`ÇİFTÇİNİN GELECEĞİ KOOPERATİFLEŞMEDE`

İzmir Tire Süt Kooperatifi ve İzmir Tarım Grubu Başkanı Mahmut Eskiyörük, tarım ve hayvancılıkla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.

                                    

 Tire Süt Kooperatifi Başkanı Mahmut Eskiyörük, Ankara’ da tarım ve hayvancılık ile ilgili yasalar, yönetmelikler belirlenirken masada üreticinin olmadığını savundu. Ortada bir örgüt karmaşası olduğundan yakınan Eskiyörük, “Örgüt sayısı fazla olduğu için örgüt lideri de fazla. Sayı fazla olduğu için etkinliklerde az. Ayrıca, bu liderlerin çoğunun tarımla ilgisi yok. Ziraat mühendisi ya da akademisyen olmakla çiftçi olmak farklı bir şeydir. Açıkçası, çiftçi örgütlerinin yöneticileri çiftçi değil! Benim çocukluğumdan bu yana çiftçi örgütleri, siyasetin arka bahçesi olarak kullanıldı ve hala kullanılmaya devam ediyor. Oysa bu örgütler, her türlü düşünceye sahip insanların, ortak menfaatler doğrultusunda bir araya geldikleri yapılar olmalıdır. Orada siyaset olmamalıdır, olduğu takdirde amacını aşar ve hayatını sürdüremez. Bizim Tire Süt Kooperatifi olarak bu denli büyümemizin en önemli nedenlerinden birisi, işimize siyaset karıştırmayışımız” dedi.

 Tire Süt Kooperatifi Başkanı Mahmut Eskiyörük’ ün verdiği mesajlar her zaman nettir. Mahmut Başkan, bu ziyaretimizde de yine açık açık konuştu ve başlıklar halinde “Çiftçi Ankara’da temsil edilmiyor, kooperatifçilik desteklenmemeye devam ediliyor. çiftçi çok borçlu ve çaresiz, hayvancılıkta yine bir kriz yaşayabiliriz çünkü var olan politikalarla hayvan ithalatına yol açılıyor” dedi. İşte, Mahmut Eskiyörük’ ün sorularımıza verdiği çarpıcı cevaplar…

Tire Süt Kooperatifi olarak son yılda büyük başarılara imza attınız. Bu başarının sırrı kooperatif olmaktan mı geçiyor?

