Ülkemiz tarımsal ürün ithalatında önlerde bulunan SOYA fasulyesinin, üretim ve tüketim detayları, bir çoklarımızın merakını giderebilecektir.
Türkiye'nin ihracat kalemleri arasında öne çıkan kanatlıların, proteine dönük beslenmesinin kaçınılmazı olan soyanın, son yıllarda artan ithalatı ve bunun da transgenik (GDO'lu) oluşu, ilgi çekici olsa gerek.
Soyanın yıllık dünya üretimi 330 milyon ton civarındadır . Bunun 120 milyon tonunu ABD, 100 milyon tonunu Brezilya ve 60 milyon tonunu da Arjantin üretmektedir. Ne var ki üretimin 2012 yılı itibarı ile Brezilya'da %88'i, ABD'de %92'i, Paraguay'da %95'i ve Arjantin'de %100'i transgeniktir (https://www.geneticliteracyproject.org/2016/04/28/future-gmo-free-soybeans/). Türkiye de yıllık 2,2 milyon ton civarındaki soyayı, söz konusu bu ülkelerin yanında Ukrayna'dan ithal etmektedir.
İthalat dane, küspe ve soya yağı şeklinde olmaktadır. 2016 yılı üretimi 100 bin tonluk soya, ithal edilenle birlikte, kanatlıların beslenmesinde kullanılmaktadır. Kanatlı eti tüketiminin 20 kg/yıl'a çıktığı günümüzde (2025 yılında 30 kg/kişi/yıl beklenmektedir), milyar dolarları aşan ihracata sahip bu sektörün yem hammaddesinin, gerektiğinde ithalatı ekonomik kaçınılmazlıktır. Fakat yine de "Türkiye gerekli soyayı yurt içinde üretemez mi?" sorusu hep akıllarda kalacaktır.
Dört bin yıldan beri Çin'de üretilen soyaya orada "harika bitki", "sarı altın", "kemiksiz et" gibi övgülü sıfatlar verilmektedir. Bunda %45'lere kadar çıkabilen protein, % 20 civarındaki yağ oranının payı olsa gerek. Fakat bu bitkinin batıda tarımı ancak iki-üç yüzyıl önce başlamıştır. Türkiye'ye gelişi ise 1930'lu yıllara rastlar.
Soyanın o yıllarda Karadeniz yöresinde başlayan tarımı pek başarılı olamamış, 1980'lerde uygulamaya geçen "ikinci ürün" projesi ile Çukurova'da tutunmaya başlamıştır. 2010'lara kadar inişli çıkışlı yıllık üretimler 44.000-102.000 ton arasında kalmış, ancak 2013 yılında 180.000'a ulaşmıştır. Türkiye, tarımsal üretimini artırmaya yönelik devlet desteklerine soyayı da almış, fakat 2016 yılındaki 60 krş/kg destek, maalesef üretimini 100.000 tonun üstüne çıkaramamıştır. Yıllara göre değişiklik göstermekle beraber, 2000'deki 297 kg/da verim, 2014 yılında 437 kg/da'a yükselmiştir.
Türkiye son 30 yılda yumurtalık - etlik seçenekleri ile kanatlı sektöründe oldukça büyük atılım yapmış ve günümüzde yıllık beyaz et tüketimi 20 kg/kişi'ye ulaşmıştır. 1991'lerde mevcut tavuk sayısı 138 milyondan, 2015 yılında 316 milyona çıkmış ve 2 milyon ton piliç eti ve 17 milyar yıllık yumurta üretimine ulaşılmıştır. Üretilen yumurtanın %21'i ihracatı ile Türkiye, dünyada en fazla yumurta ihraç eden 3. ülke konumuna yükselmiştir.
Yurt içi tüketim, milyonlarca dolarlık ihracatla birleştiğinde, sektörün yem gereksinimini, her yıl artan miktarlarda soya ithalatı ile karşılayabilmiştir. Yine 1990'larda 160.000 ton olan kanatlı eti üretimi, 2010'lara gelindiğinde milyon tonları aşmıştır. Hatta sektör yetkilileri, beslenme için çok önemli olan piliç et üretiminde, 2025 yılında 3,35 milyon tonu, ihracatında da 2,4 milyar US$'ı hedeflemektedirler. Hızlı üretim artışı, doğal olarak yem ithalatına da yansımıştır. Zaman zaman 2 milyon tonu aşan yıllık soya ithalatının, GDO'lu olması, uzun bir süre ülke gündemini işgal etmiştir. Hâlbuki dünya soya piyasalarında GDO'lu soya fiyatları 400 US$ civarında iken, GDO'suz soya 500 US$'dan işlem görmektedir. Ve yeni gelişmekte olan kanatlı sektörümüzün, yoğun rekabet koşullarında daha pahalı yem kullanması da beklenemezdi.
Ne var ki, son yıllarda kanatlı et ihracatı yapılan ülkelerde yaşanan istikrarsızlıklar nedeniyle darboğaza giren sektör, dolardaki artışın yem hammadde fiyatlarına yansıması karşısında zor günler geçirmektedirler. Geçici olacağı umut edilen dış ticaretin beklenen projeksiyonlar çerçevesinde gelişmesi, ülke tavukçuluğunu birçok ülkenin önüne taşıyacaktır. Bu da, tavukçuluğun temel yemi soyanın, yurt içi üretimi için yeni stratejiler geliştirmemizi gerektirir. İlk aşamada, soya tarımı için öngörülen havza-ilçelerde rakip mısır-pamuk gibi bitkilerle yeni agro-ekonomik analizlere gidilerek, tarımsal destek miktarlarının yeniden belirlenmesi gibi adımlar atılabilir.
Türkiye'nin soya serüveninden söz edilirken, soya ihracatımız atlanılmamalı: 2016 yılında ABD, Kanada, Irak ve K. Kıbrıs'a 100.000 tonun üstünde GDO'suz soya ihracatı gerçekleşmiştir.