İki düzineden fazla ülke her yıl yenilenebilir su kaynaklarının büyük bir kısmını kullanıyor ve bu da onları kuraklığa karşı savunmasız hale getiriyor.
Yeni bir araştırmaya göre, dünya nüfusunun dörtte biri aşırı su stresiyle karşı karşıya.
En yüksek risk altındaki ülkeler her yıl düzenli olarak yenilenebilir su kaynaklarının yüzde 80'ini mahsul, hayvancılık, sanayi ve ev ihtiyaçlarını sulamak için kullanıyor.
Kısa süreli bir kuraklık bile bu ülkeleri suyun tükenmesi ya da hükümetin kalanları korumak için muslukları kapatması tehlikesiyle karşı karşıya bırakabilir.
Dünya Kaynakları Enstitüsü'nün (WRI) raporunda "Bu düzeyde bir su stresiyle yaşamak insanların yaşamlarını, işlerini, gıda ve enerji güvenliğini tehlikeye atıyor" deniyor.
Raporun yazarları, suyun adil bir toplum oluşturmak, gıda yetiştirmek, elektrik üretmek, sağlığı korumak ve dünyanın iklim hedeflerine ulaşmak için elzem olduğunu da ekliyor.
Nüfus artışı, ekonomik kalkınma ve iklim değişikliği, kaynaklarımızın doğru yönetilmemesi halinde durumu daha da kötüleştirecektir.
En Kötü Su Stresiyle Hangi Ülkeler Karşı Karşıya?
WRI, şu anda 25 ülkenin her yıl aşırı derecede yüksek su stresine maruz kaldığını söylüyor. Bu ülkeler birlikte dünya nüfusunun dörtte birine ev sahipliği yapıyor.
Listenin başında Bahreyn yer alırken, Kıbrıs WRI'nin sıralamasında ikinci sırada yer alıyor. Diğer iki Avrupa ülkesi de listede yer alıyor: Belçika on sekizinci ve Yunanistan on dokuzuncu sırada.
Dünyanın en kötü etkilenen bölgeleri, insanların yüzde 83'ünün aşırı yüksek su stresine maruz kaldığı Orta Doğu ve Kuzey Afrika'dır. Bu rakamın 2050 yılına kadar yüzde 100'e çıkması bekleniyor.
Su Talebi Artıyor
Küresel olarak suya olan talebin 2050 yılına kadar yüzde 20 ila 25 arasında artması beklenmektedir. Halihazırda 1960'tan bu yana iki kattan fazla artmıştır.
Verimliliğe yapılan yatırımlar nedeniyle Avrupa ve ABD'de su talebi durağanlaşırken, uluslararası ticaret sorunun sınırların ötesine geçtiği anlamına geliyor.
Sahra Altı Afrika'daki çoğu ülke şu anda aşırı su stresiyle karşı karşıya olmasa da, buradaki talep dünyadaki diğer tüm bölgelerden daha hızlı artıyor. Ve artan su kullanımıyla birlikte, Afrika'nın genel olarak dünyanın en hızlı büyüyen ekonomik bölgesi olması öngörüldüğünden, büyük bir ekonomik büyüme yaşanabilir.
Ancak artan talep ve kaynakların yanlış yönetimi bu büyümeyi tehdit ediyor. WRI'dan alınan veriler, küresel gayrisafi yurtiçi hasılanın (GSYH) yüzde 31'inin - neredeyse 65 trilyon Euro - 2050 yılına kadar aşırı su stresine maruz kalacağını göstermektedir.
Sadece dört ülke - Hindistan, Meksika, Mısır ve Türkiye - maruz kalınan GSYH'nin yarısını oluşturuyor.
Su Stresi Neden Bir Sorun?
Su kıtlığı, enerjiden gıda ve sağlığa kadar her şey üzerinde yaygın bir etkiye sahiptir. Örneğin Hindistan'da 2017-2021 yılları arasında termik santralleri soğutmak için gerekli suyun bulunamaması, 1,5 milyon eve beş yıl boyunca yetecek kadar enerji kaybına yol açmıştır.
WRI, dünyadaki sulu tarımın yaklaşık yüzde 60'ının halihazırda aşırı yüksek su stresiyle karşı karşıya olduğunu söylüyor. Özellikle şekerkamışı, buğday, pirinç ve mısır gibi ürünler tehdit altında.
Su stresinin su krizlerine yol açmasını engellemek için siyasi irade ve finansal bankacılık gerekmektedir. Singapur ve Las Vegas gibi şehirlerin, toplumların en su kıtlığı senaryolarında bile gelişebileceğini kanıtladığını söylüyorlar.
Çözümler arasında tarımın daha verimli hale getirilmesi, atık suyun arıtılması ve yeniden kullanılması, tuzdan arındırma ve suya susamış otların yok edilmesi gibi önlemler yer alıyor.
Raporun yazarları, "Aslında WRI araştırması, küresel su sorunlarını çözmenin düşündüğünüzden daha ucuz olduğunu gösteriyor" diyor.
Rapora göre bu çözüm, 2015-2015 yılları arasında dünyaya küresel GSYH'nin %1'i ya da kişi başına günlük 0,27 gibi düşük bir maliyete mal olabilir.
euronews.com