 Tire’ de on yıl önce seksen ton süt üretiliyordu. Tire Süt Kooperatifinin varlığıyla şuanda 450- 500 ton süt üretilir hale geldi. Bunun nedeni ise hiçbir zaman amacımızdan sapmamış olmamızdır. Peki bu amaç nedir? Amacımız, üreticinin kazancını artırarak, üretiminin sürdürülebilirliğini sağlamaktır. Dünyada, tarım ve hayvancılığın bütün faaliyetleri kooperatifler kanalıyla sürdürülüyor. En kapitalist ülkeler bile kalkınmanın yolu olarak kooperatifçiliği benimsemişler ve önemsemişler. Türkiye’de ise, (Şartlar kooperatifçiliği zorunlu kılmasına rağmen) kooperatifler neredeyse yok denecek kadar az. Çünkü, kooperatifçilik üreticilerin sırtından para kazanıp haksız kazanç sağlayan kişiler tarafından hep kötü gösterildi ve üreticiler korkutuldu. Üretici, tarlaya hapsedildi ve onların ne onların ne siyaset ne de ticaret yapmasına izin verilmedi. Türkiye’ de kooperatifçiliğe karşı, dünyanın hiçbir yerinde olmayan birlikler kuruldu. Oysa dünyada sadece ıslahla ilgili birlikler faaliyet gösterir. Türkiye’ de ise kooperatifler varken süt birlikleri de, damızlık birlikleri de süt toplama işine girdi. Ben yıllardır, örgütlerin görev tanımları doğrultusunda işlerini yapması gerektiğini savunuyorum. Hatta süt üreticileri birliğinin gerekliliğine bile inanamıyorum. Dünyada, sütün toplanması, satılması, işlenmesi, üreticinin düşük maliyetle üretim yapmasına yönelik hizmetlerin hepsi kooperatifler aracılığıyla yapılmaktadır. Ben, 35 yıllık çiftçiyim ve hayvancılık sektörünü bugünkü bakanlık kadar destekleyen başka bir bakanlık görmedim. Bunca kaynağa rağmen, gelinen nokta ise utanç verici.Türkiye olarak hala canlı hayvan ithalatı yapıyoruz. Demek ki; gidilen yol yanlış. Ben ‘Mahmut Eskiyörük’ü dinleyin’ demiyorum, ‘Dünya bu işleri nasıl yapıyorsa bizde öyle yapalım’  diyorum. Kooperatifçilik sadece ekonomik açıdan değil, toplumsal barışın sağlanması açısından da izlenmesi gereken bir yoldur. Kooperatifçiliğin olmadığı yerde sömürü, yoksulluk ve açlık vardır. İnsanlar yoksulluk sonucunda hem üretemez hale gelirler hem de kırsaldan kente göç etmek zorunda kalırlar. Böylece kentte ki yaşamda sıkıntıya girer. Tire Süt Kooperatifi modeliyle Tire’ de Türkiye’nin on yıldaki süt artışının 6 katı artış sağladıysak demek ki doğru yoldayız. 14 yıl önce başkanlığa geldiğimde 150lt. sütü olan ortağım, şuanda 3 buçuk ton süt üretiyor. Ben de bu yüzden şirket tarımcılığı sevdasından vazgeçilmesi gerektiğini söylüyorum.  Tekelleşme insanlık dışıdır ve vahşi bir düşüncedir. Bugün tarım kesinlikle el değiştirmemelidir. Elimizdeki kaynakları, tarım ile ilgisi olmayan kişiler için kullanacağımıza, mevcut işletmeleri iyileştirmek ve büyütmek için kullanalım. 2 yıl önce verilen sıfır faizli krediler bu şekilde kullanılsaydı, 6.3 katrilyon parayla bugün Türkiye, ithalat yapan değil ihracat yapan bir ülke olurdu. 

Devlet Direkt Çiftçiyi Desteklemeli

Peki, ülkemizde kooperatifçiliğin gelişmesi için nasıl bir sistem uygulanmalı?

 Devlet öncelikle kooperatifleşmeden korkmamalı. Desteklemeler kesinlikle bireylere yapılmamalı, direkt olarak çiftçi desteklenmemeli. Önce çiftçi örgütleri güçlendirilmeli, çiftçileri o örgütler güçlendirmeli. Çiftçi örgütleri denetlenmeli, çiftçiyi de o örgütler denetlemeli. Böyle bir mekanizma oluşturulmalı. Şuanda devletin verdiği hibelerle haksızlık yapıldığınız düşünüyorum. Çünkü devlet yüzde 50 hibeyle makine veriyor, yüz kişinin içinden 5 kişi bundan faydalanabiliyor. Ayrıca hibeyle verilen makineden sadece hibeyi hak eden kişi faydalanabiliyor. Oysa, bizim kooperatif olarak aldığımız makinelerimizin hepsi şu anda ovada çalışıyor. Sırasıyla bütün ortaklarımızın otunu biçiyoruz, paketliyoruz, ekimini yapıyoruz. Bir tek mibzerle yüzlerce ortağımızın mısırını ekiyoruz. Bu yüzden ben devlete ‘Kooperatif olarak sen bizi destekle, üreticiyi ben destekleyeyim’ diyorum. Bu sistem üzerinden çalışılırsa, Türkiye’ nin her ilçesinde bir Tire Süt Kooperatifi oluşturulabilir. Ancak bu sistem kurulmadan, bugünkü sistem içinde devam ederek, kooperatifçiliğin gelişmesi mümkün değil. Bugün doğu ve güneydoğuda yüzlerce kooperatif kapanırken, İzmir’dekiler büyüyerek yoluna devam ediyorsa, bu bizim becerimizin yanında, İzmir Büyükşehir Belediyesi’ nin bu kooperatifleri, ürün alarak desteklemesi sayesindedir. İzmir Büyükşehir Belediyesi, çiçeğini Hollanda’ dan getirebilirdi. Ama Ödemiş’ ten, Bayındır’ dan aldığı çiçekler sayesinde bugün bu ilçelerde çiçekçilik sektör haline geldi. Sonuçta, bütün belediyeler bunu yapsa Türkiye’ de hiçbir sorun kalmayacak. 

