50.000 yıl sene önce inovasyonda inanılmaz bir gelişme oldu ve kullanılan eşya ve silahlar daha karışık ve işe yarar hale, kültür ve iletişim ise daha kompleks bir hale geldi.
Maalesef karmaşık insan toplumları, hayali hiyeraşilere ve adil olmayan ayrımlara ihtiyaç duyar. Elbette tüm hiyeraşiler ahlaken aynı değildir ve bazı toplumlar aşırı derecelere varan ayrımcılıklardan diğerlerine nazaran daha çok etkilenmişlerdir. Hiyeraşilerin bu anlamda önemli bir görevi vardır: birbirini hiç tanımayan insanların, tanışmak için gereken zamanı ve enerjiyi harcamadan birbirlerine nasıl davranacaklarını bilmelerini sağlar. Elbette bireyse yetenekler de toplumsal farkların oluşumunda rol oynar ama tavır ve karakter farkları genellikle hayali hiyeraşiler aracılığıyla yerleşir. Bu iki şekilde olur: Birincisi ve en önemlisi, çoğu becerinin eğitimle kazandırılması ve geliştirilmesidir. Belli bir beceriyle doğan biri eğer desteklenmez, geliştirilemez ve çalıştırılmazsa becerisi zamanla körelir. Her insan becerilerini geliştirme ve iyileştirmekte eşit şansa sahip değildir, bu şansa sahip olup olmamaları da toplumlarının hayali hiyerarşsinde nerede olduklarıyla yakından ilintilidir. 1700'de doğduktan sonra birbirinden ayrılmış ikiz kardeşler hayal edin. Bunlardan birinin İstanbul'da zengin bir tüccar aile tarafından, diğerinin ise uzak bir Anadolu köyünde fakir köylüler tarafından yetiştirildiğini varsayalım. Tamamen aynı genlere sahip olmalarına rağmen, yirmi yaşına geldiklerinde bu ikisinin ticaret yapma veya el arabası çekme yetenekleri birbiriyle aynı olmayacaktır.
Ayrıca farklı sınıflara mensup insanlar tam olarak aynı becerilere sahip olsalar bile, aynı oyunu farklı kurallara göre oynamak zorunda kalacakları için de aynı başarıları elde edemeyeceklerdir. Köylü kardeş zengin tüccar kardeşiyle aynı tüccarlık maharetine sahip olsa bile, zengin olma şansları aynı olmayacaktır. Ekonomi oyunu, gayrı resmi "cam tavanlar" ve çeşitli yasal kısıtlamalarla doludur.[*]
50.000 yıl sene önce inovasyonda inanılmaz bir gelişme oldu ve kullanılan eşya ve silahlar daha karışık ve işe yarar hale, kültür ve iletişim ise daha kompleks bir hale geldi.
Beynin çok amaçlı hale gelmesiyle insanlar birbirleriyle daha iyi iletişim kurarken en ufak detaya kadar anlaşabilir hale geldiler ve bu işbirliklerin yolunu açtı. Bu ise bizi gezegende diğer canlılardan ayıran en büyük özellik oldu. Zayıf vücudumuza ve zayıf algılarımıza rağmen büyük gruplar halinde işbirliği yapabilerek arılar veya kurt sürülerinden farklı bir topluluk oluşturabildik. Beynin bu gelişimiyle yazılı tarihte kimsenin sahip olmadığı özelliklere sahip olduk; Bilgi edinmek, edinilen bilginin saklanması ve bir sonraki jenerasyonlara aktarılması, bu bilgiyi geliştirerek daha derin anlayış kazanmak mümkün oldu.
Bilgi genetik aracılığıyla kuşaklar arasında aktarılmak durumunda olduğundan 4000 sene boyunca insan hayatında çok büyük değişiklikler olmadı.
İnsanlığın iyiliğine yönelik gerekli çoğu şey kolektif bilinçaltı sayesinde dünyanın farklı noktalarında, farklı insanlar tarafından, aynı dönemlerde keşfedilir. Elektrik, uçak, televizyon, radyo buna en yakın örnekleridir. Bu aslında özüne yakın olmanın yanı sıra, sıkı ve yoğun bir çalışmanın sonucudur.
