Atalarımız ne güzel söylemiş, yaz yaz gerek kış kış diye. Hemen her mevsimin kendine göre güzellikleri olmakla birlikte, fosil yakıt kullanımının artması nedeniyle atmosferde artan karbondioksit miktarı, küresel ısınma olarak nitelendirdiğimiz, ortalama sıcaklığın yükselmesi ve kuraklık gibi emareleri daha belirgin hale getirmektedir. İnsanoğlunun sürekli artan elektrik kullanımı ve artan yaşam standartlarına bağlı enerji tüketimi, atmosfer kirliliğini sürekli artırmaktadır.
Bundan bir süre önce Paris İklim Antlaşmasına hemen bütün ülkelerin imza koymasıyla, durumun ciddiyetini anladıklarını zannetmiştik ama ilk olarak ABD, imzasını geri çektiğini açıklayıverdi. Neticede enerji devleri amaçlarına ulaşmış oldu. Gerçi halihazırda atmosfere karbondioksit sanımında Çin başı çekiyor ama geri kalanında çağdaş dünyanın etkileri oldukça yüksek görünüyor.
Yaklaşık bir aydan bu yana devam eden sıcaklıklar, rekor üstüne rekor kırıyor. İçinde bulunduğumuz Akdeniz havzası cayır cayır yanıyor. Özellikle İtalya ve çevresi nefes alamıyor. Son zamanlarda meydana gelen fırtınalar artan sıcaklık ile soğuk kuşaklardan sarkan soğuk havanın yer değiştirmesi nedeniyle ortaya çıkıyor. Dikkati çeken önemli noktalardan bir tanesi de rüzgar kuvvetli olmasına rağmen, havayı serinletmiyor. Serin esiyor ama yüksek nem nedeniyle serinlik oluşmuyor. Daha sıkıntılı, hissedilen sıcaklığın yükseldiği bir ortam oluşuyor. Kışın soğuk havalarda da esen rüzgârın hissedilen sıcaklığı daha da düşürmesine benzer bir durum yaşanıyor.
Akdeniz havzası yüksek sıcaklıklar nedeniyle kavrulurken, kuzey Avrupa ülkeleri, özellikle İngiltere düşen sıcaklıklar nedeniyle kaloriferleri yakmaya başladı bile. ABD'de on altı yıldan bu yana çok ciddi sıcaklıkların meydana geldiğini belirten bazı sivil toplum örgütleri, küresel ısınmayla ilgili olarak daha ciddi tedbirler alınması gerektiğine dair ortak bildiri yayınlamaya başladılar. Hatta bazı belediyeler, asfaltlar dahil olmak üzere şehirleri beyaza boyamaya başladılar bile.
Değişen mevsimler, elbette tarımsal ürün üretimini de yakından etkilemektedir. Bazı barajlarda yeterli su seviyesinin yakalanamaması nedeniyle ilk etapta çeltik yetiştiriciliğine kısıtlamalar getirmeye başladılar. Yaz aylarında su iktisadı sağlayan üretim sistemlerinin geliştirilmesi kaçınılmaz görünüyor. Az su ile yeterli ürün veren türlere yönelmek gerekiyor. Asma, badem ve zeytin gibi türler, yine kışlık hububat ekimi öncelikli görünüyor. Sulama istemlerinde de damlamanın öncelikle kullanımı, suyun daha verimli kullanılması açısından önem arz ediyor.
Elbette artan sıcaklıklar ve kuraklıklar, hayvansal üretimi de etkileyecek niteliktedir. Özellikle entansif süt sığırcılığı işletmelerinde serinletme uygulamaları hızla artıyor. Haliyle üretim maliyetlerine yeni kalemler ekleniyor.
Aslında çözüm uzak değil. Atmosfere karbondioksit salınımını azaltırken, karbondioksit tüketen biyolojik kaynakların güçlendirilmesi gerekiyor. Yeşili korumak ve yeşil enerjiye ağırlık vermek yeterli.