GİMDES GDO HAKKINDA NE DİYOR?

Yıllardır dünyanın konuştuğu GDO, kimilerine göre ileride yaşanacağı muhtemel düşünülen gıda sıkıntısına alternatif, kimilerine göre de tam tersi ekolojiyi ve insan sağlığını tehdit eden tam bir zehir.

Dünyanın sıkça tartıştığı GDO hakkında Türkiye'de helal gıda ve sağlıklı ürünleri araştıran sertifika çalışmaları yürüten sivil toplum kuruluşu olan GİMDES'in Başkan Yardımcısı DR. Halim Aydın ile hem GİMDES', hem de GDO hakkında konuştuk.

GİMDES'i (Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Denetleme ve Sertifikalandırma Derneği) bize anlatır mısınız? Çalışmalarınızdan projelerinizden bahsedebilir misiniz? 

GİMDES (Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Denetleme ve Sertifikalama Araştırmaları Derneği) ve bu derneğe bağlı İktisadi İşletme Kurumu (GİMDES Helal Ürünleri Araştırma Enstitüsü) Ülkemizde sağlıklı yaşamın temel unsuru olduğuna inandığımız helal ve sağlıklı ürünleri araştırma ve sertifikalandırma çalışmaları yapmak üzere kurulmuş bir sivil toplum kuruluşudur. İlgi alanı olarak gıda, kozmetik ve sağlık ürünlerini kapsamaktadır. 

2005 yılından beri bu gaye etrafında çalışmalarını devam ettirmektedir. Çalışmalarında öncelikle toplumun bu konulardaki bilinç düzeyini artıracak eylemlere ağırlık vermiş, iletişim kaynaklarının her çeşidini kullanmaya özen göstermiştir. Bu maksatla www.gimdes.org web sitesini kurmuş, iki ayda bir yayınlanan GİMDES Bültenini dağıtıma sokmuş, konu ile ilgili kitapları yayınlamış ve birincisi 24 Şubat 2008 de, ikincisi 25-26 Nisan 2009 da, üçüncüsü 30 Eylül-3 Ekim 2010 olmak üzere İstanbul'da uluslararası üç büyük Helal Gıda Sempozyumunu gerçekleştirmiştir. 

Kuruluş olarak hedefleriniz nelerdir?

-Ülkemizde üretilen veya ithal edilen ürünlerin ve bunların üretiminde kullanılan katkı maddelerinin denetimini ve Helal Sertifikalama çalışmalarını yürüterek Gıda ve ihtiyaç maddeleri, temizlik ve kozmetik ürünleri, ilaç ve diğer sağlık malzemeleri üreticilerinin ürünlerinin sertifikalandırılmasını yapmak, uygun olanlara "GİMDES HELAL SERTİFİKASI" vermektir. 

- "Gıda", "ilaç", "sağlık malzemeleri", "temizlik ürünleri", "kozmetik mamulleri", "helal", "haram", "beslenme", "ihtiyaç maddeleri" vb. konularda bilimsel ve akademik inceleme ve araştırmalar yapmak, yaptırmak, "Gıda ve Beslenme Sözlüğü" hazırlamak ve bu alandaki gelişmeleri izlemek, değerlendirmek, müdahil olmak, etkilemek ve sonuçları kamuoyuna ve ilgililere duyurmak. 

-"Gıda Kontrol, Denetim ve Genetik Araştırma Akademisi'nin ve bu akademi çerçevesinde ve bu akademiye zemin oluşturmak için laboratuvarlar, test ve tahlil merkezleri, inceleme ve denetim birimleri kurulması için çalışmalar yapmak; bu amaçla Gıda Genetik Araştırma Laboratuvarı'nın kuruluş çalışmalarını başlatmak. 

-Uluslararası niteliğe sahip Helal ürünler konularında uzman, danışman, denetçi niteliklerinde teknik eleman yetiştirecek ve İngilizce tedrisat yapacak bir Meslek Yüksek Okulu açma çalışması yapmak. 

-HELAL GIDA PLATFORMU' nun ön plana çıkartılması ile Sivil Toplum kuruluşları arasında dayanışma oluşturulması ve halkın bilinçlendirilmesi için seminer ve konferans verilmesine yönelik çalışmalar da bulunmak. 

GİMDES, "Helal Rızık", "Hakça Kazanç", ''Temiz Üretim'', "Sağlıklı Beslenme ve Yaşama" ilkelerini esas alarak kurulmuştur. "Sağlıklı Beslenme ve Yaşama" derken, bu ilkenin açılımında yer alan bazı tespitleri de esas alıyoruz: "Her yiyecek gıda değildir", "her ürün helal olmaz", "her temizlik ürünü temizleyici değildir", "her ilaç şifa vermez" gibi. 