12 bin yıl önce gibi bir zamanda insanlar, Afrika'dan Çin'e dünyanın farklı noktalarında tarımı geliştirdi. Ondan sonra herşey çok hızlı değişmeye başladı. Daha önce avcı toplayıcının hayatta kalma yetenekleri için yoğun fiziksel ve zihinsel yetenekler gerekirken, tarım sonucunda bireyler hayatta kalma için başkalarının yeteneklerine güvenebilir oldular, bu sebeple de bazı yetenekler üzerinde ustalaşabildiler. Bazıları daha iyi aletler yaparken, bazıları daha iyi ekinler yetiştirmek için çalıştılar, veya icat etmeye yöneldiler. Tarımın verimi arttıkça uygarlıkların kurulmasını sağladı. Gıda stokları , savunma yapıları kurulmasına, köyler şehirlere, şehirler krallıklara, krallıklar ise imparatorluklara dönüştü ve bilgi edinimi hızlandı, kolaylaştı. Üstelik iyilikte, kötülükte aynı hızla yayıldı.
"İnsan bir bukalemundur; doğasının yasası gereği, bulunduğu yerin rengini alır."[x] Şimdi ise her ne kadar hayali sınırlar hala ülkeleri belirlese de, bir seçim şansımız var. Bernard Shaw dünyada, kendi çıkarları için yaşayan insanlar veya dünyayı herkesin yaşaması için daha iyi bir hale getirmeye çalışan insanlar arasında bitmek tükenmez bir savaş olduğunu söyler. Bu sebeple gruplar en başta güven üzerine kurulmalıdır. Belki kurulan bu birliktelikle bir Kral Arthur bulunabilir ama yuvarlak masada herkes eşit söz hakkına sahiptir. Amaç bellidir ve herkes için aynıdır, insanlığın kurtuluşu olacak Kutsal Kase'yi ele geçirmek. Yalnız herkes ormana kendi yolundan gitmek durumundadır. Bu yol ormanın en karanlık yoludur. Sadece kendisine göre. Çünkü korktuğu şeyleri temsil etmektedir. Bu sebeple aynı amaç uğruna hareket edilse de herkesin çağrısının, yeteneklerinin ve görevlerinin ayrı olduğunu kabullenilmeli ve ilerlemek için herkes kendine özel somut görevlerini yerine getirmelidir. Bu yönle hiç kimse başkasının yerine konulamaz ve işin en eğlenceli tarafı ise bu görevleri gerçekleştirmek için her fırsatın kendine özel olmasıdır.
Örneğin bu gruplardan kendi iradenizle seçebildiğiniz, aldığınız nefes ve su dışında sizi siz yapan hücrelerin değişiminde büyük bir rol oynayan gıdanızı sağlayabilecek Topluluk Destekli Tarım'a bakalım. Topluluk destekli tarım modeli 30 yıldan fazla bir süredir var ve yerel toplulukların sürdürülebilir döngü olmayan sistemin çarkında sadece bilinçsiz bir tüketici olmaları yerine gıda tüketiminde rol alarak üretimi de etkiledikleri, gereksiz aracıların önünü keserek bitkilerin büyümesinde bir nebze olsa katkıları olması için kurulmuş bir sistemdir.
12 bin yılda bir çok şeyden ödün vererek ulaştığımız 21.yüzyılda sağlıklı, doğal, taze ve mevsimine uygun gerçek gıdaya aracısız erişim imkanından daha değerli ne olabilir ki ? Üstelik üreticilerin de tarımsal üretimin içerdiği - hastalık ve hava koşullarından kaynaklı zayıf hasat, piyasa belirsizliği, fiyat belirsizliği, sermaye erişimi gibi riskleri tüketicilerle paylaştırarak ürünlerini adil bir fiyattan satabilmesine olanak sağlamaktadır.
