EKOLOJİK YAŞAMIN VE DOĞANIN DOSTU BUĞDAY DERNEĞİ

Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği hakkında Buğday Derneği İletişim Sorumlusu Sayın Gözde İvgin keyifli ve bilgilendirici bir röportaj gerçekleştirdik.

1990 yılından bu yana var olan ve ilk tohumlarının Victor Ananias tarafından atıldığı Buğday hareketi günümüzde toplumlarda ekolojik yaşam bilincini uyandırmak için bu konuda pek çok çalışma ve proje üretiyor. Ülkemizde de TaTuTa (Tarım-Turizm-Takas Ağı), Ekolojik Pazarlar, Tohum Ağı ve Kent Bahçeleri ve daha pek çok projeyi geliştiren ve yürüten Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği' nin İletişim Sorumlusu Sayın Gözde İvgin ile derneklerinin kuruluş hikayesini, projelerini, ekolojik yaşamı ve daha pek çok konuyu konuştuğumuz keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

Sayın Gözde İvgin, Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği'nin kuruluş öyküsünü bizlerle paylaşabilir misiniz ?

 BUĞDAY hareketi, 1990 yılından bu yana  var olan bir hareket.  İlk tohumları 90'lı yılların başında Victor Ananias tarafından ,Buğday Bitkisel Ürünler Restoranı ve Doğal Yaşam Merkezi'nde atılan Buğday, diğer yaşamlarla uyum içerisinde ve ekolojik bütüne saygılı bir toplum hayalini besleyerek sürdürdüğü çalışmalarını 12 Ağustos 2002 yılında Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği çatısı altında kurumsallaştırma kararı aldı. Buğday'ın niyeti kısaca; tek tek bireylerde ve bir bütün olarak toplumda ekolojik yaşam bilinci ve duyarlılığı oluşturmak; ekolojik dengelerin geri dönüşü olmayacak hız ve biçimde bozulması sonucunda ortaya çıkan sorunlara çözüm yolları sunmak ve doğa ile uyumlu yaşamı desteklemek. Dernek, çalışmalarını da bu doğrultuda sürdürüyor.

 Ülkemizdeki organik tarım çalışmaları hakkında neler düşünüyorsunuz? Sizler bu konuda ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?

 Organik ürünlere ilgi ve talep tüm dünyada artıyor. Türkiye'deki sektöre yönelik sağlıklı veriler daha çok alan bazlı ve miktara yönelik veriler. İhracat verileri sağlıklı olmamakla birlikte 2013 yılı resmi verilerine göre  46 milyon dolar. Ancak ihracatçı birliklerine göre gerçek değer bunun üstünde. İç pazara yönelik ise sağlıklı bir veri bulunmuyor.

 Üretim miktarlarına baktığımızda organiğe geçiş süreci ürünleri dahil 2002'de 310.000 ton olan toplam üretim, 2013' te 1.620.000 tona çıkmış yani %422 'lik bir artış söz konusu. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı verilerine göre; 2002'de çiftçi sayısı 12.000 iken bugün 60.000'i aşmış durumda. Ürün çeşitliliği de 2013 verilerine göre 213' e ulaşmış durumda. Türkiye organik tarım arazisi artışı gösteren 81 ülke arasında da 4. sırada.  Buğday Derneği, kuruluşundan bu yana, doğa ve insan sağlığına zarar vermeyen, hatta faydalı olan ekolojik tarımın Türkiye'de yaygınlaşması için çaba gösteriyor. Bu amaçla yapılan projelerden başlıcaları:

  

. TaTuTa (Tarım-Turizm-Takas Ağı): Türkiye'nin dört bir yanında bulunan 95 ekolojik çiftlik, yılın belli zamanlarında Türkiye'den ve dünyadan gönüllüleri ve ziyaretçileri ağırlıyor. Gönüllüler, çiftlikte yapılan işlere yardımcı olup kalacak yer ve yemek parası vermiyorlar. Ziyaretçiler ise cüzi bir meblağ ödeyerek hem ekolojik üretim ve yaşamı tecrübe etme şansı yakalıyorlar, hem de kaldıkları çiftliğin sürdürülebilirliğine katkıda bulunuyorlar.