Bu temel ilkelerden hareketle kurulan GİMDES'in misyonunu şöyle sıralayabiliriz: 

- Bireyin ve toplumsal bütünlüğün gıda maddeleri, kozmetik, ilaç ve temizlik ürünleri başta olmak üzere, hayatında kullanabileceği bütün ihtiyaç maddeleri hakkında bilinçlenmesini sağlamak, 

- Bu maddelerin "inanç" bakımından helal olup olmadığı, "sağlık" bakımından temizlik ve fayda taşıyıp taşımadığı, "beslenme" düzeni açısından yeterli ve gerekli olup olmadığı, kullanılmasının ya da kullanılmamasının neler getirip götürdüğü gibi hususlarda "bilinçli insan ve bilinçli toplum" yetiştirilmesi konusunda çalışmalar yapmak, projeler üretmek, 

- Özel ve tüzel kurum ve kuruluşlara, Hükümet ve Parlamento organlarına bu hususta üretilen projeleri sunmak,  

- Gıda maddeleri, temizlik ve kozmetik ürünleri ile ilaçlar gibi temel ihtiyaç maddeleri hakkında bireysel ve toplumsal duyarlılıkları geliştirip, bu maddeler üzerinde kontrol ve denetim sağlayarak, bunların sertifikalandırılmasını gerçekleştirecek çalışmaları planlayarak, bu hususta gerektiğinde her türlü sosyal, siyasal, iktisadi, kültürel, sanatsal, düşünsel, ticari, eğitimsel ve benzeri faaliyetlerde bulunmak, 

- Gıda ve ihtiyaç maddeleri ile sağlıkta ve temizlikte kullanılan maddeler üzerine çalışmaları olanların, proje sunanların ya da üretimde bulunmak isteyenlerin, güçlerini birleştirerek hizmet çerçevesini yaygınlaştırmak ve etkinleştirmek, 

-Gıda, kozmetik, temizlik ve temel ihtiyaç maddeleri için belirlenecek kriterler bakımından sertifikalandırılması için gerekli çalışmaları başlatmak, organize etmek, yapmak, yürütmek ve sertifikalandırmayı gerçekleştirmektir. 

-Bireyin ve toplumun "helal rızık, hakça kazanç, temiz beslenme, sağlıklı yaşama" istek ve ihtiyacı bakımından bilinçlenmesine karşı duran, engel oluşturan kişi, kurum ve kuruluşların çaba ve çalışmalarını deşifre ederek kamuoyunun bilgisine sunmak; bu tür çaba ve çalışmalardan birey ve toplumun korunmasına katkıda bulunmak için her alanda aydınlatıcı ve uyarıcı hizmetler vermek, bu tür hizmetleri verenlere yardımcı olmak ve organizasyonu sağlamaktır. 

GDO nedir? Amaçları nelerdir? 

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO), adından da kolaylıkla anlaşılabileceği üzere Genetik Mühendisliği teknikleri kullanılarak bir organizmanın genlerinin değiştirilmesi sonucu oluşan yeni organizmaya denmektedir. 

Amaçlardan birkaçını şöyle sıralayabiliriz: Geleneksel olarak doğal kaynaklardan elde edilen endüstriyel ürünlerin (enzimler, organik asitler ve alkoller gibi bazı organik bileşikler, aminoasitler, vitaminler, hormonlar vb.) mikroorganizmaların genetik modifikasyonuyla daha fazla miktarda ve daha ekonomik olarak elde edilmesi,  Aşıların üretimi, artan dünya nüfusunun gıda ihtiyacını karşılamak üzere zirai ürünlerin veriminin artırılması, kısıtlanan doğal kaynaklar karşısında yeni alternatif kaynaklar aranması, daha dayanıklı, uzun süre bozulmadan kalabilen ve böylelikle raf ömrü uzun gıdalar üretilmek istenmesi,  Tarımsal üretimde kullanılan Bitki Koruma İlaçları gibi kimyasal maddelere duyulan gereksiniminin azaltılması veya alternatif biyolojik bitki koruma yöntemlerinin geliştirilmesi. Tarım ürünlerinin tadının ve görünümünün iyileştirilmesi, tarım ürünlerinin besin değerinin arttırılması, daha az alandan daha fazla ürün elde edilmesi,  Zarar görmüş tarım alanlarına uygun bitki çeşitlerinin yetiştirilmesi, hasat sonrası kayıpların azaltılması,  Tarım ürünlerin soğuk, sıcak, kuraklık ve tuzluluk gibi etkenlere karşı daha toleranslı hale getirilmesi, besi hayvanlarının et ve süt verimlerinin artırılması, besin değerlerinin artırılması.    