Gıda ile ilgili şeffaf, herkese açık, merkezi olmayıp ara yapıcılara ihtiyaç duymayan grup ve toplulukların kurulması, uçtan uca güvenin sağlanması açısından gerekli koşullardan biridir. Dijital varlıklar aracılığıyla dünyanın dört bir yanındaki tarlalara ortak olmanızı sağlayan Endüstri 4.0 özelliklerini taşıyan, belki de Tarım 4.0 diyebileceğimiz smartlands.io platformu, 2 Milyon Dolar'lık yatırımla çoktan ceviz ağaçlarını sahiplendirmeye başladı. Birazdan inceleyeceğimiz, Ethereum Akıllı Sözleşmeler teknolojisini kullanarak dikey ve topraksız tarım konteynerleri ile farklı bir oluşuma adım atan "OurRoots.Life" ise dünyaya çok farklı bir gıda tedarik zinciri olasılığı sunmak üzere. Şeffaflık ile üreticinin olduğu kadar, bilinçli tüketicinin de gıda üretiminde söz sahibi olduğu ve gıda sisteminin bunun üzerine kurulduğu bir dünya Tarım 4.0 ile mümkün.
["Gıda ve tarım aynı şeyin ön ve arka yüzleridir. Gün gibi açıktır ki eğer doğal tarım uygulanmazsa, halka doğal gıda sunulamaz . Ama eğer doğal beslenme kabul görmezse, çiftçi ne yetiştireceğini şaşırır. "Doğru Gıda, Doğru Eylem, Doğru Farkındalık" bu üçü birbirinden ayrılamaz. Eğer biri eksikse, hiç biri gerçekleştirilemez. Eğer biri gerçekleşirse hepsi gerçekleşir"
Masonobu Fukuoka]
Gaia** ve Teknolojik Tekillilik
2050'de 9 milyar insana ulaşacak gıda tüketiminin nasıl sürdürülebilir hale geleceğine bakmadan önce Gaia Hipotezi ile James P. Lovecraft insan ile dünya için gerçekleşebilecek olası 4 senaryoyu yazar:
1. İstilacı hastalığın yok edilmesi
2. Kronik enfeksiyon;
3. Evsahibinin yok edilmesi.
4. Simbiyoz - ziyaretçi ve ev sahibinin karşılıklı çıkar ile kalıcı bir ilişkisi.
Lovecraft, olabilecek bütün sonuçlar arasından en zorunun Dünya ile insanın simbiyotik bir ilişkiye giremeyeceğini söyler. Belki Panteist*** bir görüşe sahip olsaydı gezegen ve insanın; ev sahibi ve ziyaretçinin ayrı şeyler olmadığını dolayısıyla amaç ortak çıkar olmadan tek bir organizma gibi yaşayabileceğini görebilirdi.
Üçüncü sonuç olabilecek evsahibinin, yani dünyamızın yok edilmesinin ise biyosferin daha önce hiç olmadığı kadar güçlü olmasından dolayı mümkün olmayacağını dile getirir. Hatta Carl Sagan'ın eşi Margulis'in sözlerini tekrarlar: "İnanılmaz yaratıcılığına rağmen hiçbir insan kültürü gezegenin yaşamını durduramaz, hatta denemesi bile söz konusu olamaz."
Kişisel olarak yapay zekanın da insan kültürünün bir sonucu olduğunu hesaba katarak, Teknolojik Tekillilik Yılı'na yaklaştığımıza inandığım ve herşeyin mümkün olabileceği bu dönemlerde ikisinin de sözlerine pek katılmıyorum.
Lovecraft, ikinci sonuç olan insanların ev sahibine, kronik enfeksiyona sebep olmasının olanaksız olduğunu savunur. Doğrudur, bilinçsiz insan aktivitesi gezegen düzenini değişikliye uğratıyor ve sera gazlarının üretimi küresel ekosistemi geri dönülemez bir aşamaya getirdi. Üstelik dünyadaki endüstrileşmeyle, bu tür değişimler sadece ilerleyebilir. Yüzyılın sonunda, bilim insanlarının dikkate alındığı en kötü senaryoda Bangladesh gibi kalabalık sahil ülkelerini silip yok edilebilir veya dünyanın başka bölümlerinde milyarlarca insan için felaket olacak tarımsal çöküşleri tetiklenebilir. Bulunduğumuz kaotik sistemde yakın geleceğin tahmin edilmesi ve olacak değişikliğin ölçeğinin bilinmesi çok zor görünmekte.
