Geçtiğimiz haziran ayında alınan bir karar tarım sektörü açısından önemli bir dönüm noktası oldu.
Bombalı terör saldırılarında ve yüksek tesirli patlayıcı yapımında etken madde olarak kullanılan amonyum nitratlı gübrelerin satışı yurt genelinde 8 Haziran itibariyle geçici olarak durduruldu.
Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, Şubat 2017'ye kadar nitratlı gübrenin takibi ve izlenmesine ilişkin bir altyapı çalışması yapacaklarını ve Şubat 2017'den itibaren de kontrollü şekilde satışların başlayacağı sinyalini vermişti.
Bu gelişmeler ışığında son olarak Adalet Bakanlığı, nitrat içeren gübrelerle ilgili cezaları artıran kanun tasarısını Başbakanlığa gönderdi. Tasarıyla yetkililerin izni olmaksızın bu tür maddelerin ithali, satışı, başkalarına verilmesi, nakli, depolanması, satın alınması, kabul edilmesi veya bulundurulması suç olarak düzenleniyor.
Buraya kadarki bilgiler herkesin malumu...
Biz, ilgi alanımız gereği konunun 'ulusal güvenlik' boyutundan çok tarım sektörü açısından mevcut durumunu ve geleceğini irdelemek istiyoruz.
Halk Yatırım ve Toros Tarım'ın hazırladığı iki farklı gübre sektörü raporu üretimden tüketime kadar birçok başlığı yakından inceliyor.
Bu iki rapordan yola çıkarak gelin Türkiye'de gübre sektörünü mercek altına alalım.
Kimyevi gübre üretiminin ana hammaddeleri doğalgaz, fosfat kayası ve potas tuzu olmakla birlikte, ara girdi olarak da amonyak, nitrik asit, sülfürik asit ve fosforik asit kullanılıyor.
Kimyasal gübre üretimi için gerekli olan ana hammadde kaynağından yoksun olan Türkiye'de doğalgaz, fosfat kayası, potasyum gibi üretim için gerekli ana girdilerin neredeyse tamamına yakını (%95) ithal ediliyor.
Bu hammaddeler Türkiye'de 6-7 üretici firma tarafından gübre haline dönüştürülüyor.
Bunların yanı sıra sektörde farklı büyüklük ve kapasitede 350 civarında firma faaliyet gösteriyor. Bu 350 firma, doğrudan ithalat yaparken, muhtelif karışım ve formülasyonlarla üretim yapıyor.
Bu durumun en önemli sebebi ise sektörün dışa bağımlı yapısı. Uluslararası pazar koşullarına ve kur oynaklıklarına karşı bağımlı ve kırılgan yapı, sektör oyuncuları için üretim yapmanın avantajını ortadan kaldırarak, oyuncuları ithal ürünlere yönlendiriyor.
Sektörde üretim ağırlıklı olarak AN, CAN, DAP ve kompoze gübrelerden oluşuyor.
Kimyevi gübre türleri azot içeren (üre, amonyum nitrat, amonyum sülfat) gübreler ile iki ve üç besin içeren farklı bileşenli kompoze gübrelerden oluşuyor. Bunların yanı sıra sadece fosfor ve potas içeren gübre çeşitleri de bulunuyor.
Toplam 7 üretici firma ile faaliyet gösteren yurtiçi kimyevi gübre sektörünün toplam üretim kapasitesi 5,7 milyon ton düzeyinde. 2006-2015 yılları arasında ortalama üretim ise 3,3 milyon ton seviyesinde.
Peki tüketim pazarının büyüklüğü ne durumda derseniz onun da cevabını verelim..
Gelişmiş ülkelerde hektar başına ekili arazide gübre tüketimi 200 kg seviyesine yakın ve dünya ortalaması 116 kg düzeyinde. Türkiye'de gübre tüketiminin hektar başına 95 kg seviyesinde.
Toros Tarım'ın raporunda, yeni kapasite yatırımlarıyla arz açığı bulunan yurtiçi gübre çeşitlerinin üretiminin artırılmasının yanı sıra ucuz hammadde kaynaklarına sahip ülkelerle yapılacak stratejik ortaklıklar sayesinde ucuz hammadde temini, sürdürülebilir rekabet gücünün sağlanması gerekliliğine de değinilliyor.
Türkiye gübre sektörü, son 10 yıla baktığımızda yıllık 5-5,8 milyon ton arası kimyevi gübre satışı gerçekleştiriyor.
Yıllar itibariyle bakıldığında gübre talebinin yüzde 40'ından fazlasının ithalat ile telafi edildiği dikkat çekiyor.
Peki son gelişmeler ve ardından yapılması gündeme gelen düzenlemeler sektörü nasıl etkiliyor?
Öncelikle şunu belirtelim.
Nitrat içeren gübrelerin başında gelen Amonyum Nitrat (AN), Kalsiyum Amonyum Nitrat'ın (CAN) toplam tüketimdeki ağırlıkları sırasıyla 2011-2015 döneminde ortalama yüzde 17 ve yüzde 14.
Toros Tarım Genel Müdürü Hakan Göral, tabloyu şöyle özetliyor: "Türkiye'de satılan kimyevi gübrelerin yaklaşık yüzde 55-60'ı azotludur ve bunun da yarısı nitratlıdır. Satışı yasaklanan kimyasal gübre, toplam kimyevi gübre pazarının yüzde 30-35'ini oluşturuyor."
Nitratlı gübrenin ağırlıklı olarak, bitkinin en hızlı büyüdüğü ilkbahar döneminde kullanıldığını hatırlatan Göral, "Dolayısıyla yasaklama, sezonun tam bittiği dönemde geldi. Haziran ve Temmuz'da da nitratlı gübreye ihtiyacı olan bitkiler vardı. Bu bitkilere nitratlı gübre yerine amonyum sülfatlı ya da üreli gübrelerle azot verdik" diyor.
Sonuç olarak sektör açısından ortada hâlâ bir bilinmezlik söz konusu.
Yasak Şubat 2017'de kalkacak mı? Kalkarsa hangi şartlar altında kalkacak?
Bu süreç tarım sektörünü nasıl etkileyecek?
İl ve ilçe tarım müdürlükleri, sahip olduğu veri tabanı sayesinde Çiftçi Kayıt Sistemi ile kimin, ne kadar arazisi olduğunu biliyor. Ürün çeşidine göre ne kadar gübre kullanılacağı da belli.
Bu veriler ışığında kayıt altında satış yapılarak gübrelerin yasadışı kullanımı önlenemez mi?
Bu yazıda sadece mevcut tablo ışığında durum tespiti yapmaya çalıştık.
Öte yandan, kimyasal gübre kullanımına yönelik tartışmalar, eleştiriler ve kaygılar da söz konusu. Ancak bu işin bir başka boyutu.
Bloomberght