Farmville gibi milyonlarca insanı bilgisayar karşısına kitleyen bir oyunun gerçeğe dönüştüğü ve verdiğiniz komutlarla arsanıza gerçekten sebze-meyve ekerek, bakıp büyütüp hasat ettiğiniz sebze-meyvelerinizin evinize geldiği bir proje ile artık sanal tarımla doğal ürün Komşuköy'de mümkün... Şehir hayatında sağlıklı meyve-sebzelere ilk elden ulaşabilme hayali ile ortaya çıkan üç genç girişimcinin hayata geçirdiği Komşuköy, hayallerinizi gerçeğe dönüştürerek Türkiye'de bir ilki gerçekleştiren iş modeli olma yolunda hızlı adımlarla ilerliyor.

 Komşuköy'ün kurucularından olan Sayın Özden Akyıldız ile yaptığımız röportajı sizlere sunuyoruz...

Sayın Özden Akyıldız, Komşuköy’ü kurmaya nasıl karar verdiniz ?

 Dünya genelinde sağlıklı beslenmeye olan büyük ilgi ve şehir içi tarımcılığa duyduğumuz merak bize ilham verdi. Şehirli çiftçiler hayal etmeye başladık. Hayalimizdeki bu insanlar hem şehir hayatında aktif rol oynuyorlar, hem sağlıklı yaşamaya özen göstererek her anlarının keyfine varıyorlardı. Bugün üyelerimize baktığımızda, Komşuköy’de gerçekten de bilinç düzeyi son derece yüksek, renkli ve keyifli bir kitle görüyoruz.

 Komşuköy üç genç girişimci Oğulcan Atay, Uğur Akyıldız ve Özden Akyıldız tarafından hayata geçirildi. Çiftçiliği şehirli insanın hayatına kolay adapte olacak şekilde geliştirdik. Bu sayede yerinizden hiç kalkmadan, bilgisayar ekranınızdan, tek tıkla yöneteceğiniz bir tarla oluşturduk. Ve bu tarla, aslında gerçek Komşuköy tarlanızın sanal bir kopyası. Yani, Komşuköy ekranınızda, kolayca ve eğlenerek gerçekleştirdiğiniz fide ekme, verimliliği artırıcı bakım gibi tüm işlemler, gerçek Komşuköy bahçenizde sizin adınıza çiftçilerimiz tarafından birebir uygulanıyor.

Türkiye’nin ilk gerçek uygulamalı online tarım platformu olan Komşuköy, bilgisayar ekranında yapılan gerçek bir tarım deneyimi olarak nitelendirilebilir mi? Ekim yapılan lokasyonları nasıl seçiyorsunuz?

 Biz Komşuköy’ün hem online da ve hem de gerçek yaşamda birebir yaşanabilecek tarım deneyimi olarak konumlandırıyoruz. Şehir insanlarının normal şartlarda bu deneyimin bir parçası haline dönüşebilmesi günümüzde ne yazık ki çok mümkün değildi Komşuköy kurulana dek. Üyelerimize profesyonel çiftçilik hizmeti verdiğimiz için doğru lokasyonun seçimi, verimli topraklarda ekimin yapılabilmesi önceliğimizdi. Bunun yanında ise üyelerimizin kolayca ulaşabilmesi bizi şu anda ki lokasyonumuza çeken en önemli faktör oldu.

Projenizde  şu an kaç üyeniz var ve sistem nasıl işliyor ? Kaç metrekarelik alanlar kiralanabiliyor? Ne gibi şartlarınız var? 

 Şu an 170 Tarla sahibimiz var, bireysel kullanıcılarımızın yanında şeflerin ve restaurantlarında kendi özel tarlaları var. Ayrıca kurumsal şirketlerde Komşuköy den tarla kiralayarak takım halinde ürünlerini yetiştirirken çeşitli sosyal sorumluluk projeleride geliştiriyorlar. Örneğin; Çağatay Ulusoy tarlasında yetişen tüm mahsülünü Koruncuk Vakfına bağışlıyor.

Ürünlerin bakım ve kontrollerini kullanıcılar nasıl yapıyorlar?