. %100 Ekolojik Pazarlar: İlki 2006 Haziran'da Şişli'de kurulan %100 Ekolojik Pazarlar, Türkiye'de üretilen ve ilk zamanlarda tamamına yakını ihraç edilen ekolojik ürünün Türkiye'de pazarlanmasına ve ekolojik gıdanın iç tüketime sunulmasına olanak tanıdı. Üreticilerin kendi ürünlerini doğrudan satmalarına izin vererek küçük çiftçiyi destekliyor. %100 Ekolojik Pazarlar'la birlikte ekolojik tarım ve ürünleri toplum tarafından daha çok bilinmeye başladı, yediğimiz gıdaya yönelik farkındalık ve bilinç arttı ayrıca sektör zenginleşti. İç pazara yönelik üretim, çeşit, miktar ve kalite arttı. İstanbul'da 5 sürekli % 100 Ekolojik Pazar , Kayseri'de ise 2 sezonluk % 100 Ekolojik Pazar bulunuyor.

. Tohum Ağı: 2009 yılında Buğday Derneği öncülüğünde kurulan Tohum Ağı, atalık tohumun korunması için çalışan kurum, kuruluş ve bireyleri bir araya getirdi.

. İletişim çalışmaları: Buğday Derneği, iyi bilginin yaygınlaşması, ekolojik tarım ve ekolojik yaşam alışkanlıklarına ilginin ve talebin artması amacıyla iletişime büyük önem veriyor. Türkiye'nin ilk ekolojik yaşam dergisi olan Buğday Dergisi, yıllarca binlerce kişiye ulaştı. Mevsim dönümlerinde çıkan ve üyelerimize ücretsiz gönderdiğimiz Buğday Ekolojik Yaşam Rehberi, web sitemizden kolayca abone olabileceğiniz aylık e-bülten, her hafta güncellenen web portalı ve basına gönderilen basın bültenleri, iyi bilginin yaygınlaşmasına yardımcı oluyor.

* Doğa Dostu Kent Bahçeleri:  Gıdamızın kaynağından uzaklaşıyoruz. Tüketimin merkezi olan ve gittikçe betonlaşan şehirlerde kendi gıdamızı yetiştirmemiz mümkün oysa ki. Bunun aslında zor olmadığını göstermek için başlattığımız DDKB projesinin ilk ayağı Tohumlar Kampüse. Bu kampanyayla 8 devlet üniversitesi kampüsüne atalık tohumlarla doğa dostu kent bahçeleri/bostanları kurduk, üniversiteli gençlere ekolojik yaşama giriş eğitimi verdik. Bostanlar günden güne büyüyor, gençler kampüslerinde kendi meyve-sebzelerini yetiştiriyor.

 Monsanto firması son günlerde özellikle Avrupa'da kan kaybetmeyi başladı. Bu konuyla ilgili görüşleriniz nelerdir?

 ABD Organik Tüketiciler Derneği (OCA), Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu (IFOAM), Navdanya, Uluslararası Onarım (RI) ve Monsanto'ya karşı milyonlar, onlarca küresel gıda, tarım ve çevre adaleti grubu ile birlikte ABD merkezli uluslararası şirket Monsanto 'yu doğa ve insanlığa karşı suçlar ve ekolojik soykırım nedeniyle  önümüzdeki yıl Dünya Gıda Günü olan 17 Ekim 2016'da, Hollanda'nın Lahey'de şehrinde yargılayacağını duyurdu. Bu sevindirici bir haber.  Monsanto 20. yüzyılın başından itibaren, çevreye kalıcı zararlar veren ve binlerce insanda hastalıklara ya da ölümlere neden olan son derece zehirleyici ürünler geliştiriyor. Bu ürünler arasında:

. PCB'ler (poliklorlu bifenol), insan ve hayvan doğurganlığını etkileyen 12 Kalıcı Organik Kirletici'den biri.

. 2,4,5 T (2,4,5 - triklorofenoksiasetik asit), ABD ordusunun Vietnam Savaşı'nda kullandığı ve hala doğum kusurları ve kansere neden olan yaprak döktürücü "Portakal Gazı"nın dioksin içeren bileşiği.

. Lasso, şu anda Avrupa'da yasaklanmış olan bir ot ilacı.

