YERLİ YERSİZ ÜRETİM VE TÜKETİM

Türkiye'de özellikle son 10 yılda her şeyin fiyatı pahalılaşırken, maaşlar bu yükselişe hiçbir şekilde ayak uyduramadı. Her alan ve sektörde büyük bir fakirleşme yaşanıyor.

Bu durum uzun yıllara dağıldığı için, kendini bilinçli sanan insanlar bile bu durumu tam olarak idrak etmekte zorlanıyor. İyi ve sağlıklı gıda tüketmek yerine, en yeni çıkan telefonunun taksitini ödemek için evini ucuz ve sağlıksız gıda ile beslemek durumunda kalan bir aile yapısından söz ediyoruz. Ülkenin geleceğini belirleyecek çocukların zihin ve bedenleri sadece hava ve suyla besleniyor olsa sorun olmazdı belki. 
Şakaydı. Hava temizliği ve su konusunda da durumlar pek iç açıcı değil, ama şimdi sırası değil.

Peki devlet yetkilileri her fırsatta ekranlarda ülkemizin nasıl dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olduğunu, ihracattaki artış yüzdelerinden, refah seviyemizin ne kadar arttığından bahsettikçe de iyice kafamız karışıyor. Sanki başka bir ülkede yaşıyoruz. Evet, ekonomimizin toplamı büyük bir ekonomi olabilir ama asıl önemli olanın o büyüklüğün kaç kişiyle yaratıldığı, vatandaş olarak asgari ücretle sepetinize neler alabildiğinizdir. Dolayısıyla buna yakın bir açıdan baktığımızda IMF'nin Dünya 2016 Ekim ayı itibarıyla dünyanın en büyük ekonomileri arasında olmadığını, Kazakistan'ın 10 sıra gerisinde dünya 63. olduğunu görebiliriz. Peki ekonomiyi, bir kenara koyalım, mutluluğun bunlarla hiçbir alakası olmayıp aslında tamamen içsel bir durum olduğunu düşünerek hareket etsek bile (Hindistan yerinde bir örnek olurdu) ülkemizde hem para kazanıp zengin olan vatandaş, hem de para kazanamayıp fakirlik sınırında yaşayan vatandaşında mutsuz olduğunu kolaylıkla görebiliriz, gönlümüz fakir sanırım. Dr. Sharon Moalem'in genlerimizin hayatımızı nasıl değiştirdiği çalışmalarından da yola çıkarak mutsuzluğun Türk insanının genetik kodunun bir parçası olduğuna hemfikir olabilir miyiz ? 
Her hâlükârda kendi kendine yetebilen insanlar grubu, veya vatan nasıl ona bakmak gerekiyor. Sanayinin mi gelişmiş ve güçlü olması gerekiyor, yoksa tarımın mı, eğitimin mi, sağlığın mı ?

Şunu kolaylıkla söyleyebiliriz ki dünyada tarım sorununu halletmeden eğitim seviyesi gelişmiş, sanayileşmiş, ekonomisi zengin tek bir ülke bile yok.  
Dünyanın en büyük ekonomileri ve sanayi ülkeleleri aynı zamanda tarım konusunda da dünyada lider, hatta biraz daha yakından bakınca, aynı dünyanın en zengin ailelerinin çoğunun da geçmişlerinin çiftçiliğe dayandığını görebiliriz.

ING Bank ve Crediuni sahipleri, Amerika'daki Cargill'ler, Çin'de Liu Yongxing bunun en bilinir örnekleri. Tarım sorununu halletmeden diğer sorunlara geçebilmek imkansız. Kendi kendine yetebileni herşeyden önce beslenme, yani tarım olarak ele alabiliriz. 1900larda Amerika'nın nüfusunun %40'ı çiftçiydi. Bugun ise %2'den az. Sebebi daha az yemek yemeleri mi ? En büyük obezite problemi olan ülkelerden biri olduğunu düşünürsek, kesinlikle hayır. Endüstri devriminin getirdiği traktör ile sadece birkaç milyon çiftçiyle, 300 milyonluk ülkeyi hatta fazlasını, doyurabilir hale geldiler, ve işsiz kalıp, boşa çıkacak bir sonraki jenerasyonu, o milyonlarca genci, liseyi zorunlu bitirme kanunu çıkararak eğitime yönlendirdiler. Tarımdaki bu köklü değişim, 100 yıl boyunca yeni işlerin yaratılıp, bilgi çağına ilk adım atan ülkelerden biri olmalarını sağladı. 20. Yüzyılın en iyi yatırımlarından biri olsa gerek. 

