Karbon Saydamlık Projesi'nin (CDP) su kaynakları konusunda özel sektörü harekete geçirmeyi amaçladığı "CDP Global Su Raporu ve Türkiye sonuçları" bugün Salt Galata'da yapılan toplantıyla açıklandı.
Bu yıl ilk kez Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu tarafından, Garanti Bankası'nın desteği ve işbirliğiyle hayata geçirilen CDP Küresel Su Raporu'nun ana çıktılarının yanı sıra Deloitte Türkiye'nin de desteğiyle hazırlanan CDP Su Programı'nın Türkiye sonuçlarının paylaşıldığı toplantıda açılış konuşmalarını Sabancı Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Sondan Durukanoğlu Feyiz ve Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Ebru Dildar Edin yaptı. CDP Su Programı Başkanı Cate Lamb'in video mesajından sonra Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu Direktörü Dr. Melsa Ararat CDP Küresel Su Raporu ve Türkiye sonuçlarını sundu.
Sabancı Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Feyiz, "Hesaplamalar, süregelen anlayışla yaşamaya devam edersek 2030 yılına kadar Türkiye'nin su sorunu yaşayan ülkeler değil su kıtlığı yaşayan ülkeler arasına gireceğine işaret ediyor" dedi.
Bu gidişatı önleyebilmek için birey, kamu ve özel kurumlar olarak herkesin sorumluluğu olduğunu belirten Durukanoğlu Feyiz, endüstrinin hemen hemen tüm sektörlerinin en önemli tüketim girdisinin maalesef su olduğunu ifade etti.
Feyiz, CDP Su Programı gibi programların Türkiye'de iş dünyasının su konusunda duyarlılığını arttırmaya yardımcı olacağına hiç şüphesi olmadığını vurgulayarak, "Biliyorum ki programa katkı verecek kurumların desteği ile iş dünyasında farkındalık yaratılacak ve böylece sürdürülebilir güzel iş örnekleri oluşturulacaktır" diye konuştu.
Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı Ebru Dildar Edin ise CDP Global Su Raporu'nun bugünkü tüketim alışkanlıkları devam ettiği ve gerekli önlemler alınmadığı takdirde, suyun yakın bir gelecekte küresel bir kriz konusu olacağına, ülke ekonomilerinin ve dolayısıyla toplumların üzerinde ciddi etkileri olacağına işaret ettiğini aktardı.
Garanti Bankası olarak sorumlu ve sürdürülebilir bankacılığın temel prensibinin, attıkları adımların sonuçlarını önceden düşünerek hareket etmek olduğuna inandıklarını dile getiren Edin, "İş dünyası olarak, operasyonlarımızda suyu verimli kullanmanın ötesine geçerek gereken önlemleri tüm değer zincirinde uygulamamız gerekiyor. Bu doğrultuda, CDP Su Programı’na verdiğimiz destekle Türkiye’de entegre su yönetimi anlayışının daha geniş kitlelere yaygınlaştırılmasını ve su kaynaklarına ilişkin risklerin özel sektör tarafından benimsenmesini hedefliyoruz" ifadelerini kullandı.
- "Dünya'da su riski bu yıl ilk sıradayken üç yıl önce ilk 20’de bile değildi"
CDP Su Programı Başkanı Cate Lamb da video mesajında Dünya Ekonomi Forumu'nun dünyayı önümüzdeki yıllarda kötü etkileyebilecek kuraklık, artan sel tehlikesi ve bozulan su kalitesi gibi küresel su krizlerine dikkat çektiği 2015'in zor bir yıl olduğunu belirterek, "Su riski bu yıl ilk sıradayken üç yıl önce ilk 20’de bile değildi. Bence bu, kurumların su sorununa ve gelecekte ekonominin istikrarlı ve dirençli bir şekilde büyümesi için yapılması gerekenlere dair bilinçlenmesinin bir yansıması" dedi.
Bu yıl yaptıkları analizlerde, lider şirketlerin geride kalanlarla arayı açmasına rağmen genel performansta ciddi bir boşluk görüldüğünü anlatan Lamb, çok sayıda şirketin hala su risklerini anlamlı bir şekilde ele almadığını ifade etti.
CDP Su Raporu çıktılarını aktaran Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu Direktörü Melsa Ararat ise su ile ilgili risklerin 2010 yılından bu yana CDP İklim Değişikliği programı kapsamında şirketler tarafından raporlanan iklim değişikliği kaynaklı iş riskleri arasında giderek artan bir yer tutmakta olduğunu vurguladı.