. RoundUp, dünyanın en çok kullanılan yabani ot ilacı ve modern tarihin en büyük sağlık ve çevre skandalının kaynağı. Dünya Sağlık Örgütü tarafından insanlar için kanserojen olabileceği belirtilen bu zehirli ot ilacı, özellikle, soya fasulyesi, mısır, kolza gibi hayvan yemi ve biyoyakıt olarak kullanılan genetiği değiştirilmiş büyük ölçekli monokültürler alanlarındaki RoundUp Ready tohumlarla birlikte kullanılıyor. Doğayla uyumlu yaşamın sürekliliğini savunan Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği olarak biz de GDO'ya Hayır Platformunun da bir üyesiyiz.  Dolayısı ile Monsanto'nun da takipçisi olmaya devam edeceğimizi, hem de yaşam için, yerel tohumlar için, doğayla barışık bir tarım ve dünya sistemi için gülümsemeye, alın teri dökmeye devam edeceğimizi tekrar ediyoruz. Ve gerçekleştirdiğimiz projelerle, çalışmalarla ve eğitimlerimizle de bu sözümüzün arkasındayız.

 Ülke geneline yayılmış olan TaTuTa Projesinin doğuşunu ve süreçlerini paylaşır mısınız?

"Ekolojik Çiftliklerde Tarım Turizmi ve Gönüllü Bilgi, Tecrübe Takası" projesi, kısa adıyla TaTuTa, Buğday Derneği'nin misyonları doğrultusunda yürütülen projelerden bir tanesidir. TaTuTa projesinin ana amacı Türkiye'de ekolojik tarımla geçinen çiftçi ailelerine mali, gönüllü işgücü ve bilgi desteği sağlayarak ekolojik tarımı teşvik etmek ve sürdürülebilirliğini sağlamaktır. 1993-2002 yıllarında kırsalla oluşturulan bağlar ve tüketicide ekolojik yaşam bilincinin geliştirilmesiyle başlayan proje süreci kapsamında 2006 yılında TATUTA çiftlikleri ve ziyaretçiler veya gönüllüler arasında eşleştirmeyi yapılması ve tüm rezervasyon işlemleri yapılan anlaşma doğrultusunda Gençtur'a aktarıldı.  2011 'de yürütülen kampanya kapsamında Adım Adım Oluşumu koşucularının topladıkları bağışla sisteme 56 yeni çiftlik eklendi.  2012 'de Web sitesi yenilendi, internet üzerinden başvuru sistemine geçildi. 2003'de 25 çiftlikte başlayan proje, bugün 90'dan fazla çiftlikle devam ediyor. TaTuTa sistemi iki yönlü işliyor:

Gönüllü Bilgi ve Tecrübe Takası, ekolojik tarım ile geçinen çiftçi ve işletmeleri, bu konuda bilgili, deneyimli ve ilgi sahibi kişilerle arazide bir araya getirerek bilgi ve tecrübe değiş-tokuşunu sağlıyor. Ekolojik üretimin teknik, pazarlama, sosyal, çevresel boyutlarında bilgi sahibi kişiler bu ziyaretlerde bilgi, deneyim ve işgüçlerini paylaşırken, onların yiyecek, içecek ve barınma ihtiyaçları çiftlik tarafından karşılanıyor. Ayrıca, gönüllüler hem sosyal bir kaynaşmaya hem de yereldeki gerçek deneyime dayalı bilgiye ulaşabiliyorlar. Tarım Turizmi işleyişinde ise amaç, kendilerini ekolojik tarıma adamış çiftçilere, ekolojik üretimi sürdürebilmeleri için ek maddi destek sağlamak. Ziyaretçilerin çiftçi ailelerin evinde kalması ve aile sofrasını paylaşması, kültürler arası alışverişi sağlamanın yanında, tüketici-üretici arasındaki ilişkilerin şeffaflaşması ile bireylerin ekolojik döngülere ve birbirlerine karşı sorumluluk bilincinin gelişmesine de destek oluyor. 

 Tohumlar Kampüse projesinin kazanımları nelerdir?

