Ukrayna-Rusya savaşının politik, askeri, sosyal, etik vs. sonuçlarını bir tarafa bırakıp, salt ekonomik sonuçlarını ele almak pek sağlıklı olmayabilir. Fakat gıda, enerji, hizmet ve benzeri sektörlerin bir an evvel analiz edilerek gerekli tedbirlerin alınması kaçınılmazdır.
Savaşan tarafların tarımsal ürün ihracatında önde gelen iki ülke olması, özellikle gelecekte tarımsal ürün ticaretinde yaşanabilecek olumsuzlukların dile getirilmesini gerektirmektedir. Genel olarak gelişmekte olan ülke fertleri harcamalarının %40'ını yiyeceğe ayırmaları, buna karşın gelişmiş ülkelerde bu rakamın %20 civarında kalması, konuyu gelişmekte olan ülkelere odaklanmaya yöneltmiştir.
Dünya Bankası ekonomistleri gelişmekte olan ekonomilerin savaştan önceki büyümelerinin, 2021'de yüzde altı civarında olmasını, 2022'de yüzde beşe, 2023'te ise yüzde dörde düşmesini bekliyordu. Aynı kaynak Eylül 2021 ayından bu yana petrol fiyatlarının iki katına çıkmasıyla birlikte 2022 ve 2023'te büyüme tahminin yaklaşık yüzde bir puan azalacağını tahmin etmektedir. Yukarıda sözü edilen 120 ülkenin 50'si sorunsuz olarak izlenirken, diğerleri borç sıkıntısı içindedir. Savaşın, bu ülkelerin durumlarını ne denli kötüleştireceği merak konusudur.
Savaşan taraflardan Rusya bir emtia devi olarak en büyük buğday ihracatçısı olup doğal gaz pazarının dörtte birine, kömür pazarının yaklaşık %20'sine sahiptir. Ham petrol pazarında %10, platin pazarında ise %14 ve ham petrol pazarının da %10 söz sahibi. Aslında Rusya ve Ukrayna, küresel olarak ticareti yapılan tüm gıda kalorilerinin yaklaşık %12'sini üretiyor ve küresel buğday ihracatının %29'unu, mısır ihracatının %19'unu ve ayçiçek yağı ihracatının %78'ini oluşturuyor. 2018'den 2020'ye kadar yalnızca Ukrayna, küresel ayçiçek yağının %50'sini ve küresel buğday, arpa ve mısırın %10-15'ini üretmekteydi. Grafikten de izlenebileceği gibi bu iki ülke ayçiçeği yağı ihracatında da lider konumundadırlar.
Geçmişte enerji fiyatlarında ani artışlar yaşanmıştır. Fakat bu artışların uluslararası ticaretin kapanmasına yol açabileceği bir gerçek. Bazı ülkelerin kendine yeterlilik endişesi ile bazı ürünlerin ihracatını yasaklamasının tüm uluslararası tarım ürünleri ticaret sistemini sekteye uğratması kaçınılmaz. Daha 15 Şubat'ta Rusya'nın, Avrasya Ekonomik Birliği dışındaki ülkelere buğday ve diğer hububat ihracatında yeni bir düzenleme getirmesiyle fiyat artışları başlamıştı. Bu konuda Rusya yalnız değildi. Ocak ayında Endonezya, palm yağı ihracatına yeni yeni uygulamalar koydu. Bu tür eylemler yurtiçi enflasyon ve gıda fiyatları konusunda yardımcı olmadığı gibi global etkileri de gözlenmiştir.
Savaşın milyonlarca insanı göçe zorlaması diğer bir sorun. Mülteci kabul eden ülkelerde maddi sıkıntıdaki kesimin olaylara pek sıcak bakmayacağı ayrı bir konu. Suriye savaşı nedeniyle, Türkiye'de olduğu gibi geçim sıkıntısı içindeki halkı yardıma muhtaçken, milyonlarca mülteciye bakmak durumunda kalınması çarpıcı bir örnektir. Ukrayna göçmenleri gelişmiş batı ülkelerine yönelmiş durumundalar.
İnsan hareketlerinde yani turizmde bu iki ülke vatandaşlarının tercih ettikleri Türkiye, Hindistan vb. gibi ülkelerdeki gelir kaynakları kapanacak ve birçok ülkenin bütçesinde olumsuzluklara neden olacaktır. Bu da yalnız o ülkelerin turizm sektörünü gececi bir süre olumsuz etkilemekle kalmayacak, daha birçok ticari ve sosyal etkiler bunu izleyecektir.
Asıl büyük olumsuzluk gelecek yıllarda yaşanacak. Çünkü bu bahar ayında yapılacak ayçiçeği ve mısır ekimi Ukrayna topraklarında nasıl gerçekleşecek? Askerdeki veya yurt dışındaki çiftçi olmadan ekim ne oranda gerçekleşebilir? Gerekli gübrenin Rusya'dan geldiği bilindiğine göre gübresiz ekimde veriminin ne olacağı da soru işareti. Umulur ki Ukrayna'da bu yaz geçekleşecek buğday hasadı sorun olmasın. Çünkü neredeyse tüm Orta Doğu ve Afrika ülkeleri bu ürünle karınlarını doyuruyor. Buğdaya ulaşamayan birçok ülkede "Arap Baharı" beklenmelidir.
Bizi ilgilendiren yanı, buğday ithalatımıza gelecek engellerin ülkemize yansıması. Çünkü Türkiye 2020 yılında her iki ülkeden ithal ettiği 9 milyon 750 bin ton buğdayın yarısını un olarak 160 ülkeye ihraç etmektedir ve bu ekonomimiz için çok önemlidir.
Bu olumsuzluklara rağmen tüm ülkeler, gerekli tedbirleri alarak tarımsal üretimlerini artırma arayışındadır. Nitekim Türkiye "ikinci ürün" üretimi, "tüm boş arazilerin ekimi" gibi ürün artırıcı seçenekleri destekleme programlarını başlatmıştır.
Nazimi Açıkgöz