Türkiye’nin genel olarak su güvenliği açısından yüksek riskli ülkeler arasında olduğunun da son zamanlarda sıkça dile getirildiğine işaret eden Ararat, "Bu yıl CDP Türkiye operasyonu kapsamında CDP Su Programını başlatmamızın sebebi su ile ilgili risklerin daha kapsamlı ve sistematik bir biçimde ortaya çıkmasına aracılık etmek ve su güvenliğinin yeniden tesis edilmesine yönelik diyaloglar için itibarlı bir düzlem sağlamak" ifadelerini kullandı.
- CDP 2015 Küresel Su Raporu ana çıktıları
CDP 2015 Küresel Su Raporu ana çıktılarını aktaran Ararat, ana çıktılara göre Asahi Group Holdings, Colgate Palmolive, Ford Motor Company ve Toyota Motor Corporation’ın da içinde yer aldığı sekiz şirketin su güvenliğini arttırmaya yönelik çabaları ve su yönetimine yaklaşımlarından ötürü CDP Su A Liderlik Listesi'ne girmeye hak kazandığını bildirdi.
Küresel rapordaki temel bulgulara değinen Ararat, bu bulgulara göre su güvenliğini iyileştirmeye yönelik aksiyonların pek çok şirket için temel ticari bir zorunluluk haline geldiğini vurguladı.
Ararat, yatırımcılara karşı en az şeffaflık sergileyen şirketlerin su riskinin en büyük tehlikeyi oluşturduğu petrol ve gaz şirketleri olduğunu belirtti. CDP Su A Listesi'nde yer alan 8 şirketin piyasadaki performansın artmasına yardımcı olacağını anlatan Ararat, şunları kaydetti:
"Bulgulara göre, su yönetimi konusunda büyük şirketler ve diğerleri arasındaki uçurumun kapanması için acilen harekete geçilmesi gerekiyor. Ayrıca su yönetimi risk altındaki şirketlere net faydalar sunuyor. Su yönetimine ilişkin olağan yaklaşımlarını stratejik su yönetimi çabalarına dönüştürebilen şirketlerin risk azaltımı, strateji geliştirme, yatırımcıların radarına girebilme ve daha dayanıklı bir hale gelebilme konularında ön plana çıktıkları görülüyor"
CDP Türkiye 2015 Su Programı sonuçlarını da anlatan Ararat, bu sonuçlara göre Türkiye’de CDP’nin davet yolladığı şirketlerin yanıt verme oranının çok düşük olduğunu, davet yollanan 51 şirketin yüzde 84'ünün 2015 yılında CDP Su Programı’na yanıt vermediğini söyledi.
Ararat, su güvenliğinin Türkiye'deki pek çok şirket için temel bir ticari problem olduğunu dile getirdi. Türkiye'deki hiçbir şirketin etkili ve kapsamlı bir su politikası benimsemediğini ifade eden Ararat, şunları kaydetti:
"Böyle bir politika için suya yönelik stratejilerin şirketin tüm stratejilerine entegre edilmesi, doğrudan operasyonlar ve tedarik zincirlerine yönelik performans standartlarının belirlenmesi, atılacak adımların net bir şekilde belirlenmesi, su, sağlık ve hijyenin insanların temel hakkı olduğunun kabul edilmesi gerekiyor. Artan su kıtlığı veya stresi, bozulan su kalitesi, kuraklık gibi fiziksel risk faktörleri yanıt veren şirketler tarafından en çok dile getirilen risk faktörleri. Suya ilişkin raporlanan 35 farklı riskin dörtte üçünün fiziksel riskler olduğu görülüyor. Yanıt veren şirketlerin yüzde 86'sı suyun operasyonel, stratejik veya ekonomik fırsatlar sunduğunu bildiriyor. Bu fırsatlardan en önemlileri 'maliyet tasarrufu' ve 'artan su verimliliği' ile ilişkili. Açıklamada bulunan şirketlerin çoğu su tüketimini azaltarak maliyet tasarrufu sağlanabileceğini düşünüyor. Su riski değerlendirmesi konusunda da büyük eksikler var. Bu şirketlerin sadece yüzde 14'ü doğrudan operasyonlarını ve tedarik zincirlerini kapsayan genel bir risk değerlendirmesi yapmış durumda. Türk şirketlerinin çoğu henüz değer zincirinde tedarikçileri su konularına dahil eden kapsamlı politikalar benimsemiş değil. Yanıt veren şirketlerin yüzde 79'u su politikalarının, stratejilerinin ve planlamasının, yani bütünüyle kurumsal su yönetimi konusunun yönetim kurulu seviyesinde ele alındığını bildiriyor."
Türk Tob