Adım Adım Oluşumu ile yapılan ortak çalışma ile 1 Mart 2015 Tarihinde Antalya Maratonu Runatolia' da toplanan bağışlarla, 4 Devlet Üniversitesi Kampüs Bostanlarına kavuştu. Proje kapsamında verdiğimiz "Ekolojik Yaşama Giriş Eğitimi" ile gıdadan ulaşıma, enerji kullanımından tüketim alışkanlıklarına birçok alanda tüketici olmaktan "türetici" olmaya giden yolu anlattık. İyi bilginin yayılması ve çoğaltılması içinse, proje sonunda, bir bahçecilik kitabı ve video hazırlayacağız. Nisan ayında kurulumları tamamlanan Mersin Üniversitesi, Çukurova Üniversitesi, O.D.T.Ü ve İ.T.Ü Taşkışla Kampüs bahçeleri/bostanları, yaz ayları boyunca göreceli öğrenci eksikliğine rağmen yaşatıldılar ve ürünlerle birlikte, tohumdan tohuma döngüyü de tamamladılar. 3-6 Eylül Çamtepe Ekolojik Eğitim Merkezi' ndeki Tohumlar Kampüse ekipleri buluşmasında kampüsler arası tohum takası yapılması, bize, ne kadar doğru bir yolda olduğumuzu gösterdi. Kampüs bostanları, oluşan gıda toplulukları ile daha da renklenerek büyüyor, gelişiyor. Hemen hemen hepsinde kışlık tohumların ve fidelerin ekimi yapıldı, kompost uygulamaları devam ediyor, seralar kuruluyor, su hasadı için yöntemler deneniyor. Bostanlar ayrıca sosyalleşmek ve bir araya gelmek için de kullanılıyor; film gösterimleri, söyleşiler ve yapılan etkinliklerle her geçen gün kalabalıklaşıyor.

 Ülkemizdeki sürdürülebilir tarım ve ekolojik yaşam konusunda gelinen durum ile ilgili söylemek istedikleriniz nelerdir?

 Türkiye'de organik tarım ihracat merkezli ve ne yazık ki iç pazar çok yavaş gelişmekte. Etkenler çok olmakla birlikte temel sebep, Avrupa ve ABD'de ekolojik tarım, hayvan hakları, sağlıklı beslenme ve doğa koruma hem tüketici hem de üretici yönünden, tabandan başlayan bilinçli ve örgütlü bir hareket iken Türkiye'de organik tarımın yurtdışından gelen talep ile başlaması.  Türkiye'de henüz herhangi bir  mevzuat çıkmadan, yabancı firmalar ile sertifikasyon firmaları şube açmaya ve ekolojik ürün ihraç etmeye başlamışlardı. Halen bürokratlar ve piyasa aktörlerinin bir çoğu için ekolojik ürün yurt dışı odaklı bir ihracat kalemi. Tüketiciye yönelik yeterli tanıtım, eğitim, bilgilendirme çalışması yapılmıyor. Sürüm az olduğu için birim ürün başına lojistik maliyetler son derece yüksek. Alım gücümüz de düşük olduğu için fiyatlar tüketiciye pahalı geliyor. Türkiye'de gıda başta olmak üzere birçok sektörde yetersiz uygulama ve denetimler nedeniyle tüketicinin belge ve sertifikalara güveni olmaması da ayrı bir sorun. Organik tarımda AB ülkelerinde bile olmayan bürokrasi de pazarlamayı zorlaştırıyor, üreticiyi yıldırıyor. İç pazarın gelişmesi aynı zamanda üreticinin içinde olduğu, onun taleplerinin de dikkate alındığı uzun soluklu bilimsel araştırmaları ve sağlıklı istatistiki veri toplamayı da gerektiriyor.

 Ekolojik gıda üretim ve talebinde bir sıçrama olması ancak organik tarımın hükümetin öncelikleri arasında yer alması ile mümkün. İç pazara yönelik üretim yapan ve bunu pazarlamaya çalışan ekolojik çiftliklerin daha fazla desteklenmesi, mümkünse alan değil üretilen miktar hatta satış miktarı üzerinden pozitif ayrımcı bir destek politikası gerekiyor. Tüketicinin ise sadece kanser den korktuğu için organik tüketen tüketici değil; bütüne bakarak ( biyoçeşitlilik, su kaynakları, küresel iklim değişikliği, hayvan refahı vs ) savunucu olan, sorumluluk alan "türetici" olması gene her şeyin başı olan eğitim sistemine bağlıdır.

Röportaj : Hayal Senem Sayan

  • Site Yorumlarý
  • Facebook Yorumlarý Facebook Yorumlarý
Yeni yorum yaz
Henüz bir yorum yazýlmadý. Ýlk yazan siz olabilirsiniz.