Traktörde hurda teşviki bekleyen, KDV farkını bir yıl geç alan ve ihracatta yüzde 20 gümrük vergisine tabi tutulan tarım makineleri sektörü iç ve dış pazarda adil rekabet istiyor.
Türkiye’de tarım sektörünün istikrarlı bir yapıya kavuşması, daha verimli ve sürdürülebilir üretim açısından mekanizasyon önemli bir role sahip.
Ancak tarım sektöründe, tıpkı toprağı işleyen, hayvancılıkla uğran üreticiler gibi tarım makineleri üreticilerinin de bir takım sorunları var.
Bu hafta Bloomberg HT ekranlarında yayınlanan Eko-Tarım programına Türk Tarım Alet ve Makineleri İmalatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi (TARMAKBİR) Yüksel Özdek konuk oldu.
Özdek, son dönemde önemli yatırımlara imza atarak gelişim gösteren traktör sanayi ile ilgili son rakamları da paylaştı.
TARMAKBİR’in raporuna göre Ocak-Eylül 2014 döneminde 49 bin adet traktör üretildi.
Traktör satış miktarı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 11’lik büyüme kaydetti.
İhracatta ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 15’lik büyüme gerçekleşti.
Eylül ayı itibariyle ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 108 olurken, ihracattaki büyüme de yüzde 25 olarak gerçekleşti.
-Tarım makineleri sektörü bu yıl 40 milyon $ dış ticaret fazlası verdi
Özdek, rakamların sektör adına önemine şu cümle ile dikkat çekti: “Tarım makineleri sektörü olarak 5-6 yıl önce 250 milyar dolar dış ticaret açığı verirken, bu yıl itibariyle 40 milyon dolar dış ticaret fazlası verdik.”
Buraya kadar her şey toz pembe gözükebilir.
Ancak tarım makineleri sektörünün de hem iç hem dış pazarda çözüm bekleyen birçok sorunu bulunuyor.
Biz, ilk etapta öne çıkan sorunlara değineceğiz.
Bildiğiniz üzere hurda traktör projesi, Türkiye makine sektörü strateji belgesinde bir eylem planı olarak yer alan ve uzun süredir konuşulan bir konu.
Söz konusu proje ile ilgili olarak mevcut bilgi, veri ve dokümanların başta Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı olmak üzere tüm sorumlu paydaşlara iletildiğini belirten Yüksel Özdek, “Bu konuda artık siyasi otoritenin bir karar vermesi gerekiyor” dedi.
Türkiye’de resmi verilere göre trafikte kayıtlı tescilli traktör sayısı 1.5 milyon civarında. 750 bin traktörün ortalama ömrü 35 yaş üzeri olduğu Türkiye’de toplam traktör parkının ortalama yaşı ise 23. Avrupa’da bu ortalama 10-12 yaş civarı.
- Ömrünü tamamlamış bir traktörün yıllık ekonomik kaybı 11 bin TL
Ömrünü tüketmiş traktörün bir yılda fazladan 700 litre mazot ve yağ tükettiğini hatırlatan Özdek, “Bunun yanında ek olarak 1,800 TL bakım onarım masrafı çıkıyor. Yılda yaklaşık 100 saatlik de iş kaybı söz konusu. Bu ve buna benzer faktörleri alt alta topladığınızda bir traktörün bir yılda yarattığı ekonomik kayıp 10-11 bin TL civarında. Ekonomik ömrünü tamamlamış traktörlerin tamamı açısından bakarsak bu durum Türkiye’de yıllık 7.5-8.3 milyar TL arasında bir ekonomik kayıp anlamına geliyor” diyor.
Tasarrufu, verimliliği konuştuğumuz bir dönemde bu çok ciddi bir rakam.
- Çiftçi borç batağına sürükleniyor
Bundan daha vahim olan bir durum olarak ise çiftçilerin eski traktörlerini borçlanma aracı olarak kullanmalarını gösteren Özdek, “Birçok çiftçi eski traktörünü değerinin bir kısmını yeni traktörün peşinatına saydırmak, kalan kısmını da nakde çevirmek suretiyle yeniliyor. Bu durum bir yandan çiftçilerimizi borç batağına sürüklerken, diğer yandan ikinci el traktör fiyatlarının gerçek değerlerinin çok üstüne çıkmasına yol açıyor. Böylece traktör yenileme sürecinin olağan dinamiği yitirilirken, yeni traktör talebi de baskılanıyor” diyor.
