Bu hafta yazımı üzülerek, bir tarafta emeğinin karşılığını alamayan üreticilerimiz, diğer tarafta üretilen meyve sebze ve gıdalara ucuza tüketemeyen tüketiciler için yazıyorum. Şuna samimiyetle inanmanızı isterim ki çeşitli vesilelerle 7-8 ülkeyi görme şansım oldu ve dünyanın hiçbir yerinde böylesine güzel bir iklim böylesine güzel bir ülke yok. Akdeniz ve Ege sahilinden 50-60 km içerilere doğru gidin 1 saatlik yol sonrası sizi yayla iklimi karşılar kış aylarında Antalya'dan Fethiye'ye yayladan giden biri aynı gün sahilde sıcacık havadan Elmalı -Fethiye kemer arası kar -buz keserken Fethiye'ye inersiniz sizi ılıman bir hava karşılar. Bunu niçin anlatıyorum bu doğal imkânlar bizi tarımsal üretimde eğer istersek bileği bükülmez rekabetçi bir ülke haline getirebilir. Bu koşullarla birçok sebzeyi ve meyveyi taze olarak yılın 12 ayı üretebilir iz. Bu gün seracılığın yaylalara sıçramasının asıl nedeni zamanla yayladan sahile sera işçiliği yapmaya gelen birçok çiftçi ailesidir. Aileler seracılığı öğrenip bunu kendi köyünde yaylasında yapmaya başlamış, buradaki başarıyı gören orta ölçekli üreticiler sulama olanakları olan yayla arazilerini ucuz fiyatlarla kapatıp, bu üretim zincirine büyük ölçeklerde katılmaya başlamışlardır. Bu kıvılcımın önemi kavranıp körü körüne söndürülmez ve bu ülkenin tarımsal potansiyeli ekonomik değerlere dönüştürülebilse bu ülke tarımını kimse tutamaz.
Çünkü bir tarafta ülkemizdeki ziraat fakültelerinin sayısı ve mezun olan genç ziraat mühendisleri artmış, diğer yandan sera konstrüksiyon firmaları sürekli kendini yenilemiştir. Bir zamanlar çok pahalıya kurulabilen Avrupa seraları artık ülkemizde daha ucuza üretilebilmektedir. Diğer yandan orta ve büyük ölçekli gübre ve bitki besleme firmaları bitki besleme ürünleri üzerinde kendilerini sürekli geliştirip kaliteyi yakalamış, ülke ihtiyacını karşılayıp Fazlasını birçok dünya ülkelerine ihracata başlamıştır. Bir diğer yandan her geçen gün gururla başarılarına şahit olduğumuz yerli tohum firmalarımız Türk tüketicisi olarak alışık olduğumuz yerli tohumlarını ıslah etmiştir.
Türk pazarında alışık olduğumuz tat ve çeşitlerine her geçen gün yen çeşitler ekleyip neredeyse Avrupalı rakiplerine fark atma noktasına gelmiştir. Bir diğer bir taraftan Tarım Bakanlığının son on yılda gıda güvenliği konusundaki titiz çalışmaları, zirai ilaç bayilerinin bu konuya gösterdiği duyarlılık ve üreticilerimizin birçoğunun bu konuya gösterdiği özen ve hassasiyetle gıda güvenliğinde önemli mesafeler kat edilmiş. Avrupa ve dünya piyasalarında yasaklanan birçok tarım kimyasalları da eş zamanlı olarak ülkemizde de yasaklanmıştır. Maalesef tüm bu olumlu çaba ve gelişmelerin yanında Türk basınında tarımda ilgisi ve bilgisi olmayan kişilerce sürekli karalanmış baltalanmış asılsız ve mesnetsiz beyanatlarla tüketiciler de tarımsal ürünlere karşı bir güven sorunu neden olmuştur ne gariptir ki tarım camiasında ilgili ve bilgili birçok Akademisyende bunca yalan yanlış beyanata hayır öyle değil doğrusu böyledir diyememiştir. Tabi ki günah keçisi üreticiler ve sektör paydaşları olmuştur. Diğer taraftan kışın soğuk dönemlerinde üretimin azalması ve yollardaki ulaşım zorluklarından pazara yeterli ulaşamayan domatesin biberin 8-10 liralara yükselmesinin yaygarasını yapan bazı ulusal basın muhabirleri baharda gül gibi domatesin kasasını beş liraya salça kamyonlarına dökmek zorunda kalan üretici için de, şeftalisini meyve suyu fabrikalarına bile satamayıp ağaçtan yere silkelemek zorunda kalan üretici için de, karpuzunu tarlada sığırlara keçilere terke den üretici için de aynı duyarlılığı gösterememiştir. Bir diğer taraftan asıl anlatmak istediğim çelişki geçtiğimiz günlerde yerel basınlarda ve sosyal medyada büyük yer alan ümitler bağlanan yayla meyve ve sebze üretiminde fiyatlarda yaşanan hayal kırıklıkları. Domatesin önemli miktardaki bir üretimi 50- 60 kuruştan satabilen üretici ancak bazı özel çeşitleri en fazla 90 kuruşlara satılabilmiştir. Ben bizzat birçok Pazar yerini ziyaret ettim. Üretimin merkezindeki yayla pazarlarında bile domatesin en kötüsü bir lira iken orta ve üst kalite domates 1.5-2.5 TL arasında değişiyorken, salatalık keza öyle. Biber patlıcan kabak ve fasulye de aynı fiyatlarda seyrederken TÜKETİCİ haklı olarak bu yaman çelişkiyi soruyor sorguluyor.