Lovecraft son olarak iklim değişikliğinin belki de, gezegenin insan yükünü üzerinden silkelemek için kullandığı bir savunma mekanizması olduğunu anlatır. İklim değişikliğinin yan etkileri olarak yeni hastalık modelleri insan nüfusunu düzenlemek için ortaya çıkarabilir. Aslında bakteri topluluklarından ibaret olan bedenlerimiz birbirinden ayrılmayacak şekilde daha büyük ölçekte olan bakteryel biyosfere bağlanmıştır. Bu sebeple gelecekle ile ilgili olabilecek plan ve umutlarımız yerine mikrobiyoloji ve epidemiyoloji çok daha iyi rehberler olacaktır.
Sonuç olarak doğal dünyanın yok edilmesi küresel kapitalizm, sanayileşme veya Batılı medeniyetler, veya herhangi bir insan organizasyonunun sonucu değil, ağaçlardan inmekle büyük hata yaptıklarını düşünenlerin sayısı gün geçtikçe artsa da, gözüdoymaz, olağanüstü bir primatın evrimsel başarısının bir sonucudur. Ve yine çözümü de bu aynı primat ile olacaktır.
542 milyon yılda evrimleşen çok hücreli organizmalar için hayali zaman ölçütlerini üçe bölen bilim insanları Palezoik çağ sonrasında, 65 milyon yıl önce gezegenin hakimi dinozorların yok olmasıyla biten Mezozoik Çağ, ve içinde yaşadığımız dönem olan canlıların müthiş çeşitliğinin oluşmasını sağlayan Senozoik Çağ olarak ayırmıştır.
E.O Wilson ise Eromozoik Çağ adını verdiği, Yalnızlığın Zamanı olarakta adlandırılabilen üzücü bir çağa giriş yapmakta olduğumuzu bildirmektedir. Bir çok biyolog tek bir tür sebebiyle Altıncı kitlesel yok oluşa doğru ilerlediğimize inanmaktadır. Ne güzel zamanlarda yaşıyoruz, yapay zekanın öne geçeceği Teknolojik Tekillilik Yıl'ı ile aynı zamanlara gelmesi tesadüf mü yoksa insanlığın başarısızlığı mı ? Daha doğrusu başarısı mı ?
[*] Homo Sapiens - Yuval Noah Harari
[**]Gaia veya Gaea, Yunan mitolojisinde yeryüzünü simgeleyen, arzın tecessümü (cisimleşmiş hâli) olan tanrıçadır
[***] Panteizm ya da tüm tanrıcılık, her şeyi kapsayan içkin bir Tanrı'nın, Evren'in ya da doğanın Tanrı ile aynı olduğu görüşüdür. Panteistler kişileştirilmiş ya da antropomorfik bir Tanrıya inanmazlar.
[x]Mark Twain
KAYNAK:
Lynn Margulis Symbiotic Planet: A New Look At Evolution
J. Baird Callicott Thinking Like a Planet: The Land Ethic and the Earth Ethic
Straw Dogs: Thoughts On Humans And Other Animals John Gray
Unsuspecting Souls: The Disappearance of the Human Being
https://books.google.com.tr/books?isbn=1458784134 - Bu sayfanın çevirisini yap
Berry Sanders - 2010
E.O.Wilson, "The Creation : an appeal to save life on Earth", 2006.
Sylva Sylvarum or A Natural History by Francis Bacon
http://www.telegraph.co.uk/news/health/news/9742960/Obesity-killing-three-times-as-many-as-malnutrition.html
https://www.sciencedaily.com/releases/2017/06/170612094128.htm
https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC5091364/
Tarım.com.tr