Toplum Destekli Permakültür Uygulama ve Ortak Doğal Yaşam Çiftlikleri Projesi hakkında Sayın Zafer Agah Kocer ile bir röportaj gerçekleştirdik.
Son dönemde sıkça duyduğumuz Toplum Destekli Permakültür Uygulama ve Ortak Doğal Yaşam Çiftlikleri Projesi hakkında Sayın Zafer Agah Kocer bir röportaj yaparak permakamp kavramını, projelerini ve yaptıkları çalışmaları detaylı olarak konuştuk. Keyifli röportajımızı sizlere sunuyoruz...
Toplum destekli Permakültür Uygulama ve Ortak Doğal Yaşam Çiftlikleri Projesi'nin temel amacı nedir?
Yaşadığımız kalabalık metropollerde pek de yararımıza olmayan yeni besinler ve yeni aktiviteler hayatımıza sokulmaya çalışılıyor. Bu yeniliklerin nerdeyse tamamı ticari amaçlı ve bizim yararımıza değil. Topraktan, ağaçlardan, hayvanlardan ve doğadan uzak olduğumuz yetmiyormuş gibi bir de bu yeni ürünler ve aktivitelerden kendimizi korumak için enerji harcıyoruz. Zararsız ve sağlıklı besine ulaşamıyoruz ya da bunlara ulaşmak için zamanımızın ve paramızın büyük kısmını harcamak zorunda kalıyoruz. Doğa yoksunluğu çocuklarımızda belirgin biçimde hissediliyor. Amacımız, metropole en fazla 1.5 saat mesafede yaratılacak korunaklı ve kontrollü alanlarda permakültür meraklıları tarafından tasarlanacak projeleri uygularken, bunu aynı zamanda çocuğunu doğaya yakınlaştırmak isteyen ailelere bir fırsat olarak sunabilmek, gerçek gıda üreterek bunu hakkaniyetli sistemlerle paylaşmak, Permakültür uygulamalarını yaygınlaştıracak atölyeler aracılığı ile geniş bir kitleye uygulama alanı sağlamak bunları yaparken de belki de birkaç gönüllü aileye yaşam alanı yaratacak bir faydalar birliği yaratmak koyduğumuz temel hedefler Permakamp için.
Zafer Bey, Öğümce yerleşkesini kurarken bu bölgeyi seçme nedenleriniz nelerdi?
İstanbul'un Anadolu yakasının kuzeyi nispeten daha korunmuş ve ekolojik çeşitlilik açısından daha zengin bir bölge. Örneğin ; kuş göç yollarının önemli duraklarından. Beykoz'da Mahmut Şevket Paşa'da yaşayan ve Bursa'da permakültür çiftliği olan bir dostumuzun yardımıyla bu bölgede araştırmalara başladık. Birkaç seçenekten sonra tam da aradığımız gibi bir araziye kavuştuk. Doğal gıdaya inanan ve ilaçsız tarıma önem veren arazi sahibimiz ile iyi bir diyalog kurduk. Her ihtiyacımızda yardımımıza koşan sevgili komşumuz Cam Ocağı'da bizim en büyük şansımız oldu.
Arazimiz toplam 17 dönümden oluşan Riva deresine oldukça uzun bir kıyısı olan bir arazi. İçerisinde suyu ve elektriği olan arazide bizden önce de ilaçsız tarım yapılıyormuş. Önceki üretici ile oldukça iyi bir iletişim halindeyiz. Araziyi kiraladığımızda herhangi bir kapalı olan yoktu ancak oldukça güzel ağaçlık bir alan vardı. Yaşam alanımız olacak bölüm kendini belli etmişti. Öncelikli olarak permakültür ilkelerine bağlı kalarak kendi tasarımımızı yaptık. Bu tasarımda çocuk oyun alanı, kamp alanı, mutfakta kullanılacak tek yıllı ürünleri yetiştireceğimiz alan, çocuk oyun havuzu, yoga alanı, arıcılık bölgesi gibi topluluğumuzun ihtiyaçlarını karşılayacağı alanları belirledik. Ve bu tasarımı gerçekleştirmek için çalışmalara başladık. Pergolamızı, kompost tuvaletimizi ve duşumuzu kendimiz tasarlayıp, kendimiz imal ettik. Yaptığımız herşeyden büyük keyif aldık.
Tohum ve tarım çalışmalarınızı anlatır mısınız?
Tarım alanında çok çömez olduğumuzu söyleyerek başlamak istiyorum. Henüz toprakla oynuyoruz çoluk çocuk. Çocuklarımızla birlikte deneyip birlikte öğrenmeye çalışıyoruz. Aslında bizler için öncelikli olan çocuklarımızın bizlerle birlikte sadece canları çektiğinde toprakta tohumla fideyle çalışmaları, bunlarla ilgili bir aşinalık duygusu oluşturmaları ve gündelik hayatlarına bu bilgiyi okuyarak değil deneyerek dahil etmeleri. Domatesin tohumdan fideye dönüşmesine tanıklık edip ardından bir domatesi dalından toplayıp yedikleri zaman aslında sanırım topluluğumuzun hayallerinden birini hayata geçirmiş olduk hep birlikte.
