Tarım, tarih boyunca insanlığın var oluşunun ve devamlılığının temel dayanaklarından biri olmuştur. İnsanoğlunun varlığı, neslini sürdürebilmesi yeterli gıda teminin ve giyimden kaynaklanan sağlıklı yaşamanın devamlılığına bağlıdır.
Tarım da üretim gıda temininin ana amaçlarından biridir. Dünyadaki siyasi, ekonomik, ve teknolojik ilerlemeler, bu gerçeği değiştirmemektedir. Beslenme ve giyinme ihtiyacı devam ettiği sürece, tarım da insanoğlunun hayatındaki temel rolünü sürdürmeye devam edecektir.
Yaklaşık 250 yıldır süregelen sanayileşme dönemi,tarımda da makineleşmeyi hızlandırmış,tarımda istihdamlı iş gücü iç ve dış göçe yönelmiştir. Hızlı kentleşme, yapılaşma, iklim ve çevre faktörlerine bağlı olarak tarım alanlarının enerji,maden,şehirleşme(inşaat,turizm etkisiyle )günden güne daralması, tarımsal üretimde hızlı bir büyümenin önünde engel olarak durmaktadır.
Hızlı nüfus artışı ve bu nüfusa yeterli ve güvenli gıda bulabilme sorunu, özellikle gelişmekte olan ülkelerin önde gelen konularından biridir. Buna karşın dünya nüfusunun hızla artması, tüketicinin gıda tüketiminde seçici davranması son yıllarda "gıda güvenliği" konusunu gündemin en önemli maddeleri arasına taşımıştır.
Nüfus artışı ve güvenli gıda anlayışı organik ve iyi tarım gibi kontrollü üretim biçimlerinin yolunu açarken yüksek üretimi amaçlayan GDO(Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar) ayrı bir tartışma konusu olarak karşımızda durmaktadır.
GDO' nun yaşamakta olanlara etkileri tartışılırken,gelecek nesillere olası olumsuz etkileri de henüz bilimsel olarak ve net bir biçimde ortaya konulamamıştır.
Günümüz tarımında artık verimlilik (yüksek tonajlı üretim) kavramı ile sağlıklı üretim kavramları çatışmaktadır.
Sanayici GDO'lu üretim başta olmak üzere seri ve çok üretimi savunurken tüketiciler ise sağlıklı gıdayı arulamaktadırlar.
Bu durumda da piyasalarda, samimi olarak sağlıklı gıda üretimi yapan şirketler ile tüketiciyi kandırmayı amaçlayan çok kazanç sağlamayı hedeflemiş vahşi kapitalizm temsilcilerinin Pazar kapma savaşları ortaya çıkmıştır.
Bunların arasında da az kazanan,hatta çoğu zaman zarar eden küçük ve orta boy üreticiler yer almaktadır.
Onlar da kafaları karışık bir biçimde verim artırmanın ve zarar etmemenin yollarını aramaktadırlar. En zayıf yönleri ise ürettikleri ürünün fiyatlanması konusunda söz sahibi olamamalarıdır.
Verim artırmanın yolları ise makine ve teknoloji kullanmada,birleşmede,kooperatifleşmede,bilgi ve finans desteğinden geçmektedir.
Bu desteklerin de lokomotifi devletler ve hükümetlerdir.Onlar da diğer sektörlere verdikleri desteklerin çok az bir bölümünü tarıma ayırsalar tarımda verimlilik ve sürdürülebilirlik şansı artacaktır.