Küçüklüğümden beri Türkiye'nin bir tarım ülkesi olduğu ve bu sebeple dünyada kendi kendine yeten nadir ülkelerden biri olduğu efsanesiyle büyütüldüm. Doğru olmadığını görmek ise çok zaman almıyor maalesef. Peki halk olarak neredeyiz, refah seviyemizden, vatandaş olarak asgari ücretle sepetimize neler alabildiğimizle alakalı olduğunu söylemiştik. Bunun içine araba ve ev fiyatlarını, benzini vb lüks tüketime girebilecek ürünleri koymuyorum.

Türkiye'de asgari maaş ile çalışan biri 1.404 TL alıyor.

İtalya'da asgari maaş gibi bir uygulama olmadığı ve sektörden sektöre değiştiği için ortalaması 1300 EUR ile 1400 EUR arasında değişiyor.
Fransa'da ise 1480 EUR.

Matematiği kolay olsun diye 3 ülkenin maaşlarını da 1400'e eşitleyeceğiz. Şimdi, ithalatı, ihracatı bir kenara bırakıp, hayali(!) olan ülke sınırları gerçekmiş gibi kendi içlerinde birer dünya gibi düşünelim. Türkiye'de Ahmet, İtalya'da Carla ve Fransa'da Jacqueline ay sonunda 1400 birim para alıyor ( harcamaları kendi para birimlerinden olacağı için  kazandıkları ve harcadıklarını Birim Para olarak adlandıralım ) ve yaptıkları marketten yapacakları gıda alışverişini inceleyelim. (migros&carrefour karşılaştırmaları)
Birim Para = Para Birim = PB
Ahmet Bey ay başında cebine koyduğu 1400 PB ile, paketlenmiş ürünlerinde kullandığı katkı maddeleriyle çocuklarımızı zehirleyen fakat ihracat şampiyonu olduğu için ayakta alkışladığımız Türk markanın 1 lt. sütünü evine götürmek istediğinde 3,9 PB harcamak durumunda.
İtalya'da Carla ise ay başında cebine koyduğu 1400 PB ile süt almak istediğinde 1 lt'sine 1,22 PB, organik isterse 1,78 PB ödüyor. 
Fransa'da Jacqueline ise 0,99 PB, organik isterse 1,39 PB ödüyor.
Neredeyse 3kat fazla ödüyoruz. 

Türkiye'de Ahmet Bey 250gr kaşara 6,96 PB öderken,
Jacqueline Fransa'da, 250gr Chartreux peynire 3,12 PB harcıyor
Carla İtalya'da 250gr'ına 2,30 PB ödüyor

Türkiye Cumhuriyeti'nde Muz yemek isterse Ahmet Bey kilogramına 6,49 PB ödemesi gerekiyor. ( Gurmesini tercih edecek olursa 8,99 )
Muzun kilogramına Fransa'da Jacqueline 0,99 PB öderken, İtalya'da biraz daha pahalı; kilogramına 2,49 ödenmesi gerekiyor. Yine neredeyse 3 katı fark var

Türkiye'de 1kg havuç için kazandığının 2,49'unu öderken Ahmet bey,
Carla kazandığının 0,95'ini harcıyor.
Fransa'da ise kazanılan paranın 1,19'u harcanıyor.

İtalya'da badem içinin 180gr'ına, kazandığının 5,20'inin ödenmesi gerekirken,
Fransa'da Jacqueline badem içinin 180gr'ına 2,20 PB ödüyor.
Türkiye'de ise Ahmet Bey 180gr badem içi almak isterse kazandığı 1400 paranın, 18,38'ini harcamak zorunda. 
Bu bir sağlık ve gıda önerisi değildir. 