Tohumlarımızı tohum takas ağlarından, tanıdık eş dost köylülerden satın almadan takas usulü topluyoruz. Elbette tohumların genetiğiyle oynanmamış atalık tohum olması çok önemli. Hali hazırda araziyle ölçüldüğünde aldığımız ürün miktarı çok az ama biz işe toprağı korumayı hedef alarak başladık. Permakültür ilkeleri, temiz tarım yöntemlerini ve bize yol yordam gösteren deneyimli köylülerin tavsiyeleriyle yol almaya çalışıyoruz.
Geçen sene aldığımız ürünler şöyle; buğday, marul, taze fasulye, bezelye, bakla, mısır, nohut ve farklı kabak çeşitleri. Şayet tarım alanımızı otlardan daha iyi korumayı becerebilseydik sanırım daha çok domates ve salatalık da toplayabilecektik. Ayrıca böcek habitatını büyütmek ve faydalı böcek sayısını çoğaltmak için hem tarlaya ürünlerine arasına hem çevreye elimizden geldiğince çok bitki ve çiçek ekiyoruz. Yine aynı sebepten bir alana tek tip ürün ekmiyoruz kardeş bitkiler sisteminden faydalanıyoruz. Bu yöntemlerle şimdiye kadar böceklerle ilgili hiç sorun yaşamadık. Henüz proje safhasında olan kuş yuvaları ve böcek oteli yapımı çalışmalarımızda devam ediyor. Yine arazideki kuşları ve böcekleri çoğaltarak kendi aralarında avlandıkları bir sistem kurmaya çalışıyoruz. Ayrıca arazideki faydalı yabani otları tanıyıp gereksiz yere bu otlara zarar vermemeyi arazide kendi ekosistemlerini korumalarını da gözetmeye çalışıyoruz.
Geçen hafta bakla ve bezelyeleri ekerken toplamayı unuttuğumuz yer fıstıklarını bulduk, altın bulmuş gibi sevindik. Bu sene bahara otlarla mücadelede daha dirençli olabilmek için malç yapmaya başladık. En basit malç yöntemi olan mukavva karton, hayvan gübresi ve samanla toprağı örtüyoruz. Bahar ayında fidelemiş olduğumuz sebzeleri bu alana ekeceğiz. Bu sene daha geniş bir alana buğday ektik. Yine bezelye ve bakla ektik. Bu sene buğday bakla bezelye ekmenin keyfi başkaydı çünkü geçen seneden aldığımız ürünlerdi bu tohumlar. Bu sene şifalı bitkilerden oluşan bir bahçe kurmayı da çok istiyoruz. Küçük adımlara ilerlemeye devam. Büyük hedeflerimiz ve çok ürün almak gibi bir telaşımız yok. Topluluk olmayı öğrenmek, toprağı korumak çocuklarımızla birlikte temiz gıdayı üretmekten daha güzel bir şey hayal edemiyoruz. Öğrendikçe daha çok şey üretebileceğimizi umuyoruz.
Permakamp Yürüyen Evler projesinden bahseder misiniz?
Permakamp'daki ilk yılımızda temel ihtiyacımız olan pergola, mutfak, kompost tuvalet, duş, peke, çocuk oyun alanı gibi ihtiyaçlarımıza öncelik verdik. İlk yılda hepsi tamamen kendi üretimimiz olan bu yapıları tamamladık. İkinci yılımızda, yeni bir aşamaya geçmeyi planlamıştık. Yeni dönemdeki amaçlarımızdan biri kışın veya yoğun yağışlı havalarda da kalmamızı sağlayacak, istediğimizde kafamızı dinleyebileceğimiz, dışarıdan gelen misafirlerimizi ağırlayabileceğimiz, bir ailenin temel yaşam ihtiyaçlarını karşılayan kapalı mekanlara sahip olmak olarak belirlemiştik.
Her ne kadar çoluk çocuk çadırda kalmayı çok seviyorsak da, uzun süreli kalma söz konusu olunca çadırlar pek cazip olmuyor. Bulunduğumuz bölge ve arazi imara açık olmadığından ve mevcutta bir yapı olmadığından kalıcı bir yapı yapmak mümkün değil. Bu nedenle karavan tarzı, yurt dışındaki yaygın adıyla tiny house, bizim yürüyen ev dediğimiz tekerlekli evleri imal etmeye karar verdik. Bir kaç haftalık ön çalışmadan sonra imalata başladık. Ocak ortası gibi ilk yürüyen evi tamamlamayı planlıyoruz. Bu evlerin önümüzdeki dönemdeki faaliyetlerimizi gerçekleştirmede önemli rol oyanayacağına inanıyoruz. Kampımızın havasını değiştireceği kesin. Yaparken kazandığımız deneyim ve bilgi ise işin bize armağını tıpkı tüm diğer yaptığımız işlerde olduğu gibi.
