleri, hem de ot ve silaj üretimine uygun koşulları, besiciliği ön plana çıkarmaktadır. Diğer bir deyişle besiciliğin ana unsurlarından anaç hayvanların beslenmesi çok ucuza gelmektedir. Dolayısıyla besi danalarının maliyetleri düşmektedir.

Ülkemiz kurak ve yarı kurak bir coğrafyada yer almaktadır. Meraların verimleri son derece düşüktür. En fazla meranın bulunduğu doğu Anadolu bölgesinde dahi mera verimleri dekara 60-70 kg kuru civarındadır. Dolayısıyla hayvan besleme kapasiteleri düşüktür. Ülkemiz coğrafyası taneli ürünlerin yetiştiriciliğine uygunluk göstermektedir. Ot ve silaj üretimine dayalı bir besicilik kaçınılmazdır. Buradan hareketle, yem üretiminin gıda üretimiyle rekabete girmesi gerekmektedir. Kaldı ki, et ve süt üretimi için gıda üretimine ayrılan alanların yem üretimine ayrılması söz konusu olamaz.

Türkiye'nin et ve süt üretim kapasitesini artırmanın en iyi yolu, mevcut koşulları daha iyi değerlendirebilmenin yollarını aramaktır. Büyükbaş ve küçükbaş hayvancılıkta besi ırklarını kullanmak çok akılcı bir yol değildir. Danaların ve kuzuların hem analarının hem de kendilerinin masraflarını çıkarması, üstüne para kazandırması mümkün değildir. Eğer verimli meralar olsaydı ve anaların besleme maliyetleri Avrupa'daki gibi düşük olsaydı, o zaman ucuza et üretmek mümkün olabilirdi. Bu nedenle, süt verim özellikleri daha iyi ırklardan kasaplık hayvan yetiştirme mecburiyeti vardır. Burada atılacak en önemli adım, buzağı ve kuzu kayıplarının önüne geçilmesi, anaç hayvanların besleme maliyetlerinin süt üretimiyle karşılanacak şekilde sistem oluşturulmasıdır.

Ülkemizde et açığının kapatılmasında meraya dayalı küçükbaş hayvan yetiştiriciliği öncelikli görünmektedir. Ancak et üretimindeki payı geçmiş yıllara göre önemli derecede azalmıştır. İkinci önemli alternatif ucuz kaba yem üretimidir. Bunun için yem bitkileri desteklemelerinin artırılması gerekmektedir. 

HARUN BAYTEKİN

ÇOMÜ ZİRAAT FAKÜLTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ

  • Site Yorumlarý
  • Facebook Yorumlarý Facebook Yorumlarý
Yeni yorum yaz
Henüz bir yorum yazýlmadý. Ýlk yazan siz olabilirsiniz.