Dernek olarak GDO hakkında düşünceleriniz nelerdir? 

Bugün geri dönülüp bakıldığında, GDO ürünlerde geriye dönüşümü imkânsız olan birçok değişmeler görülmektedir. Biyolojik bozulmayı, lezzet erozyonunu, tüketici tedirginliğini ve sağlık risklerini de beraberinde getiren bu durum, denetim altına alınmazsa, doğal gen kaynakları büyük bir risk altında olmaya devam edecektir. Çünkü değişime uğramış bu GDO'lu tohum ve/veya organizmalar, doğal tohumlarla yakın mesafelerde ekildiğinde, doğal türleri de geriye dönüşümü olmayan değişmelere uğratacağından, doğal biyolojik çeşitliliği de tehdit etmektedir.  

Bugün gen kaynaklarının koruma altına alındığı, gen bankalarının kurulması tarihî tohum/gen arşivleri açısından çok önemlidir. Ancak doğal tohumları/genleri buzullar altında veya gen bankalarında saklamak; biyolojik çeşitliliği korumak için tek başına yeterli bir çözüm değildir. Çünkü tohum; ekilip hasat edilerek ve çevredeki doğal değişmeleri bizzat yerinde yaşayarak ve bu değişmelere uyum sağlayarak (adapte olarak) hayatiyetini devam ettirebilen bir canlıdır. Ayrıca ekonomiye değer katmayan bir kaynak, her zaman önce unutulmaya sonra da yok olmaya müsaittir. Genlerle oynanırken son derece dikkatli olunmalıdır. Gelişmeler hassasiyetle takip edilmelidir. Aksi takdirde sonucun nereye varacağını kimsenin tahmin edemeyeceği gibi, birkaç nesil sonra, belki daha erken, yapay mutasyonlarla, ekosistemler geri dönüşümü olmayan değişmelere uğratıldığında, sorunlar bir bomba gibi patladığında 'Ne yazık ki artık her şey çok geç' denilebilecektir.  

Sağlıklı bir neslin ilk basamağı sağlıklı beslenmesidir. Sağlıklı beslenme sağlıklı besinlerle, sağlıklı besinler de ilk başlangıcı olan sağlıklı tohumlarla mümkündür. Böylece sağlıkta, iyileşme de bozulma da tohumdan başlar. Eğer temel sağlam atılırsa üzerine sağlam bina yapmak mümkündür aksi mümkün değildir. Öyle ise bize emanet edilen tohum ve bağlı olarak embriyo (döllenmiş hayvan yumurtası), çocuk yani üç canlı nesil ve bunların yaşadığı ekosistem ve son olarak dünya (arz) ilk başlangıç materyali olan tohumun korunması ile teminat altına alınabileceği açıktır. Bu değerlendirme ışığında GDO'lu ürünlere GİMDES olarak Helal Gıda Sertifika verilmemektedir. Üç neslin korunması için bunun gerekliliğine inanmaktadır. 

GDO denilince ilk akla sağlığa zararlı olduğu geliyor siz bu konuda neler diyeceksiniz? GDO ile temiz güvenli bir gıda elde edilebilir mi? 

Bilimsel açıdan bakıldığında GDO'nun bazı çok ciddi tehlikeleri olabilir. Bu tehlikelerin ilki, GDO'nun çok kısa bir geçmişi olmasıdır. Bu sebeple GDO'lu ürünler tüketmenin uzun vadede ne gibi sorunlar yaratacağını bilmek olanaksızdır. Aradan 100-150 yıl geçmesi gerekiyor ki bu ürünler insan diyetine girdiğinde insana nasıl bir etki yapıyor, istatistiki olarak görülebilir. Şu anda bu durum olmadığı için, klinik araştırmalar yüzlerce testten geçirilerek onaylansa bile, hala uzun vadeli tehlikeler olabilir. 