Özdek, sorunun çözümü için, kapsamlı bir teşvik programıyla bu kısır döngünün kırılması ve parkın yenilenme sürecinin tekrar kendi dinamiğine kavuşturulması gerektiğini savunuyor.
Aslında çiftçilerimiz bu durumun farkında ancak üretici özellikle bu yıl daha çok tanık olduğumuz olumsuz iklim koşulları ve piyasalardaki istikrarsız fiyat dengesi yüzünden maalesef verimsiz ve eski tarım makinelerini yenileyebilecek yeterli gelir ve birikime sahip değil.
Gelelim sektörün bir diğer sorununa…
- KDV’de haksız rekabet
Hatırlanacağı üzere çiftçinin modern tarım aletlerine ulaşmasını kolaylaştırmak amacıyla hükümet 2008 yılında başta traktör olmak üzere bir dizi ürünün KDV’sini yüzde 18’den yüzde 8’e indirdi.
Bu indirim her ne kadar tüketici için olumlu olsa da düzenlemedeki bazı eksiklikler tarım makineleri üreten sanayicilerde sıkıntıya yol açtı. Nasıl mı?
Üretim için gereken girdiyi yüzde 18 KDV ödeyerek alan tarım makineleri sanayicileri, ürettikleri traktör ve diğer tarım makinelerini yüzde 8 KDV ile satıyor.
Bu durumun özellikle yerli üretim yapan şirketler açısından önemli bir finansal yük teşkil ettiğini belirten Özdek, “Aradaki yüzde 10’luk kaybımızı başvurularımız sonucu 1 yıl sonra Maliye Bakanlığından alabiliyoruz. Bazı işletmelerin işletme sermayesi kadar alacağı var. Birçok firma için için bu %10’luk oran neredeyse net kâr. Yani birçok şirket kârını ancak bir yıl sonra alıyor. Maliye bakanlığı kontrollerinin uzaması, sürecin yavaş işlemesi yüzünden bazen paramızı almak 1 yıldan daha da uzun sürebiliyor. Sektör olarak talebimiz, ihracattan doğan KDV alacağı gibi bu rakamı da aylık olarak almak” diyor.
Burada hemen bir not düşmekte fayda var. Yerli üreticinin bu sıkıntısına karşın ithal tarım makinelerinin %8 KDV ile ülkeye girmesi ve %8 ile satılması haksız rekabete de sebep oluyor. Haliyle bu durum sektörde rahatsızlık yaratıyor.
Yerli üretimi teşvik etmeye çalıştığımız ve cari açık ile mücadele ettiğimiz bir dönemde bu uygulama üzerine yeniden düşünmekte fayda var.
- İhracatta %20 gümrük vergisi bariyeri
Sektörün başka bir sorunu ise ihracat tarafında.
ABD ve AB ülkeleri ile yapılan ithalat ve ihracatta karşılıklı olarak gümrük vergisi yok.
Bununla birlikte Çin, Hindistan, Brezilya, İran ve Meksika gibi bazı ülkelere yapılan ihracatta Türk menşeli tarım makinelerine %20’ye varan oranlarda gümrük vergisi uygulanıyor.
Söz konusu ülkelerden Türkiye’ye yapılan traktör ithalatında herhangi bir gümrük vergisi uygulanmadığını hatırlatan Özdek, bu durumun ihracatı olumsuz etkileyen bir husus olmakla birlikte haksız rekabete de sebep olduğu görüşünde.
Yüksel Özdek, “Karşılıklılık ilkesi gereğince bu hususta ülkeler arası ikili anlaşmalar yapılmalı” diyor.
Aslında tarım makineleri sektörünün sorunları bununla sınırlı değil ancak yerimiz sınırlı.
Diğer sorunları da bir başka analizde ele alacağız.
BloombergHT