MEVSİM NEYİ SUNUYORSA ONU TÜKETİN

Şaduman Karaca'dan soğuk havalar için bitki çayı tarifleri almak istedik. Birkaç özel çay terkibiyle kışı hastalıksız atlatma niyetindeydik. Öğrendik ki mesele zannettiğimiz gibi çayları eve doldurup her akşam fokur fokur kaynatmak değilmiş...

Doğal tıp uzmanı Şaduman Karaca, Almanya'da tıp ve doğal tedavi yöntemlerinin eğitimini alan bir isim. Bu eğitiminin üzerine Avrupa, Yakındoğu ve Uzakdoğu'da kullanılan geleneksel tedavi yöntemlerini de ekleyen Karaca, yaklaşık 10 yıldır Almanya'da kendi muayenehanesinde hasta kabul ediyor.  2010 yılından beri de Türkiye'deki bitki ve şifa bilimi konusunda araştırmalar yapıyor, üniversitede fitoterapi ve doğal tıp eğitimi veriyor.

Karaca'dan hem bitki çayları hakkında bilgi edinmek hem de bazı şifalı formüller almak istedik. O konuştukça kendimizi tam bir beslenme felsefesinin içinde bulduk; tek tip sağlık formülleriyle değil, doğaya saygı duyan bir tüketim anlayışla beslenmek gibi mesela.Türünü tüketircesine toplanan şifalı otlar yerine sebze-meyve gibi gıdalara ağırlık vermek, mümkün olduğunca yerel gıdalardan beslenmek ve mevsiminde yetişmeyen gıdayı almamak Karaca'nın en çok önemsediği konulardan.

Bu kuralları uyguladığımız takdirde kara kışta bile hastalıktan korunmak için takviye önlemlere ihtiyaç kalmıyor. "Doğal tıp uzmanıyım. Kış ortasındayız, ben bile bitki çaylarımı henüz açmadım." diyen Karaca, hastalıktan korunma yolunu öncelikle diğer gıdaların dengeli alımına bağlıyor. Çünkü şifalı bitkileri günlük hayatımızda sürekli tüketmek, hastalık anında yeterince fayda vermemesine yol açıyor; sık tüketilen bir bitkiyi metabolizma bir süre sonra ilaç değil gıda gibi algılıyor.

Şaduman Karaca'ya göre işin bir de doğaya karşı sorumluluk kısmı var. Zira tükettiğimiz her şeyin bize gelene kadar ne şartlardan geçtiğini, bu süreçte doğaya nasıl zarar verdiğimizi bilmek önemli. Örneğin keyif çayı gibi her akşam demlenip tüketilen çaylar yüzünden şifalı bitkiler doğadan hoyratça toplanıyor. Türkiye'deki denetimsiz bitki toplayıcılığı ise yüzlerce bitki türünün yok olmasına neden oluyor. Sık sık bitki gezileri yaptığını söyleyen Karaca, "Herhangi bir bitkiyi gösterdiğimde 10 kişiden 9'u 'Bu ne işe yarar?' diye soruyor. Sizin ne işinize yaradığı başka konu ama doğada bu çok işe yarıyor. Bitkilerin bütünlüğü için bunun o kadar önemi var ki..." diyor.

Doğadan toplama kuralına göre 10 tane bitkiden 1'inin alınabileceğini söyleyen Karaca, şöyle devam ediyor: "Nereden geliyor insanların 'bütün doğa bizim için' anlayışı! Biz bir parçasıyız onun. Yok etmediğimiz sürece faydalanabiliriz. Mesela hayvanlar otlarken tamamını yok etmiyor. Bizse hepsini alıyoruz."

