Polyar Zirat Makineleri Genel Müdür Yardımcısı Resul Polat ile Polyar Ziraat ve Rüzgar Makinesini konuşmak üzere bir araya geldik.
1985 yılında Adana'da kurulan Polyar Makina, kurucuların birbirine duyduğu güven ve çalışanlarına verdiği önem sayesinde kısa sürede yükselerek sektörün lider firmalarından biri haline gelmiş. Rüzgar Makinaları üretiminde Türkiye'de ilk ve tek olarak kendi tesislerinde, %100 Türk malı olarak üretilen Polyar Rüzgar Makineleri bahçe sahipleri ve çiftçilerin hizmetine sunulmuş.
Polyar Zirat Makineleri Genel Müdür Yardımcısı Resul Polat ile bir araya geldik.
Merhaba Resul Bey, öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Merhaba ben Resul Polat. 1990 Adana doğumluyum. Başkent Üniversitesi'nde Uluslararası Ticaret eğitimi aldım. 1985 yılında kurulan Polyar Grup'da 2. nesilim. Bayrak yarışında artık bayrak 2. nesile teslim ediliyor. Bunun bilincinde ve sorumluluğunda iş hayatına devam etmekteyim.
Polyar Ziraat firmasını ve faaliyetlerinizi bizlere anlatabilir misiniz? Ürün yelpazenizde hangi makineler bulunuyor?
Polyar Ziraat, Adana Orta Ölçekli Sanayi Sitesi'nde 2.000 metrekarelik kapalı alanda faaliyet gösteriyor ve tarımsal üretimde karşılaşılan donu engelleyici rüzgar makinesi üretiyor. Polyar 31 yıllık imalat tecrübesiyle bu makineyi kendisi imal edip; garanti, bakım, onarım gibi satış sonrası hizmetlerini sunuyor.
Zirai don nasıl oluşur?
Gündüz güneşten gelen ışınlar toprağı ısıtır ve toprak bu ışınları yaymaya (radyasyon) başlar. Topraktan yayılan o ışınlar havanın ısınmasına sebep olur. Gece olduğunda ise güneş ışınları gelmez ama toprak ışın yaymaya devam eder. Toprak ışın yaymaya devam ettiği için sürekli ısı kaybeder ve toprak seviyesine yakın hava da buna bağlı olarak soğur. Bu ısı kaybıyla beraber hava 0 derecenin altına düştüğünde zirai don meydana gelir.


Peki rüzgar makinesi nasıl çalışır? Kullanım alanları nelerdir?
İşte rüzgar makinesi soğuk, rüzgarsız ve havanın açık olduğu bu gecelerde topraktan yükselen ısıyı zemine beton dökülerek sabitlenmiş 10.40 metre uzunluğundaki kulesi ve yere doğru 6 derece eğimli kanatları sayesinde tekrardan toprağa doğru sirküle eder. Toprak seviyesindeki soğuk havayla yukardan gelen sıcak havayı karıştırıp ortamın sıcaklığını 4-5 derece kadar artırır.
Polyar, etkin tesir alanı ile, özellikle açık alan bahçecilik ve meyveciliğin korkulu rüyası olan don tehlikesine ne karşı en etkin çözümü sunuyor. %100 yerli tasarım ve Türk Mühendislik ürünü olan Polyar, denenmiş, test edilmiş ve tam randıman vermiş olup, gelen talepler üzerine seri üretime geçmiştir. Çekirdekli meyveler, yumuşak meyveler, üzüm, kayısı, kiraz, portakal ve limonda atkin bir biçimde kullanılıyor.

Polyar Ziraat olarak hedefleriniz ve çalışmalarınız nelerdir?
Öncelikli hedefimiz Polyar Grup'un tüm firmalarında yakaladığı "Polyar kaliteli üretir ve ürününün arkasındadır" imajını kaybetmemektir. Yeni ürün
ortaya koyabilmek ve var olan ürünümüzü daha teknolojik hale getirebilmek içinse AR-GE çalışmalarımız sürekli devam ediyor.
Kurumsal bazda satışlarınız hakkında bize neler söyleyeceksiniz?
2016 bizim açımızdan çok güzel geçiyor. Satışlarımızın çoğu potansiyel içeren satışlar. Makinelerimiz genelde Çukurova'da narenciye, Niğde'de bodur elma bahçelerinde kullanılıyordu. Bu sene ilk defa Adıyaman'da badem bahçesine, Burdur'da kiraz bahçesine makine kuracağız. Makinemizin bulunduğu bölge ve kullanıldığı meyve çeşidi artıyor. Bu da bizim için büyük mutluluk kaynağı tabi ki.
Sizce tarım makinalarında yeni teknolojilerin odaklandığı temel fayda nelerdir?
Kesinlikle verimlilik. Örneğin zirai don zamanı bademin çiçeği -2 dereceye 30 dakika maruz kalsa %25 oranında zarar görüyor. -3 derecede ise tamamen ölüyor. 500 dönüm badem bahçesi için bu zararı bir hayal etsenize. Sadece bizim makinelerimiz için değil tüm tarım makinelerinin odak noktası verimi artırmak. Her ihtiyaç bir icadı tetikliyor. Bizim makinemizde verimlilik meyvede tonajı artırmayken, hasat makinelerinde verimlilik toplama maliyetini ve zamanı verimli kullanmaya dönüşüyor. İlaçlama makinesinde bu, ilacı ve zamanı verimli kullanmaya, damla sulama sisteminde ise suyu ve zamanı verimli kullanmaya dönüşüyor. Bu örnekler daha da artırılabilir.
Türkiye'deki tarım makinaları sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yalnızca Türkiye'de değil tüm dünyada tarımın ticaret hacmi her geçen yıl büyüyor. Türkiye birçok tarım makinesini kendi üretiyor ve ihracatını yapıyor. Ekonomi Bakanlığı'nın verilerine göre 2015 yılında ihracat 274 milyon dolar olarak gerçekleşti. Ancak işin rengi yüksek teknolojili sistemlere gelince biraz değişiyor. Halen Amerika ve Batı Avrupa tarımda kullanılan otomasyon sistemleri ve robot mekanizmalarında ne yazık ki bizden çok ilerde görünüyor.
Türkiye'de tarımsal mekanizasyonda yaşanan zorluklar nelerdir? Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Zorlukların en büyüğü çiftçilerin makineleşmede maddi yetersizliği olarak göze çarpıyor. Büyük tarım işletmeleri, büyük çiftçiler makineleşme yatırımlarını bir şekilde finanse edebiliyorlar ama küçük çiftçiler için bu biraz daha zor gerçekleşiyor. Klişe olacak belki ama burada en büyük sorumluluk tabi ki devlete düşüyor. Devletin hibe ve destek programlarıyla makineleşmenin önünü açması, bankaların da düşük faizli kredilerle çiftçinin elini rahatlatması burada kilit nokta olacaktır.
Son olarak dünyanın nüfusu ve buna bağlı olarak gıdaya ihtiyacı artıyor. Tarımsal üretim ise gelişmekte olan ülkelere doğru kayıyor. Türkiye'nin bu durumu iyi okuması gerekiyor. İklim, tarım arazisi, su kaynakları, ürün çeşidi açısından harika bir ülkeyiz. Tarımın teknolojiyle beraber yürümesi için çiftçimizin daha fazla bilinçlendirilmesi, insanların tarım arazilerini işlemeye ve oralarda yaşamaya teşvik edilmesi, daha fazla maddi destek sağlanması lazım. Herkesin hakkıyla üretip, hakkını kazanması dileğiyle.
Röportaj: Tuğba Gülsever