Afyonkarahisar'da topraksız tarım uygulaması ile jeotermal su kaynağı ile ısıtılan teknolojik serada üretilen domatesler dünyada eşine çok az rastlanan bir şekilde, "klasik müzik" dinletilerek büyütülürken, renkleri ve kokusu ile adeta cezbeden müziksever domateslerin en sevdiği bestenin ise Çaykovski'nin ölümsüz eseri "Kuğu Gölü Balesi" olduğu belirtildi.
Afyonkarahisar merkeze bağlı Fethibey Beldesinde 58 dönem arazi üzerine kurulan teknolojik seradaki domates üretimi benzer seralardan farklı olarak topraksız tarım uygulaması ve klasik müzik dinletisi ile yapılıyor. Günlük yaklaşık 10 ton domatesin Çaykovski’nin ölümsüz eseri “Kuğu Gölü Balesi” dinletisi ile yetiştirildiği sera hakkında bilgiler veren İşletme Müdürü Kerim Özcan, önce Türkiye’de yeni yeni yaygınlaşmaya başlayan topraksız tarım uygulamasına değindi. Özcan, domateslerin doğal yolla döllenmesini sağlamak için seraların içinde arıların yaşadığını aktararak, üretim aşamasını da bilgisayar sistemiyle sürekli takip ettiklerini anlattı. Topraksız tarımın Türkiye’nin artık bir parçası olmaya başladığını ifade eden Kerim Özcan, “Topraksız tarım teknolojisi Türkiye’ye yavaş yavaş girdi ve biz bu teknolojiye kurumsal bir yapı ile sahip çıkmak istedik. Şunu gördük ki, hakikaten buna kurumsal bir yapı ile sahip çıkarsak bu iş hem işletme açısından karlı, hem de yatırımcı açısından karlı. Dolayısı ile bu projeye yaklaşık 1,5 yıl ön fizibilite hazırlığı yapıldı. Sonrasında da 9 aylık bir çalışma ile inşaatı tamamlandı. Yaklaşık 1 yıldır da bir verim alıyoruz” diye konuştu.
ÜRETİMİN BAŞINDAN SONUNA KADAR BİLGİSAYAR OTOMASYON SİSTEMİ KULLANILIYOR
Özcan, topraksız tarım uygulamasında aynı zamanda bilgisayar otomasyon sisteminin kullanıldığını vurgu yaparak şunları söyledi:
“Adı üstünde topraksız tarım olan yerden yaklaşık 50-60 santimetre yukarıda duran Gather dediğimiz saksı var. Saksıların üzerinde Kokopit dediğimiz bir yetiştirme yatağı dediğimiz Hindistan cevizinin kabuğu var. Hindistan cevizinin kabuğunun üzerine domates fidesini ekiyoruz ve fidenin büyümesini bekliyoruz. Yaklaşık 13-14 metre oluyor bir ay içerisinde. Dolayısı ile çok sağlıklı bir şekilde kontrol edilebiliyor. Tamamen bir bilgisayar hükmediyor, adı üstünde teknolojik sera. Tamamen her şeyini kapısını açıyor, penceresini açıyor, gübrelemesini veriyor, suyunu veriyor. Tamamen bu sistemle yürüyor. Ziraat mühendisi arkadaşlarımız hem bu bilgisayarı kontrol ediyor, hem de bitkileri kontrol ederek sağlıklı bir verim elde etmeye gayret ediyorlar.”
“TOPRAKSIZ TARIM KONUSUNDA TÜRKİYE’DE TEKNİK BİR EKSİKLİK VAR”
Topraksız tarım uygulamasında Türkiye’de teknik anlamda büyük eksiklikler olduğunu da aktaran Özcan, “Topraksız tarım projesine el attıktan sonra biz eleman ihtiyacını gidermek için çeşitli ilanlara ilk önce bu iş başladık. Fakat üniversitelerimizde bu topraksız tarım teknolojisi ile maalesef mühendislerin yetiştirilmediğini veya bu bilgiye sahip olmadıklarını gördük. Bu konuda teknik bir eksiklik var. Dolayısı ile buna sahip çıkmak istedik. Türkiye’de ilk defa ‘atölye’ çalışması diye koyduğumuz bir çalışmaya başladık ve bir ekip kurduk” dedi.
“AFYON JEOTERMAL KAYNAĞI İLE SERA ÜRETİMİ İÇİN AVANTAJLI ŞEHİR”
Jeotermal suyun üretiminde kullanılması konusuna da değinen Özcan, “Topraksız tarım seralarında veya topraklı tarım seralarında da ısıtma çok büyük bir maliyet. Yapmış olduğumuz fizibilitelerde de bunu gördük. Bu kadar büyük bir proje yaparsanız bunu ısıtmak için büyük bir gelire sahip olmanız gerekecek. Bu da işletme için karlı bir şey değil. Afyon jeotermal kaynağı bol olan bir şehir ve ışık açısından da dünya da ikinci uzun ışık alan gün sayısına sahip. Dolayısı ile her iki materyalde burada. Jeotermal yapı ucuz maliyetli olması ile birlikte Afyon’da bu yatırıma karar verdik” şeklinde konuştu.
“SANIRIM DOMATESLERDE BU MÜZİĞİ ÇOK SEVDİ”
Son olarak domates üretiminde klasik müzik tekniğinin kullanılmasına değinen Özcan, bunun Hollanda’daki seralardan örnek alındığını kaydetti. Türkiye’de eşine ender rastlanan bir yöntemle domates üretimi yaptıklarını vurgulayan Özcan şunları söyledi:
“Yapmış olduğumuz fizibiliteler sonucunda klasik müziğin üretime faydası olduğunu öğrendik ve bunu da yaklaşık 6 aydır da deniyoruz. Hakikaten de 6 ay öncesi ile 6 ay sonrasını karşılaştırdığımızda üretimin kaliteli olduğumuz gözlemledik ve bu müziğe devam etmeye karar verdik. Artık seramızda belirli saatlerde klasik müzik çalıyoruz. Çalıştırdığımız işçilerinde yorumunu alarak Kuğu Gölü Balesini çalıyoruz. Onun müziği çalışanlarımız açısında da çok seviliyorum sanırım domateslerde bu müziği çok sevdi.”
İHA