1400'lük asgari kazanç ile, aynı ürünler için,
Türkiye'de 38,2 
İtalya'da 12,16

Fransa'da 8,4 birim harcanıyor. Yani İtalya'nın 3 katı, Fransa'nın 4.5 katı pahalıyız. Et tüketimini dahil etmedim. Ayrıca arabayı, benzini, ev kirasını veya satın alınmasını vb. yi ekleyince aradaki bu fark daha da artıyor.

Burda bir durayım, çünkü fiyat karşılaştırması yapmak için en sevdiğim kuruyemiş olan bademin paketine baktığım zaman binlerce km öteden, Amerikadan geldiğini görerek şaşkınlığımı hala gizleyemiyorum. Çok geçmeden öğrendim ki aslında bu firma çok uzun zaman önce bir çok üründe yerli üreticiye sırtını çevirmiş. En büyük kuruyemiş üreticilerimiz bile yabancı ağaçları tercih ederken tarım ülkesi olma yolunda kat etmemiz gereken daha nice yollar olduğuna şahit oluyoruz.

Bademin tarihçesinin Babil'e kadar uzandığını, Anavatanının Orta Asya olduğunu ve İpek yolu sayesinde seyyarlar sayesinde Türkiye ve Orta Doğu'ya geldiğini, uzun yıllar boyunca İspanya ve İtalya başta olmak üzere Akdeniz kıyılarında yetiştiriciliğinin yapıldığını biliyoruz. Türkiye topraklarına binlerce yıl önce yayılmış olduğunu tahmin ediyorum. Dünyanın en verimli topraklarında yaşıyoruz ve Doğu Karadeniz kıyı bölgesi ile çok yüksek yaylalar dışında ülkenin neredeyse her yöresinde badem yetiştirilmekte, Ege ve Akdeniz'de ise Türkiye badem üretiminin üçte ikisi gerçekleşmektedir. Hikayenin ilginç tarafı ise, Anavatanı diyebileceğimiz dünyanın en verimli toprakları Anadolu'da, Amerika'ya göre üçte bir oranında daha az verim alıyoruz. Üstüne üstlük aynı tarım ürünlerini diğer ülkere göre çok daha ucuza ihraç ediyoruz. Ceviz için de benzer şeyler geçerli. Ama bunlara yönelik olumlu adımlar atılmaya başlandı.

2014 TÜİK verilerine göre 270 bin dekarda 73 bin ton üretim iç talebi karşılayamadı ve 74 milyon dolar bedelle 13 bin 580 ton badem ithal etmek zorunda kaldık.  Denizli'nin Çal ilçesinde şuan 1000 dönüme yakını tamamlanmış, 15bin dönüm arazi üzerine badem dikimi gerçekleştiriliyor. İlk ürün 2020'de gelecek ve tam kapasiteye ulaştığında 22 bin ton üretim sağlayacak. Dikim alanları son 10 yılda 3.5 katına çıkmış durumda fakat halen iç tüketim için ihtiyacın çok önemli bir kısmı ithal ediliyor. Üreticiler ise bademin pazar sıkıntısı olmadığını, kırma-ayıklama tesislerinin yetersizliğinden dolayı ürünün işlenememesinden kaynaklanan pazarlama sorunları yaşandığını söylüyor.

Pîrî Reis Avrupa Haritası (Kitab-ı Bahriye)

Uluslararası Fındık ve Kuru Meyve Konseyi'nin (INC) 2012 yılı verilerine göre dünyada 1,06 milyon ton iç badem üretimi var. ABD, 834 bin ton iç badem üretim ve yüzde 79 payla ilk sırada yer alırken, 70 bin ton üretimle yüzde 7 pay alan Avustralya ikinci, 40 bin ton üretim ve yüzde 4 payla İspanya üçüncü sırada bulunuyor. Ülkemiz yaklaşık 13 bin ton iç badem üretimi ve yüzde 1,2 payla dördüncü sırada yer alıyor

Orman ve Su İşleri Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu önderliğinde hazırlanan Ceviz Eylem Planı ile ülkemizde meyve veren ve meyve vermeyen toplam ceviz ağacı sayısı 9 milyona yaklaşmıştır. 2012 itibari ile Bakanlık tarafından desteklenen özel ağaçlandırma çalışmaları kapsamında dikilen ceviz ağacı sayısı 1.748.000 adettir ve ülkemiz ekonomisine getireceği kazanç takriben 250.000.000 TL civarındadır

Genel bir bakış ithalat ihracat durumumuza: 

2000li yıllarda başlayan değişim ve gelişim süreci ihracatımızda hem niceliksel artışı hem de niteliksel dönüşümü beraberinde getirmiş, ihracatın da katkısıyla Türkiye ekonomosi teknolojik ilerleme kaydederek derinlik ve dinamizm kazanmıştır. Ayrıca ülkemiz dünyanın tüm ülkelerine mal ihraç eden, küresel ticaretin etkin bir aktörü olmuştur.

