TARIMDA MİLLİ BİRLİK Mİ?

80'li yıllarda Dünya Bankası yoksulluğun ve açlığın sona erdirilmesi için "endüstriyel tarımı" öneriyordu. Ancak bu gün bakıyoruz 30 - 40 yılda ne açlık halloldu, ne de sağlıklı gıdaya ulaşabilme gerçekleşti.

80'li yıllarda Dünya Bankası yoksulluğun ve açlığın sona erdirilmesi için "endüstriyel tarımı" öneriyordu. Ancak bu gün bakıyoruz 30 - 40 yılda ne açlık halloldu, ne de sağlıklı gıdaya ulaşabilme gerçekleşti. Hala dünyada yaklaşık 950 milyon kişi yeterli gıdaya ulaşamıyor. Endüstriyel tarım ve endüstriyel besicilik olsa olsa "nylon" yiyecekleri arttırdı. Bu neoliberal politikalar, dev tarım şirketlerini, GDO'lu tohum şirketlerini, hayvanı yerinden bile hareket ettirmeyerek besi hayvancılığı yapan firmaları zengin etti o kadar. Ha bir de tabi gezegenimizi tüketti, küresel iklim değişikliğinin tetikleyicisi oldu. Bu uygulamalar küresel gaz emisyonunun yüzde 17'sinden sorumlu olduğu gibi, kullanılan kimyasallar (ilaç-gübre vs.) çevre kirliliğine yol açtı. Gelişmiş ülkelerin büyük çiftçilerine ve ihracata verdiği destekler, az gelişmiş ülkelerde tarımı bitirdi, küçük çiftçiler tarımdan koptu.

FİYATLAR YÜKSELİNCE GELSİN İTHALAT

Ülkede biraz sebze-meyve fiyatı yükselince gelsin ithalat demiyor mu hükümetimiz. Tabii bu işin kolay tarafı, elin çiftçisi aldığı desteklerle daha ucuza mal edip ucuza satıyor. Bizde ise destek hak getire. AB ülkelerinde en büyük destek tarıma. Bizde tarıma destek yüzde 0.4. 20016'da AKP'nin çıkardığı yasaya göre G.S.M.H. nin bu en az yüzde 1 olmalı. Ziraat Bankası da konuta destek vermeyi bırakıp, acilen adına yakışır davranıp ziraate destek vermeli. Bu gün, "ithal etsek daha ucuz" anlayışı ülkemizde de geçerli ve uygulanıyor. Sonuçta o hep çok övündüğümüz dünyanın gıda üretimi kendine yeten yedinci ülke konumundan koptuk, gıdasının yüzde 25'ini ithal eden ülke konumuna geldik.

2000'li yıllar uygulanan tarım ve gıda politikalarının bir işe yaramadığını, sürdürülebilir olmadığını gösterdi. 2007 - 2008 yıllarında yaşanan gıda krizleri bu endüstriyel uygulamaları gözden geçirme gereği doğurdu. Bu nedenlerle Birleşmiş Milletler ve Dünya Gıda ve Tarım Örgütü, 2014 yılını uluslararası "Aile Çiftçiliği" yılı olarak ilan etti. 14 Ekim 2014'te kutlanan Dünya Gıda Günü'nün sloganı da şöyleydi; "Aile Çiftçiliği: Dünyayı besle, yeryüzünü önemse"

DÜNYA BANKASI TAVIR DEĞİŞTİRDİ

Bu arada Dünya Bankası da 2009'da yayımladığı raporda, küçük çiftçilerin desteklenmesi gereğini vurgulayarak, 80'li yıllarda önerdiği endüstriyel tarımı destekleme politikasından vazgeçti. Ama bizde ilginçtir neredeyse tarlasını ekmeyen çiftçiye destek var, ekene yok.

Şimdi dileyelim ki bizim hükümetimiz de küçük çiftçiyi destekleme kararı alsın, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın görevleri arasından çıkarttıkları kooperatifçiliği desteklemeyi ve daha önce yasaklanan yerel tohum üretip satmayı tekrar canlandırsın. Küçük ölçekli gıda üretimi için mutlaka bir atölye gereğinden vazgeçsin.

Bugün, bilinçli tüketici, aralarında toplanıp köylüden tabiatta gezip otlanan hayvan alarak, kestirip etini paylaşıyor. Doğal gübre ile gübrelenmiş, kontrollü tarım ürünlerini bulmaya çalışıyor. Bu arama sırasında ulaştığı yer, küçük çiftçi oluyor. Ancak gerçek yiyeceklere böylece ulaşabiliyor.

TOPLUM DESTEKLİ TARIM UYGULAMALARI

"Toplum Destekli Tarım" uygulamaları organize ediliyor, yerleşim yerlerine yakın küçük üreticiyi hem desteklemeye çalışıyor, hem de yerinde denetleyerek sağlıklı gıdaya ulaşabiliyor. Hatta o küçük çiftçinin üretim planlamasını ve desteklenmesini de tüketici istekleri yönlendiriyor. Zira o ürünleri alacağını taahhüt ediyor. Bu da o küçük çiftçinin risklerini azaltıyor, moralini düzeltiyor ve giderek göç olgusuna da pozitif etki ediyor.

FİYAT ARTIŞLARI NORMALİN ÜSTÜNDE

Gıda fiyatlarındaki fiyat artış normal ortalama enflasyondan daha fazla. Bu 2014 yılından bu yana böyle, ancak bu yıl başından bu yana patates, soğan gibi dayanıklı sebzelerden tutun, mevsiminde ucuz olması gereken kış sebzeleri bile uçuk fiyatlarda satılıyor. Tüm bunlar en hafifinden tarımı ihmal ettiğimiz, kendi haline terk ettiğimiz anlamına gelmiyor mu? Uzmanlar gün geçmiyor ki çözüm yolları önerilerini sıralasın, ama dinleyen kim? Bazen hükümetlerin tarımı özellikle çökertmek için hükümet ettiğine inanası geliyor insanın. Tabii bunu aslında yabancı devletler kendi çiftçisini koruma adına isteyebilir, ama bizim bu tuzağa düşmeyip desteklemek gibi bir zorunluluğumuz olduğuna inanıyorum.

BİZ YAPAMADIK SİZ YAPIN OLMAZ

Ayrıca Cumhurbaşkanlığına yeni sunulduğu medyaya düşen "Tarımda Milli Birlik Projesine" göre tarım teşkilatının tamamen değişeceği haberleri, çiftçinin özel teşebbüse holdinglere adeta "biz yapamadık siz yapın" anlayışı ile teslim edileceği şeklindeki anlayışı, Dünya Bankasının da Birleşmiş Milletler ve Dünya Gıda Tarım Örgütünün de aldığı kararın tam tersini, yani endüstriyel tarımı destekleme anlamına gelmeyecek mi? Yani bu örgütlerin başarısız bulup terk ettikleri politikaları mı biz uygulamaya koyacağız? Halbuki bizde aksine tarım toprakları, küçük ölçeklerde olduğu için küçük çiftçiyi desteklemeye zorunlu olduğumuzu unutmamalıyız.

  • Site Yorumlarý
  • Facebook Yorumlarý Facebook Yorumlarý
Yeni yorum yaz
Henüz bir yorum yazýlmadý. Ýlk yazan siz olabilirsiniz.