Madem üreticiler bu fiyatlara mal satıyor ve kazanmıyor ise öyleyse kazanan kim?
Suçluyu arama noktasında ise birçok kişi oklarını komisyonculara ve aracılara çevirir. Komisyoncuların da durumu bazı istisnalar dışında aslında vahimdir. 60 70 kuruşa satılan domatesten alacağı 6-7 kuruş onun riskinin, yıl boyu finanse ettiği üretimin karşılığı bile değildir. Öyle olmasaydı son yıllarda batan komisyoncu sayısı bu kadar olmazdı. Diğer taraftan pazarcı esnafı ile konuşuyorsun malın önemli bir miktarını terazi götürüyor, mal seçiliyor her pazar sonrası 2-3 kasayı çöpe döküyorsun o da karını alıp götürüyor diyor. Üretim noktasından uzak hallerdeki durum ise nakliye fiyatlarının çok yüksek olmasından kışın malın önemli miktarının soğuk ve taşımadan zarar görmesi fire vermesi, gelen malların standardının olmaması, kasalarda ikinci üçüncü sınıf malların çok olması gibi sebepler ister istemez fiyatlara yansıyor deniliyor.
Özüne bakarsan herkes kendince haklı o zaman haksız olan tüketici mi?
Hayır asla değil olmamalıdır da. Bu konunun sil baştan ele alınıp seradan tüketicinin sofrasına kadar bütün zincir incelenip sorunların özüne inilip gerekirse hal yasaları değiştirilip hem üreticinin hem tüketicinin optimal noktalarda korunması sağlanabilir. Bu gün itibarıyla tarım politikalarında günü birlik çözümler ve ürün bazında desteklemelerle bu işin çözümlenmediği ortadadır. Bu desteklemeler yerine yeni PAZARLAR, pazarlama teknikleri geliştirilmeli ürünlerin işlenmesi tasniflenmesi ve ambalajlanmasına standartlar getirilmeli pazarlama ve lojistik firmalarına destek verilmeli üretimden pazara kadar süreçte yapılacak iyileştirmeler e ek olarak üretim planlamaları zorunlu hale getirilmeli organize tarım bölgeleri kurulup tarım işletmeleri sanayi işletmelerinin yararlandığı haklardan yararlandırılmalıdır bölgesel ürünler ve üretim desenleri korumaya alınıp gelişmesine destek verilmelidir. Küçük aile işletmeleri desteklenmeli koruma altına alınmalı orta ve büyük ölçekli işletmeler kayıt altına alınıp ambalaj ve paketlemede standartlar konulmalı markalaşma zorunlu olmalı başarılı markalar desteklenmelidir. Firmalarını İşlediği paketlediği ürünü Pazar ve ülke ayırt etmeksizin her tüketiciye aynı standart ve kalitede sunma zorunluluğu olmalıdır Kış aylarında Anadolu'nun her ilinde kapalı ve ısıtmalı halk pazarları olmalı ve bu pazarlara mal taşıyan frigo kamyonlara yakıt indirimi sağlanmalı. Dolayısı ile Anadolu'nun her ilinde tüketicilere fiyat farkı olmaksızın taze sebze ve meyveye ulaşması sağlanmalı. Üretenin ve tüketenin aynı refahı ve mutluluğu paylaşması dileğimle.
CEMALİ ÖZBEK
ZİRAAT TEKNİSYENİ