GDO'nun ikinci en büyük sorunu, mikro RNA'dır. Bu gerçeğin farkına varalı çok kısa bir süre geçti. Daha önceden türler arası gen aktarımının Yatay Gen Transferi haricinde doğal yollarla, basit bir şekilde gerçekleşemeyeceği düşünülüyordu. Ancak mikro RNA'nın keşfiyle, bir türün DNA'sından üretilen minik RNA parçalarının başka bir canlının genetik yapısına kolayca geçebildiği tespit edildi. Dolayısıyla genetiği değiştirilmiş bir muz 
yediğinizde, bu farklı genetikteki yapı size geçebilir ve bu genler, insan üzerinde denenmediği için hiç beklenmedik sonuçlar yaratabilir. Burada şunu düşünebilir: "E normalde de muz yiyoruz, onun da geni geçerse ne olacak?". Bu soruya cevap vermek hem kolay, hem de zor. Kolay, çünkü insanın evrimsel geçmişi insanın bu genlere karşı koymasını sağlayacak şekilde özelleşmiş olabilir. Aynı zamanda zor, çünkü belki de bilinmeyen bazı hastalıkların sebebi bu nadir olarak gerçekleşen gen transferleridir ve henüz bu bulunamamış olabilir. ÇMB (Evrim Ağacı)  

GDO BİYO-SİSTEMİ bozuyor mu? 

GDO'lar çevre, biyolojik çeşitlilik ve ekolojik dengeye etkileri açısından da irdelenmelidir. Tüm Avrupa'da 13 bin dolayında bitki çeşidi yer alırken Türkiye'de bir kısmı endemik olan 11 bin bitki bulunmaktadır. GD tarım ürünlerinin üretimi sırasında gen aktarımı bir kez başladığında genetiği değiştirilmiş ürünün genetiği değiştirilmemiş ürünlere bulaşması kaçınılmaz olmaktadır. Bu nedenle, floraya sokulan kontrolsüz GDO'lu ürünler, genetik çeşitliliği yok edebileceği gibi, yerel ürünlerin GDO'lu ürünlerle rekabet edebilmelerini de zorlaştıracaktır. Bir süre sonunda zengin biyo-çeşitliliğin yerini GDO'lu homojen ürünlerin alması ve bu şekilde doğal biyo-çeşitliliğin tehlikeye uğrayacak olması GDO'lu ürünlerle ilgili tehlikelerin en önemli boyutlarından birini oluşturmaktadır.  

Bazı bilim adamları GDO'lu ürünlerin dünyadaki, beslenme yetersizliğine çare olduğunu savunuyor. Siz bu konuda neler diyeceksiniz? 

İnsanoğlu tarihi boyunca gıda sıkıntısının asıl sebebi ne mevcut gen kaynaklarının yetersizliği veya çeşitli teknolojik yetersizlik, ne de verim ve kalite sorunu olmuştur. Ana sebep gıdaya ulaşılabilme sorunudur. Bugün açlığın ve yoksulluğun en fazla kol gezdiği Afrika ülkelerinde örneğin SOMALİ'de tarım için hava, su ve toprak kaynakları birçok Avrupa ülkesinden daha elverişlidir. Ama tarımsal üretimde altyapı ve tecrübe olmayışından dolayı patates dahi üretilmemektedir. Tarımsal üretimde en önemli başlangıç materyali olan tohum küresel tröstlerin elindedir. Bu tröstler gelişmiş ülkelerde daha çok kullanılmakta olan GDO'lu tohumları veya genleri masum ve mağdur bir senaryo ile ancak uluslararası pazara kabul ettirmektedirler. Otuz yıldır DGO lu ürünler piyasaya verimektedir ancak açlık olan yerlerde aynı açlık devam etmektedir henüz bir doyurma etkisi görülmemiştir. Oysa açlığın ve yoksulluğun olmadığı Amerika'da 2007 yılında zincir marketlerde GDO'lu pirinç tespit edilmiş, çiftçilerin açtığı dava da GDO tohum üreticisi 2011 yılında çiftçilere 750 milyon dolar tazminat ödemiştir. Buna inandırdıkları için teorikte olarak beslenme yetersizliğine çare olarak lanse ettirilmesi kabul görmektedir. Lakin şuandaki durumda tam olarak etkileri bilinmemektedir ve besin yetersizliği olmayan ülkelerde genel olarak kullanılması yüzünden etkili bir sonuç değildir. Gerekli araştırmaların yapılması gerekmekte ve asıl besin ihtiyacı olan ülkelerde kullanılması gerekmektedir ki besin yetersizliğine çare olabilsin.  

 

Röportaj: Tuğba Gülsever

  • Site Yorumlarý
  • Facebook Yorumlarý Facebook Yorumlarý
Yeni yorum yaz
Henüz bir yorum yazýlmadý. Ýlk yazan siz olabilirsiniz.