Akdeniz Üniversitesinden Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümünden Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kaplan ile ülkemizin tarımsal durumunu ve bitkisel analiz konularını konuştuk.
Tarım sektörü Türkiye'nin vazgeçemeyeceği, Dünya'daki pek çok ülkenin stratejik sektör dediği bir alan olduğunu anlatan Akdeniz Üniversitesi'nden Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümünden Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kaplan, "Bunun sebebi de Dünyada iki tane önemli güvenlikten bahsediyoruz. Bunların birisi enerji güvenliği diğeri de gıda güvenliğidir. Hiçbir ülke bu iki alanı riske etmiyor, edemiyor ve edemeyecek. . Sadece bugün edemiyor değil gelecekte de edemeyecek hatta tarım artık yavaş yavaş enerji güvenliğine de destek sağlıyor. Çünkü enerji bitkileri üreterek de gelecek yüzyılda çevreye duyarlı enerjileri üretmek bakımından tarımın ürettiği bitkilerinde enerji bitkileri üzerinden çok önemli bir fonksiyonu olacak. Bir taraftan da insan enerjisi, hayvan enerjisi açısından da bitkisel üretim vazgeçilmez stratejik sektör. Bu bakımdan zaten bütün ülkeler tarım sektörüne stratejik sektör bakarak destekliyorlar. Tarım bütün dünyada desteklenen destekle yürüyebilen bir sektör. Türkiye açısından önemi de çok geniş bir istihdam barındırıyor. Giderek çalıştırdığı insan sayısı azalıyor olmakla birlikte hala istihdamda çok önemli bir paya sahip. Bir de Türkiye siyasetende çevresine etki yapmak isteyen etkili olmak isteyen bir ülke böyle bir yaklaşımını her geçen gün biraz daha hissediyoruz. Tarımsal üretimde çevreye etki yapmak bakımından çeşitli kriz anında o ülkelere gıda yardımı üzerinden yardım etmek ülkelerin bulunduğu coğrafyada ki etkinliğini artırmak istemesi nedeniyle de tarım sektörünü çok önemli sayıyorum. Önümüzdeki yıllarda da Türkiye'nin bu gücünü iyi kullanacağını, hatta kullanmasını da gerektiğini düşünüyorum. Sizin çevrenizde krizler varsa kriz alanlarına insanların acil ihtiyaçlarını, gıda ihtiyaçlarını götürürseniz bunun paradan daha makbul olduğunu o toplumlar üzerinde o topluluklar üzerinde etkili olduğunu göreceğiz" dedi.
Antalya'nın Türkiye seracılığının başkenti olduğunu belirten Prof. Dr. Mustafa Kaplan, Antalya'nın bu konuda hem deneyimli hem de çok geniş sera alanlarına sahip olduğunu belirterek sözlerini sürdürdü; "Türkiye de tarımsal üretimi, tarımsal gayri safi hâsılayı arttırmak istediğimizde üretimde bazıları önemli öneme sahip, seracılık bunlardan biridir. Normalde tüm tarım alanlarımızın büyüklüğü içinde sera alanlarımızın büyüklüğünü düşünürsek çok küçük. Ama ürettiğimiz tarımsal hâsıla içinde seracılığın ürettiği değere baktığımız zaman bu küçük alana rağmen çok büyük bir etkiye sahip yani biz tarımsal üretimde tarımsal Gayri safi hâsılada bir sıçrama yapacaksak, hükümetlerin stratejisinde 2023 planında bir sıçrama varsa burada üzerinde kafa yoracağı alanlardan birisi en önemli bir tanesinin seracılık olduğunu düşünüyorum. Yani, yuvarlak rakamlarla konuşalım 650 bin dönümlük bir sera alanınız var mesela toplam büyüklüğünüz içerisinde bu küçük bir alan yani bir milyon hektarlık bir alanda bitkisel üretim yapıyorsanız 65 bin hektarlık alan küçük bir alan. Ama üretim değeri olarak baktığınızda 650 bin dönümlük bir yerde eğer 10 bin dolar çok yuvarlar söylüyorum bir üretim yaptığınızda bunun değer olarak karşılığı hemen 6,5 milyar dolara ulaşıyor. Rakam büyük tarımsal safi hâsılatı içinde birden bire bu küçücük alanda tarımsal gayri safi hâsılatınızın yüzde 10'unun buradan elde ettiğinizi düşünürsünüz. Yani siz 650 binlik bir alanı bir milyona çıkardığınız zaman daha da önemlisi bu küçük alandan verimliliğinizi artırdığınızda yani birim alanda üretiminizi arttırdığınızı düşünürsek sıçramanın hâsıla içindeki büyüklüğü çok hissedilir. Çok büyük olacaktır. O bakımdan bunu çok önemsemek lazım yani karar vericiler masaya tarımsal üretimde hâsılayı büyütmek tarımsal gayri hâsılayı büyütmek düşüncesini masaya koyduklarında makro büyüklük açısından eğer bir düzenleme yapacaklarsa sözümün başında söyledim hemen üzerinde duracakları sektörlerin başında seracılık olması gerekmektedir."