                                  

Çiğ Süt Tedarik Yönetmeliği ile Kooperatifçilik Gelişemez

Siz çok uzun zamandır süt desteklemelerinin kooperatifler üzerinden yapılmasını savunuyorsunuz. Böyle bir uygulamanın avantajları neler olacak?

 Geçtiğimiz günlerde Resmi Gazete’ de çiğ süt tedarik yönetmeliği yayınlandı. Bu yönetmelik ile Türkiye’de kooperatifçilik gelişemez. Çünkü yönetmelikte kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak hiçbir madde yok. Örneğin, yönetmelikte üretici örgütlerle üretici eş değer görülüyor ve deniliyor ki; sanayiciler, üretici ve üretici örgütleri ile sözleşme yapabilir. Eğer bir sanayici, üretici ile sözleşme yapabiliyorsa ve üretici, direk ya da örgüt aracılığı ile satması fark etmeksizin aynı desteği alıyorsa, insanlar örgütlenme gereği duymazlar. Bu çalışma yapılırken Ankara’da ben de bulundum ve üretici kelimesinin kaldırılması istedim. Ancak beni istediğim gibi olamadı. Şayet yönetmelikte, ‘Alıcılar ancak kooperatifler ile sözleşme yapabilirler ve bu şekilde yapılan sözleşmeler destekleme kapsamına alınır’ denseydi, o zaman Türkiye’ de kooperatifçilik çığ gibi büyürdü.

Üreticilerin bankalara borcu son yıllarda çok arttı. Üreticinin bu borç kıskacından kurtulması için ne yapılması gerekiyor?

 Son zamanlarda ben bir çiftçi olarak, ‘Bana para verme, para kazandır’ diye haykırıyorum. Çiftçiye para vermek, cebine para doldurmak, onu desteklemek değildir; çiftçiye para kazandıracak yapıyı oluşturarak para kazanmasını sağlamak gerekir. Bu ülkede çiftçinin para kazanması için toprak, iklim ve su gibi her şeye sahibiz. Ancak sorunumuz çiftçinin ne ekeceğini bilmemesi… Bahar geldi ve şuanda çiftçi rastgele üretim yapıyor ve bunlardan bazıları para kazanacak, bazıları da kazanmayacak. Kimin kazanıp, kimin kazanmayacağını bilmiyoruz. Oysa böyle olmamalı, çiftçi ne ekeceğini ve ne kazanacağını bilmeli. Bu ise planlamayla olur. Planlama yapmadan fiyat istikrarı sağlanmaz. Bugün için et ve süt fiyatları tatmin edici, çiftçi para kazanıyor. Ancak çiftçinin cebinde para yok. Çünkü çiftçi bankalara borçlu… Kriz dönemlerinde çiftçi zara ettiğinde, yaşamını sürdürebilmek için (başka alternatifi olmadığı için) gidip özel bankalardan kredi aldı ve üretimini bu şekilde sürdürdü. Kazandığı dönemde ise bu borcu ödediği için para direk bankalara gidiyor. Dolayısıyla devletin destekleme amacıyla verdiği paralarda doğruca bankaya gidiyor. Şu anda Türk çiftçisi bankalara bağımlı. Onları bu durumdan kurtarabilmek içinse fiyat istikranın sağlanması gerekiyor. Fiyat istikrarının sağlanması içinse üretimi planlamak ve buna bağlı olarak kayıt dışı üretimi önlemek gerekiyor. Bunu başarmanın tek yolu ise kooperatifleşme…                                                                                                            

Uygulanan politikalarla hayvan ithalatının zemini oluşturuluyor

Hayvancılıkta yeni bir kriz bekliyor musunuz?

