Eğirdir ilçesindeki Su Ürünleri Araştırma İstasyonu Müdürü Şakir Çınar, kerevitin genetik yapısının belirlenmesi için Türkiye genelindeki 32 doğal kerevit stoku alanından bireylerin müdürlüğe getirildiğini ve laboratuvar ortamında genetik belirleme çalışmalarına başlandığını bildirdi.
Çınar yaptığı açıklamada, kerevitin bir dönem Türkiye'nin Avrupa'ya ihraç ettiği ve önemli bir döviz girdisi sağlayan bir su ürünü olduğunu söyledi.
1985'te göllerde görülmeye başlayan "kerevit vebası" nedeniyle doğal kerevit stoklarının tükenme noktasına geldiğini anlatan Çınar, bundan sonra kurum olarak kerevit üretimi ve avcılığını geliştirmek için yeni projeler geliştirdiklerini kaydetti.
Çınar, kerevit stoklarının artırılması için Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü ve Batı Akdeniz Kalkınma Ajansının (BAKA) desteğiyle 2 yıl önce Eğirdir Gölü yakınında Avrupa'nın en büyük kapalı devre kerevit kulaçkahanesinin yapımına başlandığını, geçen aylarda da açılışının yapıldığını kaydetti.
32 lokasyondan kerevit örneklemeleri alındı
Doğal stoklardaki kerevit hastalığının yenilmesinin mümkün olmayacağına dikkati çeken Çınar, bu durumun hastalığa dirençli bireylerin belirlenmesi ve ıslah çalışmalarını zorunlu hale getirdiğini anlattı.
Islah çalışmalarını yapılabilmesi için stokların genetik yapısının bilinmesine ihtiyaç duyulduğunu ifade eden Çınar, bu kapsamda "Türkiye'deki Kerevit Popülasyonlarının Genetik Yapısının Moleküler Metotlarla Belirlenmesi Projesi"ni geliştirdiklerini ifade etti.
32 alandan birey getirildi
Kerevitin genetik yapısının belirlenmesi için Türkiye genelindeki 32 doğal kerevit stoku alanından bireylerin müdürlüğe getirildiğini ve laboratuvar çalışmalarına başlandığını belirten Çınar, şöyle konuştu:
"Amacımız sadece kerevitin genetik yapısını ortaya koymak değil, ileride yapacağımız üretim aşamalarında, hangi alandaki kerevitlerin hastalığa karşı dirençli olduğunu belirlemektir. Örneğin Keban Barajı'ndaki kerevit stoku hastalıktan zarar görmedi. Bu durumun bu bölgede hastalık olmamasından mı yoksa hastalığa dirençli olmasında mı kaynaklandığını bilemiyoruz. Bunun nedeni, bu çalışmanın sonucunda çıkacak. Eğer ülkemizde kerevit vebasına dayanıklı bir kerevit popülasyonu bulabilirsek bundan sonraki çalışmaları o popülasyon üzerinde sürdürmeyi düşünüyoruz. Bu nedenle de tamamen yönümüzü hastalıksız popülasyonlara döneceğiz ya da bu hastalığa neden yakalanılmadığının genetik açılımını yapmayı hedefliyoruz."
Çınar, Avrupa pazarında kalitesi dolayısıyla "altın kerevit" diye bilinen ve bugünkü üretimi bin ton olan Türk kereveti üretimini 8 bin tonlara çıkarmayı istedikleri vurguladı.
Proje yürütücüsü Zübeyde Hanol Bektaş da elde edilecek DNA dizilerinin, gen bankasındakilerle karşılaştırılacağını, bu şekilde türlerin kesin teşhisinin sağlanacağını bildirdi.
Haberler.com