YAPRAK ANALİZİ ve ANALİZ DESTEKLERİ
Seracılıkla ilgili de pek çok şey söyleyebileceğini anlatan Prof. Dr. Mustafa Kaplan, bunların içerisinde birkaç tanesine vurgu yaparak sözlerini sürdürdü, " Benim de uzmanlık alanım olan gübre ve bitki besleme; Biz biliyoruz ki başarılı yüksek bir verim yüksek bir kalite yani başarılı bir bitkisel üretim elde edeceksek bunun ön şartlarından biri suyu, toprağı ve iklimi iyi yönetmekten geçer. Örtü altı tarımının tarımsal hâsıla içerisindeki büyüklüğü ihracata yaptığı katkı çok özel bir değere sahiptir. Birim olandan üretilen değerin hububat tarımına göre 100 kat daha yüksek olduğunu dikkate aldığımızda bu üretim alanına özel bir ilgi gösterme gerekliliği çok açıktır. Sağlıklı ve verimli bir üretimin olmazsa olmazı olan yeterli ve dengeli bir bitki beslemenin etkisi; her yaşanan tecrübe ile bir kez daha güçlü bir şekilde hissedilmektedir. Başarılı bir bitki besleme yapabilmek için sadece gözlem ve tecrübelerimize güvenmek; yanlıştır. Alışkanlıklarımızın kolaycılığı ve mevcudu sürdürme alışkanlığımız, kanaatkârlığımız ilerleme hızımızı çok yavaşlatmaktadır. Hâlbuki daha başarılı yeni çeşitler, pek çok gelişme, verim ve kalite konusunda ki potansiyelimizi hızla büyütmektedir. Ancak yetersiz ya da dengesiz beslenme bu oluşan potansiyelin gerçekleşmesinde önemli bir engel olarak ortaya çıkmaktadır. Diğer bir ifade ile artan verim potansiyelleri ve verim gerçekleşmeleri bitki besleme sorunlarını yaygınlaştırmaktadır. Bu nedenle oluşan besleme sorunlarının ilk yansımaları, doğrudan ve dolaylı olarak ürün kalitelerinde daha belirgin olarak görülmektedir. Hâlbuki günümüz ekonomisinde kalite, karlılığın en gerekli faktörü olarak yer almaktadır. Karlı bir bitkisel üretim yapmak isteyen her üreticinin en önemli öncelikleri arasında bitkilerini doğru beslemek olmak zorundadır. Bu konuyu yeterince ciddiye almayan üreticilerin mevcut ve en önemli sorun olarak bildikleri konuların büyük bir bölümü doğrudan bitki besleme ile ilişkilidir. Ancak pek çok üreticimiz kalite ve bitki besleme arasındaki bu güçlü ilişkiyi kavramada yetersizlikleri bulunmaktadır. Bu yetersiz bilinci geliştirmenin en etkin yolunun yapılacak bitki analizleri marifetiyle bitki beslemesindeki yetersizlik ve dengesizlikleri göstermek ve gidermek olduğu söylenebilir."
BİTKİ ANALİZLERİNDE EN ÇOK TERCİH EDİLEN YÖNTEM "YAPRAK ANALİZİ"
"Bitki analizi, bitki türüne göre uygun bitki kısmından, doğru zamanda alınan bitki dokusunun kimyasal olarak analiz edilmesidir" diyen Prof. Dr. Mustafa Kaplan, "Bitki analizlerinde en çok tercih edilen ve en yaygın kullanılan yöntem ise "yaprak analizidir". Yaprak analizleriyle; bitkinin genel olarak beslenme durumu, gizli noksanlıkların ya da aşırı düzeyde bulunan besin maddelerinin tayini, gübreleme ile ilave edilen besin elementlerinin bitki tarafından alınıp alınmadığı gibi pek çok durum izlenebilmektedir. Bu sayede; toprağa uygulandığı halde bitkide halen noksan görülen besin elementi ile ilgili müdahale yapma şansımız doğmakta ve ileriki aşamalarda karşılaşacağımız verim ve kalite kayıplarına karşı da tedbirler alabilmekteyiz. Yaprak analizleri ile bitkide bulunan element konsantrasyonları arasındaki dengelere bakarak gübrelemeleri çok daha doğru olarak yönlendirmek toprak analiz sonuçlarını daha doğru olarak yorumlamak mümkün olmaktadır. Bitki analizleri, bir sonraki yılda yapılacak gübreleme programının hazırlanmasında da çok yararlı bilgiler verebilmektedir. Üreticilerin karşılaştıkları pek çok sorun çoğu zaman doğrudan, bazende dolaylı olarak bitki beslemesi ile ilgilidir. Bitki analiz sonuçları ile gübrelemelerini yönlendiren üreticilerin verim ve kalite farklılıkları yoluyla önemli bir avantaj yaratabilecekleri açıktır" dedi.
" ÜRETİCİLER ANALİZ DEĞERLERİNİN OLMAMASI SONUCUNDA PEK ÇOK SORUNU YANLIŞ TEŞHİS EDİYORLAR"
Prof. Dr. Mustafa Kaplan, Tarla - Bahçe tarımında uygulanan toprak analiz desteğinin örtüaltı tarımı için uyarlanmasının kolay ve çok etkili olacağını tekrar vurgulamak gerektiğini belirterek sözlerini şöyle tamamladı, "Özellikle bitki analizinin örtü altında çok etkin olarak kullanılabileceğini söyleyebiliriz. Bitki analizleri marifetiyle üreticilerimizin yetersizlik ve yanlışlarını anlamak bunları çözme imkânları olabilecektir. Hâlbuki üreticiler veri eksikliği, yani analiz değerlerinin olmaması sonucu, pek çok sorunu yanlış teşhis etmektedirler. Yeni ve yüksek maliyetlerle başka yanlış uygulamalara yönelinmekte ve yönetilmektedirler. Bu kısır döngülerden kurtuluşun esası açıktır. Sorunların doğru teşhisine ihtiyaç vardır ve bu da sağlıklı verileri toplamak ve bunları doğru değerlendirmekle olur. Eğer üreticilerimizin başarılı ve karlı bir üretim yapmasını istiyorsak hep birlikte sürekli bir kazanç istiyorsak analiz desteklerini örtüaltı tarımı için de istemeliyiz. Hatta öncelikli olduğunu, gecikmiş olduğunu vurgulamamız gerekir."
Röportaj : Murat Çakır