Permakamp projesinde yer alan üyelerinizle ve gönüllülerle ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
Temel amacımız, yine topluluk ve çocuklar. Her hafta belirlenen hedeflere yönelik çalışmalar düzenleniyor. Örneğin; kamp alanında yapısal çalışmalar var: Tuvalet, duş, mutfak alanı, yoga platformu.Bu işin sorumluluğunu alan gurup bu iş tamamlanıncaya kadar bu iş üzerinde çalışıyor. Eşzamanlı olarak aynı hafta çocuklarla bir etkinlik planlanıyor (ağaç tanıma, böcek atölyesi, toprak atölyesi vs.) Mevsime ve ihtiyaçlara göre ata tohumlarıyla tamamen ilaçsız tarım yapmak çok emek gerektiriyor. Malçlama, sulama, hasat vs. Kış erzakları hazırlama etkinliklerimiz de ayrı bir başlık oldu bu sonbahar, kurucu ve katılımcı aileler hep birlikte tarhanamızı, salçamızı, eriştemizi, cevizli sucuğumuz yaptık hep birlikte. Bu saydıklarımız; genel hafta sonu rutinlerimiz. Biz çalışırken bizlerle birlikte olmayı arzu eden gönüllü ailelerimizle birlikte çalışıyor, pişiriyor, yiyor ve temizliyoruz. Bunların haricinde dışarıya açık çeşitli atölye ve etkinliklerimiz de var. Doğal boya atölyesi, Permakültür'e giriş kursu, Sosyokrasi çalışması bunlardan bazıları.
Ülkemizdeki sürdürülebilir tarım ve ekolojik yaşam anlayışı sizce yeterince gelişti mi? Bu konuda sizce neler yapılabilir?
Geçtiğimiz on sene zarfında çok adım atıldı. Pek çok küçük topluluk kendi mücadelelerini başlattı. Elbette henüz çok başında tüm bu mücadeleler ama çok umut verici olduğunu düşünüyoruz. Sanırım tüm bu büyük küçük toplulukların birbirlerinden daha çok haberdar olmaları önemli. Bulunduğumuz yerlerdeki yerel kişilerle daha çok bağlantıya geçip ortak projeler üretmemiz ve çoğalmamız gerekiyor. Pek çok kişinin katılabileceği projeler geliştirip yeni ortak alanlar oluşturmalıyız kanaatimizce. Biz bu yüzden bir topluluk olarak düzenli olarak kendi gıdamızı üretmek, deneyim paylaşmak birlikte öğrenmek için düzenlediğimiz atölye çalışmalarıyla Permakamp'ı ortak kullanıma açmaya çalışıyoruz. Özellikle yaz ve bahar aylarında her hafta sonu birlikte öğreneceğimiz çeşitli atölye çalışmaları (salça, sucuk, tarhana vb.) programlayıp dışarıdan katılımcıları Permakamp'a davet edip ortaklaşa üretime ve birlikte öğrenmeye vesileler yaratmaya çalışıyoruz.
Permakamp olarak çalışmalarınızda nelerden feyz alıyorsunuz?
Permakültür ilkelerinden, çevremizi saran doğal habitatın ve çocuklarımızın ihtiyaçlarından, yerel halkın ve eş dost köylülerin muazzam deneyimlerinden.
Permakamp projesinin uluslararası çalışmaları var mıdır? Bu projeyle ilgili hedefleriniz nelerdir?
Projemizden çeşitli kaynaklarla bilgi almış olan diğer doğa dostu çalışmalar, eko-köyler, ve gruplarla iletişime geçtik. Örneğin; Almanya'da uzun yıllardır devam etmekte olan Sieben Linden, hem kendi deneyimlerini bizlerle paylaşmak, hem de bizim çalışmalarımız hakkında bilgi almak için bir ziyarette bulundu. Bu ziyarette hem onlar geçirmiş oldukları sürecin zorluklarından ya da tecrübelerinden bahsettiler hem de bizlere yaşadığımız süreçle ilgili faydalı bir ayna tutmuş oldular. Permakamp için, hem çok zor bir işi başardığımızı hem de az zamanda oldukça hızlı yol aldığımızı belirttiler. Bizler de en yakın zamanda onların köyünü hem gözlemlemek hem de çocuklarımızla birlikte onlarla da çalışmak için ziyaret etmeyi planlıyoruz. Yurtdışında Permakültür ve Sosyokrasi eğitimleri veren Rakesh Rootman Permakamp'ı ziyaret ederek bir haftasonu sosyokrasi, diğer haftasonu ise Permakültüre Giriş eğitimleri verdi. Bunun dışında bir Permakültür eğitimi sırasında tanıştığımız Kıbrıs Rum Kesimi'nden Tris Elies Eko-Köyünden de bazı ziyaretçilerimiz olacak. Elimizden geldiğince çok örnek görmek, tecrübelerimizi birleştirmek ve birbirimize katkıda bulunmak tabi ki önemli hedeflerimizden biri.
Hayal Senem Sayan