Bu hafta ki yazımda yaklaşan Kurban vesilesi ile geçmişten günümüze Kurban İnancı'nı yazmak istedim.
KURBAN kelimesi dilimize İbranicede ki "korban" kökünden gelmiş olup; hediye etmek, adamak anlamlarına gelmektedir. İnsanoğlu tarihin başlangıcından beri hatta dinler ortada dahi değilken volkanlar, depremler, yıldırımlar, seller, yangınlar karşısında aciz kalıp kendilerini doğanın öfkesinden korumak için Tanrılara çeşitli kurbanlar ve sunaklar vermişlerdir. Daha sonra ki dönemlerde pagan inançlara sahip birçok toplum ve medeniyetler tanrılarının öfkesinden korunmak ve bazen de onlara şükranlarını sunmak için kurban vermeye devam etmişlerdir.
Eski Yunan, Arap, Pers kültüründe kurbanlar halkın inandığı putlara, tanrılara özel tapınaklarda adanırdı. Eski Türkler de ise yine benzer olarak Tanrıya şükran ve saygıyı göstermek amacıyla kanlı ve kansız olmak üzere kurban verilirdi. Bu geleneğin semavi dinlerine ulaşması ise Hz İbrahim Peygamberin başından geçen hikaye ile başlar. Üç büyük kitapta anlatılan hikayeye göre Hz. İbrahim bir erkek çocuğu olması için Tanrı'ya dua eder. Bir gün Cebrail Aleyhisselâm gelir ve bir erkek çocuğu olacağını müjdeler. Çok sevinen Hz.İbrahim ilk çocuğunu Tanrı'ya kurban edeceğini söyler. Çocuğu büyüyüp kendisiyle gezecek yaşa gelinceye kadar nasılsa o adağını unutmuştur. Hac ibadeti bittikten sonra Zilhiccenin sekizinci gecesi rüyasında Cebrail Aleyhisselâm'ı görür kendisinin adağını yerine getirmesi söylenir ve onun isteği karşısında boyun eğer. Tanrı'nın meleği onun ilk oğlunu kurban istemektedir. Bu durumu oğlu İsmail ile konuşur ve İsmail babacığım, emrolunan şeyi yap, inşallah beni sabredenlerden bulursun der. Hz.İbrahim oğlu İsmail'in boğazına bıçağı dayadığı sırada bıçak kesmez. O sırada Mina sınırlarından gelen bir koçu görür ve Cebrail Aleyhisselâm'ın sesini işitir.
Tanrı'nın meleği oğlu yerine o koçu kurban etmesini ister. Bu gelenek Hz.İbrahimin oğlu İsmail ve torunu Yakup ile de devam eder ve Yahudiliğin başlangıcından ikinci mabedin yıkılışına kadar Tanrı Yahve'ye şükran amacıyla önemli bir rol oynamıştır. Hristiyanlık inancında Tanrı için herhangi bir kurban kesilmez. Çünkü bu inanca göre "kurban", Hz. İsa'nın kendisidir. İnanışa göre Hz. İsa, çarmıhta bütün insanlığın günahları için kendisini kurban etmiştir. Kiliselerde yapılan ekmek-şarap ayini bu kurbanı temsil eder. Dolayısıyla kurban kesmeye gerek kalmamıştır. İSLAM inancında ise Kurban, Allah'a yaklaşmak maksadıyla ve yalnız O'nun rızasını kazanmak için ibadet niyetiyle kesilen hayvandır. Kurban kesmek hicretin ikinci yılında vacip kılınmıştır. Peygamberimiz:" hali vakti yerinde olupta kurban kesmeyen bizim camilerimize gelmesin" buyurmuştur. Allah'tan başkası adına kurban kesmek haram kılınmıştır. Kurbanın özel bir vakti vardır kurban bayramı birinci günü sabahı bayram namazından sonra başlar üçüncü günü ikindiye kadar kurban kesilir .Bundan sonra kesilmez. Kurban olarak küçükbaş ve büyükbaş hayvanlar dan tercihen erkek olanları ve sağlıklı olanları kesilmelidir. Kesilen kurbanın etini kurban edenin aile fertleride yiyebilirler ancak kesilen kurbanın üçte birini sadaka olarak dağıtılması gerekir. Kurban bayramı ayrıca: başta eş, dost, akraba ve tüm müslümanlar arsında paylaşma, dayanışma ve kaynaşmaya vesile kılınmıştır.
Bu yazım vesilesiyle tüm okuyucuların yaklaşan kurban bayramını kutlar, sevdikleriyle birlikte nice bayramlar dilerim.
CEMALİ ÖZBEK
ZİRAAT TEKNİSYENİ