2002 yılında 1 milyar doların üzerinde ihracat yapılan ülke sayısı 8 iken 2015 yılıdna bu sayı 32 ye çıkmıştır. Benzer şekilde 2002 yılında 1 milyar doların üzerinde ihracat gerçekleştirilen ürün sayısı 9 iken, 2015 yılı itibarıyla bu sayı 31'e yükselmiştir.
Türkiye 2015 yılı itibariyle 143,9 milyar dolar ile dünyanın 31. Büyük ihracatcısı ve 207,2 milyar dolar ile ise 21. Büyük ithalatcısı olmuştur.  Tarımın bunun içindeki yeri FAO verilerine göre 2009 yılında;

FAO 2009 VERİLERİ:
Gıda Ürünü ihracatları sıralamasında ; 
Amerika 78.1 Milyar Dolar 
Hollanda 48.9 Milyar Dolar
Almanya 44.3 Milyar Dolar
Fransa 38.1 Milyar Dolar
İspanya 26.6 Milyar Dolar
Bize kıyasla ufacık olan Danimarka 12.4 Milyar Dolar 
Türkiye 8.90 Milyar Dolar
2005'te ise Türkiye İhracatcılar Meclisi verilerine göre Konya ilimiz büyüklüğündeki Hollanda'nın tarımsal ihracatı 93 Milyar dolar olurken, 7 katı büyük tarımsal alanı olan ülkemizin ise 18,7 Milyar Dolar olmuştur
Peki aynı ürünü daha ucuza satıyoruz demiştik, Ankara Sanayi Odası verilerine göre;

Türkiye, Dünya'nın en büyük buğday unu ihracatçısı 

Buğday ununda 20'lik listede en baştayız fakat biz tonunu 219 Dolar'dan ihraç ederken, Kanada 274 Dolar, İspanya 245 Dolar, Fransa 223 Dolar'dan ihraç ediyor. Kazakistan ise aynı buğday ununu 145 dolara ihraç ediyor.

Portakalı ise Hollanda tonunu 989 Dolar, İspanya 986 Dolar, ABD 804 Dolar, Türkiye 621 Dolar, Mısır 602 Dolar'a ihraç ediyor.

Daha verimli üretimin yanında aynı malı daha pahalıya satarak daha da zenginleşiyorlar.

Bunların dışında ithalat ve ihracatla ilgili üzün veren olaylar ; 

Kemal Derviş 2001'de çıkardığı şeker kanunuyla şeker pancarı üretimini yasakladı ve mısır glikozu, şeker kamışı ithalatının önünü açtı. Cargill gibi firmalar hemen ülkede yatırıma başladı ve bugün mısır glikozundan şeker tüketerek, şeker hastalığında rekora gidiyoruz. Bunun yanında, ABD menşeili 80.000 ton şeker ithalatında %50 olan gümrük vergisini de %0 yaparak şeker pancarını tamamen bitirdik

Fındığa hiç girmek istemiyordum fakat, dünya fındık üretiminin %80 civarı Türkiye'de. Yıllık ihracatımız ortalama 2,3 Milyar Dolar. Fındığı markalaştırıp Nutella yapan Ferrero'nun cirosu ise 11 Milyar Dolar. Temmuz 2014'te Ferrero, Türkiye'nin en büyük fındık ihracatçısı Oltan Gıda'yı 5 adet FINDIK işleme fabrikası ile birlikte satın alıyor.

1982 yılında Kanada ilk defa Türkiye'den mercimek ithal etti ve USDA-FAS verilerine göre geçtiğimiz yıl 2016'da tükettiğimiz mercimeğin %81'ini Kanada'dan ithal edilmiş.