TV'lerde bilgisizlikten rant sağlanıyor

Yıllarını doğal tıp ilmine veren ve bu konunun Türkiye'de doğru algılanması için projeler üreten Şaduman Karaca'ya göre toplumdaki yanlış bilginin müsebbiplerinden biri de medyada kendini uzman olarak tanıtanlar. Birtakım hazır reçeteler ve 'sihirli' gibi sunulan formüllerle halkın yanlış yönlendirildiğini anlatan Karaca, şunları söylüyor: "TV'lerdeki o hızlı hızlı bilgi verme olayını reddediyorum. Çünkü o hızlılıkta bilgilerin hepsini aktaramıyoruz. Halkı tek bir şeye kilitleyen bilgiler veriliyor. Örneğin kuşburnu, sabah-akşam anlatılıyor. Tabii ki C vitamini ihtiva ediyor ama başka nelerde C vitamini var? Yeşil yapraklı bazı sebzelerde, turunçgillerde. Neden tek bir şeye odaklıyorsun insanları? Diğerlerini gıda olarak tüketebilirsiniz ama kuşburnuyu ancak olgunlaştığı dönemde çalısından toplayıp emersin ya da kurutulunca soğuk suda demlersin. Ama o da tazesi kadar C vitaminini verir mi bilmiyorum. 30 derecenin üzerindeki sıcaklıkta onun değeri kayboluyor zaten."

Televizyondan milyonlarca insana hitap ederek bilgi verilemeyeceğini söyleyen Karaca, "Diyelim ki 'şekere şu iyi geliyor' dediniz. Şekeri olan insanın böbreği de hassas olabilir vereceğiniz reçete ona zarar getirebilir. Hazır reçete diye bir şey bu yüzden olamaz." diyor.   

Yerel gıdalarla beslenin

Şaduman Karaca'ya göre sağlıklı beslenme tavsiyelerindeki yanlışlardan biri de bu coğrafyada yetişen ürünlerin dışına çıkmak. Çok özel durumlar, hastalıklar olmadığı sürece yerel gıdaların vücudun ihtiyaçlarını karşılamaya yeteceğini hatırlatan Karaca, "Normal koşullarda yaşadığımız coğrafya her türlü şifasını, gıdasını veriyor. Biz bunları iyi kullanmadığımız için ikinci, üçüncü halkaya ihtiyaç duyuyoruz." diyor. Dünyayı ve çevreyi korumak için de yerel ürünlerin tercih edilmesini tavsiye eden Karaca, şu sıralar çok moda olan kinoadan örnek veriyor: "Bu bitki Güney Amerika ve Latin Amerika ülkelerinin gıdası. Biz abartılı bir para ödeyerek alıyoruz onlardan. Ve şu an orada fiyatları yükseldiği için kendileri tüketemiyor. Oysa onların ana besin maddesi kinoa. Bizim ise kendi coğrafyamızda onun değerini karşılayacak gıdalarımız var." Manav tezgâhlarındaki onlarca ithal meyveye dikkat çekiyor, örneğin ananasa birçok insanın alerjisi olduğunu çünkü bu coğrafyanın meyvesi olmadığını söylüyor. Oysa ananas popüler diyet listelerinde başı çekiyor.

Mevsim neyi sunuyorsa onu tüketin

İthal, mevsimsiz ya da doğal olmayan gıdalarla beslenmenin faturası yine sağlığa çıkıyor. "Bunlar bize alerjiyle ya da başka sorunlarla dönüyor." diyen Şaduman Karaca, giderek yaygınlaşan gıda hassasiyeti ve alerjilerin nedenini de doğal beslenmeden uzaklaşmak olduğunu düşünüyor. Yaşadığımız coğrafyada mevsim neyi sunuyorsa onu tüketmemiz gerektiğini söyleyen Karaca, "Domates, biber, patlıcan ve diğer bir sürü sebzeyi toprak bize yazın sunuyor. Şu an vücut olarak ısıtıcı, harekete geçirici gıdalara ihtiyacımız var. Serinletici değil." diyor. Günümüzde zor olsa da koruyucu hekimliğin bir yanı doğal ve sağlıklı beslenme. Bu şekilde herkesin kendi doktoru olabileceğini anlatan Karaca, "Kendi bedenimizi, mizacımızı bilip ona göre beslenerek hastalıktan korunabiliriz." diye konuşuyor.

Zaman
  • Site Yorumlarý
  • Facebook Yorumlarý Facebook Yorumlarý
Yeni yorum yaz
Henüz bir yorum yazýlmadý. Ýlk yazan siz olabilirsiniz.