 Evet, üretimimiz artıyor ve ben tekrar bir krizin doğmasından korkuyorum. Tabi ki sektörün gelişmesi ve büyümesi çok güzel. Ancak siz hem iç piyasada bu ürünü tüketemez hem de ihraç edemezseniz üretimi arttırmak tehlikelidir. 2009 yılında Türkiye bunu yaşadı. 2008 yılında verilen destekler sonucu üretim arttı, ancak tüketim artmadı. Bu yüzden binlerce süt ineğimiz kesildi ve kesilen hayvanların açığını kapatmak için 3 milyar dolarlık canlı hayvan ithal ederek dışa bağımlı hale geldik. Şuan da sütte bolluk var ve sanayici fiyatı düşürmek istiyor ama düşüremiyor. Çünkü üzerinde baskı var. Ben bu durumun bir gün patlayacağını ve yine ineklerimizin kesileceğini üzülerek düşünüyorum. Çünkü Türkiye’ de önüne geçilemeyen bir ithalat lobisi var. Ve bu lobi o kadar güçlü ve etkin ki, istedikleri ortamı çok rahat yaratıyorlar. Şuan da yapılanlarla hayvan ithalatının alt zemini oluşturuluyor. Kesim fiyatları 20 TL iken herkes memnundu. Birden fiyatlar 21-22-23 hatta 24 TL oldu. Üretici olarak ‘istemiyorum’  dememe rağmen fiyatlar artıyor. Bunun nedeni ithalata haklılık kazandırmaktır. Dünyada üretim fazlası olan ülkeler, hayvanlarını pazarlayacak ülke arıyorlar ve bence en kolay ülke olarak da Türkiye´yi görüyorlar. Böylece ellerindeki üretim fazlasını eritiyorlar. Bunu sonucunda bu ülkeler ve aracı şirketler çok büyük paralar kazanıyorlar. Ama bunun bedelini sadece üretici değil tüm Türkiye ödüyor.

Çiftçimiz Çok Mağdur Durumda

Son yıllarda ülkemizde şirket tarımcılığını destekleyen politikalara ağırlık veriliyor. Sizce, şirket tarımcılığı desteklenirken, aile işletmeleri varlıklarını koruyabilir mi?

 Bir taraftan şirket tarımcılığının önünü açarken, diğer taraftan aile işletmeciliğinden bahsetmek mümkün değildir, ikisi bir arda olmaz… Siz ikisini de destekliyorum derseniz büyükler, küçüklere yaşama şansı tanımazlar. Bu yüzden küçükler korunmalı, korunmazlarsa yaşamaları mümkün değil. Korumayı sağlayacak mekanizma ise kooperatifleşmedir. Biz yıllardır, ‘Tarım önemlidir ve Türkiye’ nin en büyük kalkınma modeli ve geleceğidir’ diyoruz. Ancak, ne yazık ki Türkiye’ de hala bir tarım politikası oluşturulmadı. Şuanda tarım kesimi maalesef hiç ciddiye alınmıyor. Seçimler yaklaşıyor ve baktığımızda çiftçiyi temsil edecek bir kişi bile yok. Ziraat mühendisi ya da akademisyen olabilir ancak çiftçi olmak farklı bir şeydir. Kitap okuyarak avukat olunabilir fakat çiftçi olunamaz. Çünkü tarımı yaşamadan, tarımın sorunlarını bilemezsiniz ve çözüm üretemezsiniz. Bunca zamandır bu kooperatifin başkanlığını yapıyorsam ve başarılı olduysak, bu çiftçilikten geldiğim içindir. Tarlada çalışıp inek sağmasaydım, o çileleri çekmeseydim ben de burada bu başarıyı sağlayamazdım. Bu kadar büyük nüfusa sahip bu tarım kesimi sadece seçimden seçime çok seviliyor. Bütün adaylar onların iyi niyetinden yararlanarak, oy alabilmek için onlara ilgi gösteriyor. Ancak, seçimden sonra maalesef çiftçi yine yalnız bırakılıyor. Türkiye’ de çiftçiler gerçekten çok yalnız ve mağdur durumda. Bu bütün Türkiye’ nin sorunu… Çünkü tarım olmazsa aç kalırız.

 

                                                                                                             Röportaj : Hayal Senem Sayan

 

 

 

 

 

  • Site Yorumlarý
  • Facebook Yorumlarý Facebook Yorumlarý
Yeni yorum yaz
Henüz bir yorum yazýlmadý. Ýlk yazan siz olabilirsiniz.