Yerli tohum firması olmak demedim. Çünkü ihracat yaptığımızı yetmişten fazla ülkede yabancı firmayız. Yerli bir tohum firması olmamızın Türk üreticisi ve tüketicisi nezdinde duygusal bir karşılığı var elbette. Ancak inanın hiç kimse rakiplerinizden iyi olmadığınız sürece ürünlerinize itibar etmiyor. Diğer bir yandan da çok uluslu bir firma olmak ve dünyanın en büyük tohum firmaları arasında olmak hedefiniz de varsa bizler için yerli olmanın karşılığı gurur duymak ve bu sorumlulukla daha çok çalışmak anlamına geliyor.
Bilgiye ulaşmanın artık çok kolay olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Bilgi bir o kadarda hızlı yayılıyor ve hızla eskiyor. Dünyada önemli bir oyuncu olmak için yapmamız gereken; hiç kimsenin bilmediği yeni bilgiyi üretmek. Bu vizyonla bilimin sınırlarını genişletme yolunda çok büyük enerji tüketiyoruz. Ar-Ge ve yenilikçi uygulamalar (innovasyon) günümüzde rekabetin ön koşulu haline geldi. Paranın bile önemini yitirdiği bu ortamda firmaların ayakta kalmak için dahi ar-ge ve innovasyona ihtiyaçları var.
Ülkemizin 2023 vizyonuna katkıda bulunmak, ekonomimizde katma değer yaratacak, uluslararası pazarda rekabet gücümüzü artıracak, ileri teknoloji içeren tohumlar üretmek hedefindeyiz. Bu bağlamda üretim süreçlerinde yenilik yapılması, ürün kalitesi ve standardının yükseltilmesi, verimliliğin artırılması, üretim maliyetlerinin düşürülmesi, teknolojik bilginin ticarete konu edilmesi amacıyla yaptığımız ar-ge çalışmalarımız nedeniyle Ekonomi Bakanlığımızca tescil edilerek Türkiye'nin tohumculuk sektöründeki ilk Ar-Ge merkezi olduk.
Bilimsel bir temelde yürüttüğümüz ar-ge çalışmalarımızla moleküler seviyede bilimin bulanık taraflarına odaklanıyoruz. Bu bilimsel bulanıklıkları deneysel ve teknik içerik taşıyan ve sürekli kaydedilen özgün çıktılar halinde netleştiriyoruz. İşte bu noktada sadece bize ait olan yeni bilgi bizi rekabette öne geçiriyor.
Sahip olduğumuz sürdürülebilir kaliteli tohum üretim uygulamalarımız ve alt yapı yatırımlarımızla her geçen gün kapasitemizi artırmaktayız. Artan üretim kapasitemiz sürdürülebilir bir kalite yönetimi anlayışı geliştirmemize olanak sağladı. Bu sayede her bir tohumu, her aşamada takip edebiliyoruz. Tohumumuzu kullanan üreticiler dünyanın hangi ülkesinde olurlarsa olsunlar geriye dönük izlenebilirlik sistemimiz sayesinde bize ulaşabiliyorlar ve kullandıkları her bir tohuma ait her türlü bilgiyi elde edebiliyorlar. Bize ait bu kalite anlayışını dünyada kabul görmüş ISO 9001 kalite yönetim sistemiyle entegre ederek küresel bir akreditasyona da sahip olduk. Şu anda sektörümüzdeki tüm küresel aktörlerle aynı standartlardayız.
Gelişmiş ülke pazarlarında faaliyet gösteren profesyonel üreticilerin talep ettikleri GSPP kalite yönetim sistemini de kendi sistemimizle harmanladık ve GSPP akreditasyonuna da sahip olduk. Şu anda alt yapı yatırımı olarak dünyanın en büyük GSPP tohum üretim tesisine sahibiz. Good Seed and Plant Practices olarak anılan ve tohum sağlığı yönünden üreticiye bir nevi garanti sağlayan bu kalite yönetim sisteminin akreditasyonuna sahip olarak yüksek katma değerli pazarlarda, tohum satmak konusunda önümüzdeki son engeli de bu sayede kaldırmış olduk.
Önümüze çıkan her yok ettiğimiz engel Türk tohumculuk sektörünün yolunu açmaktan başka bir şey değil. Liderlik ettiğimiz ve bizi takip eden tüm Türk tohum firmalarını küresel alanda bizimle birlikte görmek istiyoruz. Ülkemizi güçlü bir tohumcu ülke olarak tanıtmanın yolunun buradan geçtiğini düşünüyoruz. Tarım politikaları olmayan, politikalarının ta kendisinin tarım olduğu İsrail ve Hollanda gibi ülkelerin rekabette önüne geçmek için yapmamız gereken de bu.
Son yıllarda nüfusları hızla yaşlanan gelişmiş ülkeler bireylerin sosyal güvenlik sistemlerine getirdikleri yükleri azaltmanın yollarını aramakla meşguller. Örneğin Almanya'da hastalanan her bir çalışanın ekonomiye getirdiği tedavi yükü ve ekonomiden götürdüğü iş kaybı hesap konusu yapılmakta ve istatistiki veriler tutulmakta. Elde edilen sonuçlar bu kayıpları azaltmanın doğru beslenmeden geçtiğini ortaya koymakta. Bu nedenle bu gelişmiş ülkeler organik tarımı, organik ürünleri desteklemekte ve insanları organik beslenmeleri yönünde teşvik etmekteler. Artık günümüzde organik tarım bir fantezi olmaktan çıktı ve organik ürünlere talep hızla artmakta. Kimya devi firmalar tohum firmalarını satın alarak hastalıklara karşı genetik dayanıklılığın yollarını aramaktalar. Kimyasal mücadelenin bir gün biteceğinin onlarda farkındalar. Firma olarak bizde organik tohum üretimine başladık. Dünyada hızla talebi artan organik tohumlarımız için yeni bir segment ve marka hattı oluşturuyoruz. En geç bir yıl sonra organik tohum markamızın küresel ölçekte tanıtımını yapacağız.
Ziya Yıldız
ZİRAAT MÜHENDİSİ
AREA SALES MANAGER AMERİCA'S