Politika denildiğinde bir hükümet, şirket, kurum veya kişinin görüş, felsefe, amaç ve tutumunun belirli şekilde ifadesi, bu görüş, felsefe veya amaç doğrultusunda bir hareket planı uygulamasıdır. Ülkemizde ise akla ilk gelen; genelde birçok kimse siyaseti algılamakta ve yanlış anlamaktadır. Politika, hangi alanda olursa olsun, gelecekle ilgili alınabilecek kararlar arasından en uygun olanın seçimidir.
Gelecekle ilgili kararları oluştururken iki yönlü politika uygulanmakta. Birincisi bugünkü durum ve gelecekte bugünkü durumun ne olacağı? İkincisi ise bugünkü durumdan farklı neler yapılabileceği konularındadır. Dolayısıyla ilkinde mevcudu korumak ve geliştirmek amaç iken, ikincisinde geleceği şekillendirmek vardır. Bu nedenle birçok kimse ikinci durumu dikkate almadan bugünü kurtarma telaşında çabalamakta, gelecekte bugünkü durumunu koruma peşine düşmektedir. Oysa geleceği şekillendirme açısından bugünkü altyapının üstüne konulabilecek sosyal yapının geliştirilmesi ön plana çıkmaktadır.
Tüm bu faktörler göz önüne alındığında ,gelişmiş ülkelerde; tarım sektörünün uyguladığı politika ve desteğini birinci değil ikinci maddeye göre yaptığı ve bu nedenle de tarımda lider oldukları gözlenmektedir. Öyleyse tarım mutlak desteklenmesi gereken bir sektör olduğu için bunun hangi duruma göre nasıl yapılacağı büyük önem taşımaktadır. İşte alınacak kararların hedef kitleyi tam olarak etkileyecek şekilde alınması diğer bir deyişle uzun soluklu ve geleceği şekillendirici kararların alınması önemlidir. Bugüne kadar alınan kararların üretim modelinde bir değişim yerine mevcut durumu korumaya çalıştığı açık biçimde bilinmektedir. Bundan sonra alınacak kararların hiç değilse mutlak üretim bölgelerine göre değerlendirilmesi ve bu bölgelerin desteklenmesi ile ülkenin kaynaklarının optimum kullanılması sağlanabilir. Bakanlığın elinde hazır altyapı vardır, sadece bu altyapının doğru kullanılması gerekir. Ancak her ne hikmetse bugüne kadar bu altyapının kullanılması değil, popülist yaklaşımlar ile alınan önlemler etkili olmuştur.
Türkiye, elindeki doğal, insan ve diğer kaynaklar ile tarımını geleceği içine alacak şekilde doğru biçimde politika üretmesi gerekir. Aksi durumda zaten kıt olan doğal kaynaklarının sürdürülebilir biçimde tarımı desteklemesi mümkün olmayacaktır. Örneğin; Konya Ovasında yeraltı kaynaklarının 43 metreden fazla gerilemesi bunun tipik sonuçlarından birisidir. Bu hızla giderse son 30 yılda gerçekleşen bu gerilemenin hızlanarak devam etmesi ile ovanın su kaynağı tamamen tüketilebilir. Bu durum zaten kurak olan ovanın çöl olmasının önüne geçemeyecektir. Aynı şekilde toprak kanunu çıkmış olmasına karşılık, tarıma elverişli altyapısı tamamlanmış arazilerin şehirler ve sanayi tarafından yok edilmesidir. Bunun örneklerini hemen her şehirde, köyde, kasabada açıkça görmek mümkündür. Verimli arazilerin sanayileşme, yapılaşma, yol, havaalanı biçiminde kullanılması, tarıma daha az verimli ve engebeli kısımları bıraktığı için üretim maliyetlerinin artmasının da kaçınılmaz bir sonucu olacaktır. Bugüne kadar Çukurova gibi son derece verimli arazilerin hızlı biçimde tüketilmesi, Kahramanmaraş şehrinin ovaya yayılması, Bursa'nın Yeşilova'sının tamamen yerleşim yeri olması nasıl ki önlenememişse bundan sonrada önlenemeyecek gibi gözükmekte. Zira tarım amatör olarak ele alınamayacak kadar önemli, profesyonel düşünülmesi gereken bir sektördür.
Tarım politikalarının da bu bağlamda uzun vadeli olarak planlanması, kısa süreli ve hükümet uygulamaları ile değiştirilememesi gerekir. Unutulmamalıdır ki tarım insan var oldukça var olacak bir sektördür. Yine unutulmaması gereken bir husus daha vardır. Gelecekte teknolojik savaşlar değil gıda savaşları ön plana çıkacaktır. Tarım politikaları uygulanırken mutlak bu husus göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
Abdullah Kaya
Ziraat Yüksek Mühendisi