 Bilgisayar ekranından kolaylıkla yönetilebilen tarlalar için ayrıca tüm üyelerimiz arzu ettikleri zaman Komşuköy’e gelerek kendileri de bahçelerinde vakit geçirebiliyor, hasatlarını dalından toplayabiliyorlar.

En çok hangi ürünler ekiliyor? Kullanıcılara yetiştirdikleri mahsuller nasıl gönderiliyor? Takas sistemi nasıl işliyor?

 Yazın üyelerimizin en çok ektiği ürünler domates, karpuz ve patlıcan… Kışın ise brokoli, havuç ve ıspanak çok rağbet görüyor. Tübitak'tan aldığımız besin değeri analizlerine göre Komşuköy de yetişen ıspanakların C vitamini değeri Türkiye ortalamasının %60 üzerinde idi. Doğal yetişen ürünler hem lezzet hem sağlık hem de besin değeri açısından büyük bir fark yaratıyor.

 Tazelik lezzette büyük fark yaratıyor. Sabah erkenden tarlalarından hasat edilen ürünler gün içerisinde üyelerimize ulaştırılıyor dolayısı ile en taze ürünleri Komşuköylüler tüketme şansına sahip oluyor. Komşuköy’de market veya semt pazarlarında olduğu gibi ürünlerin bekleme süreçleri yok. Tüketimin ve dışarıya bağımlılığın arttığı günümüz toplumunda Komşuköy, üyelerine kendi ürünlerini yetiştirebilme ve ürünlerini diğer üyeler ile takas edebilme imkânı sunuyor. Bu sayede üyeler, yalnızca kendi ürünlerini takas ederek, para ödemeden diğer ihtiyaçlarını da karşılayabilecekler.

Ürünlerde kimyasal kullanılıyor mu ? Kullanılan tohumları nereden temin ediyorsunuz?

 Komşuköy’de GDO ve kimyasallardan uzak bir tarım uygulanıyor. Sadece organik sertifikalı gübreler kullanıyoruz. Kardeş bitkiler yöntemi ile de ekinlerimizi koruyoruz. Bu sayede bitkiler tarım zararlılarına karşı birbirlerini koruyorlar. Örneğin; domatesin yanına kadife çiçeği ekiyoruz, bu sayede toprak nematotları yok ediliyor. Aynı şekilde fesleğen ekiyoruz o da hem yaprak bitlerini yok ediyor hem de domatese özel bir aroma veriyor. Tohumları Türkiye’nin farklı bölgelerinde ki güvendiğimiz çiftçilerden temin ediyoruz, ektiğimiz ürünlerin tohumlarını bir sonraki ekim sezonu için saklayıp yeniden ekiyoruz.

Köy Kahvesini kurma fikrine nasıl karar verdiniz?

 Doğayla bağları kopmaya başlayan kent insanının en kolay yoldan, doğayla yeniden temas etmesini sağlamaya çalıştık. Çünkü, Komşuköy aynı zamanda hafta sonlarınızı doğada, kendi tarlanızla ilgilenerek geçirebilmenizi de sağlayan bir proje. Bu sebeple ilk fikri bulduğumuz andan itibaren Köy Kahvesi hep aklımızda olan bir şeydi, çünkü bize göre sağlıklı beslenmek kadar doğanın içinde vakit geçirebilmekte büyük bir ihtiyaç biz üyelerimize gerçek bir tarım deneyimi sunuyoruz.

Bu projeyi tüm ülke geneline yaymayı planlıyor musunuz?

 Türkiye’nin farklı bölgelerindeki çiftçiler ile işbirliklerini arzuluyoruz. Komşuköy’ün kalite esaslarını benimseyip ailemize dahil olmak isteyecek çiftçiler ile güzel işbirlikleri yapacağımıza inanıyoruz.

İleriye dönük çalışmalarınız ve hedefleriniz nelerdir?

 Komşuköy’ün tüm fonksiyonları ile gerçek bir doğal ürün üretim ve satış platformu olmasını hedefliyoruz. Bu anlamdaki ilk iş modeli olacağından, projeyi globale taşımak da en büyük hedeflerimizden biri.

                                                                                                                                 Röportaj : Hayal Senem Sayan