2017'nin başka üzücü haberlerinden biri ise Türkiye'nin en büyük yağcılarıyla ilgili; 1878'de kurulan Komili, 1953'te kurulan Kırlangıç ABD'li Koninklijke Bunge'ye satıldı.

Fındık için belki çok geç olabilir fakat incir, kayısı kiraz gibi ürünlerin üretiminde 1. Sıradayız, karpuz, vişne, elma, fasülye, biber gibi ürünlerin küresel üretiminde ise ilk 5'teyiz. Uzun vadeli bakışta olağan duruma üzülmememiz, olanlardan ders alıp, gelecekte ne yapabileceğimize bakmalıyız. Sonuçta tarım sektörü, ülkemizin gıda güvenliğini sağlaması sebebiyle en stratejik sektördür. Bu nedenle çocukluğumuzda anlatılan kendi kendine yeten ülke haline gelmemiz, güçlü bir tarım sektörüne kavuşmamız için bir çok yapısal problemlerimizi çözmemiz gerekiyor öncelikle. Türkiye, coğrafi yapısı, iklimi, ürün çeşitliliğiyle diğer ülkelere nazaran tarımda çok ciddi bir avantaja sahip. Dünyanın bütün endüstri devrimlerini 50 veya daha fazla yıl farkla kaçırmış olabiliriz, ama Endüstri 4.0'ın sağladığı teknolojik olanaklarla Akıllı ve Hassas tarımla bitkilerin ideal yetişme koşullarını, daha az gübre, ilaç ve su harcayarak sağlarken, doğaya biraz daha sahip çıkmamız, Ar-Ge ve İnovasyon'un bilançoda sadece kalemlerden biri olarak geçmemesi gerekiyor. Değişen yeni dünyada farklı ufuklar ve vizyon gerekiyor. Hayal gücünün değer kazandığı, kadınlarımızın disiplin ve zekasıyla öne çıkması gerektiği bir dönemdeyiz. 

Topraklarımızı korumak maalesef sadece sınır çizgilerinde olmuyor, memleketimizin betona olan aşkı ayaklarımızın, ellerimizin toprağa değmesini engelliyor. Unutmayın ki konu toprak olunca eğitimi, yaşı, işi, geçmişi ne olursa olsun herkese görev düşüyor. Tüketici için bilinçli olup, ne tükettiğini bilmek, seçmek, üretici için ise toprağı ve doğayı koruması, iyileştirmesi. GDO'suz, bölgesinin iklim ve coğrafyasına uyum sağlamış, hastalık ve zararlılara karşı direnç kazanmış yerel tohumlarla, insan ve doğa sağlığına uygun ürünler üretmelerini, sadece kendisinin veya ailesinin kazancını değil, ülkesinin ve dünyanın çıkarlarını düşündüğü, gelecek kuşaklara bırakacağı toprağın aslında bitkilerden çok gelecek de nesilleri yetiştireceği bilincinde olması gerekir. Çünkü bilinçsiz, çabasız her hareket ancak kader olarak algılanabilir.

"https://www.gfmag.com/global-data/economic-data/worlds-richest-and-poorest-countries *Data collected from International Monetary Fund, World Economic Outlook Database, October 2016  

http://www.who.int/gho/ncd/risk_factors/overweight/en/

Contribution of the Minimum Wage to U.S. Wage Inequality over Three Decades: A Reassessment 2010

www.tarimkutuphanesi.com/BADEM_YETISTIRICILIGI_00009.html

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞI ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Ceviz eylem planı 2012-2016

http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.4634.pdf

https://gain.fas.usda.gov/Recent%20GAIN%20Publications/Turkish%20Pulses%20Market%20Overview_Ankara_Turkey_2-3-2016.pdf 

www.tuik.gov.tr/

Türkiye İhracatcılar Meclisi 2009-2016 Verilerii

Ankara Sanayi Odası Verileri

Food and Agriculture Organization of United Nations Statistics

 

  • Site Yorumlarý
  • Facebook Yorumlarý Facebook Yorumlarý
Yeni yorum yaz
Henüz bir yorum yazýlmadý. Ýlk yazan siz olabilirsiniz.