Tarım sektörü açısından 2015 yılı hareketli geçerken pek çok konu tartışıldı. Neleri tartıştık ve neleri konuştuk? Sektörün hangi sorunları bizlere yansıdı? İşte 'tarımda 2015'
Tarım sektörü açısından oldukça hareketli bir yılı daha geride bıraktık. 2014 yılında genel olarak don ve kuraklık etkisinde bir yıl geçirmiştik ve bunun hem üretici hem de tüketici açısından yansımaları konuşulmuştu.
İklim koşulları açısından 2015 yılı daha olumlu olsa da jeopolitik faktörler ve yanlış tarım politikalarının sonucu ortaya çıkan ithalat ve ihracat sorunları üreticiye zor günler yaşattı.
İsterseniz 2015 yılının başından bu yana tarım sektöründe neler yaşadığımızı kısaca hatırlayalım.
OCAK- ŞUBAT-MART DÖNEMİ
Yılın ilk aylarında don, dolu ve ani sağanak yağışlarla tarım arazilerinde hasarlar yaşansa da çiftçi bir önceki yıla göre biraz daha şanslıydı.
2015'in ilk yarısına kadar enflasyonda gıda fiyatlarının etkisi önemli ölçüde hissedilirken en çok yaş meyve sebze olmak üzere işlenmemiş gıda ürünlerindeki fiyat artışları nispeten kontrol altına alınsa da aynı başarı kırmızı et tarafında elde edilemedi ve tavan yapan kırmızı et fiyatları ile birlikte gündeme hemen ithalat senaryosu getirildi: İthalat kapıları açılacak, canlı hayvan ithalatı ile içeride fiyatlar aşağı çekilecek ve tüketici ucuza kırmızı et tüketecekti. İthal hayvanlar getirildi ama ne fiyatlar istenilen düzeye inebildi ne de yerli üreticinin yaşadığı piyasa sorununun önüne geçirilebildi.
Şubat ayında ise Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Ocak ayında yaptığı denetimler sonucu ürünlerinde taklit-tağşiş yapan ve ilaç etken maddesi bulunan firmaları açıkladı. Piyasada tedirginlik yaratan bu haber uzun süre gündemden düşmedi.
Mart ayında ise çiftçiyi zor günler bekliyordu. Son zamanlarda yaşanan dolar kurundaki artış çiftçilerin maliyetlerinin yükselmesine yol açarken acil çözüm önerileri tartışılmasına rağmen atılan adımlar çiftçileri sıkıntıdan kurtarmaya yetmedi.
NİSAN- MAYIS –HAZİRAN DÖNEMİ
Nisan ayında yaşanan don felaketi kayısı, fındık, üzüm, ceviz başta olmak üzere bir çok meyvede üretimi etkilerken hem üreticileri hem de tüketicileri zor durumda bıraktı.
Patates fiyatları ani bir yükselişle 4-5 TL seviyelerine geldiğinde tarım sektöründeki arz-talep dengesindeki oynaklığın ve fiyat istikrarında her zaman tartışılan aracı-stokçu etkisinin yansıması ciddi boyutlarda hissedildi.
Olumsuz iklim koşulları ve verim probleminden kaynaklı düşük rekolte ile birlikte yıl başından başlayarak son 1 yılda zeytinyağı fiyatları yüzde 105 arttı.
Kısacası tüketici fiyatlarındaki bu ateş, resmi rakamların çok ötesinde sofralarda da ciddi şekilde hissedildi.
TEMMUZ – AĞUSTOS- EYLÜL DÖNEMİ
Haziran ayı sonunda Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği (BESDBİR), genetiği değiştirilmiş (GDO) 14 mısır, 9 soya, 10 pamuk ve 4 kolza (kanola) geninin ithalatı için Biyogüvenlik Kurulu’na başvurdu. Ardından ise Biyogüvenlik Kurulu, çokça tartışma yaratacak bir karara imza atarak Genetiği Değiştirilmiş 3 Mısır türüne ithalat izni vererek GDO’lu ürün ve yem tartışmalarını körükledi.
Temmuz ayında çokça tartışılan bir diğer konu ise Çiğ Süt Fiyatları olurken tarım sektöründe bu yılın talihsiz bir kesimlerinden biri süt üreticileri oldu. Ulusal Süt Konseyi tarafında 6 ayda bir tavsiye niteliğinde belirlenen çiğ süt fiyatları Temmuz 2014'ten beri değişmedi. Son 17 aydır başta yem olmak üzere pek çok girdinin fiyatları hızla artarken üretici zor günler geçirdi.
Ağustos ayında da İthal Et yine gündemden düşmedi. Kurban Bayramının yaklaşmasıyla birlikte Et ve Süt Kurumu'nun (ESK) yaptığı ihaleler devam etti. Ayrıca başta Uruguay olmak üzere yurtdışı ülkelerden ithal danalar ülkemize getirildi. İthal et ve ithal hayvanlarla düşürülmeye çalışılan yükselen et fiyatları hem yerli üreticiyi hem de tüketiciyi isyan etme noktasına getirdi.
Eylül ayında Türkiye Ziraatçılar Derneği'nin yayımladığı raporda hileli gıdalarla ilgili çok çarpıcı sonuçlar paylaşılırken et, süt ve zeytin ürünlerinde yapılan hileler kamuoyunda geniş yankı uyandırdı.
EKİM-KASIM-ARALIK DÖNEMİ
Üreticilerin süt fiyatları konusundaki endişeleri bu dönemde de devam ederken sanayicilerin süt alımını arttırması da fiyatları değiştirmedi. En büyük yaş sebze ve meyve ihracat odağımız olan Rusya Türkiye’den giden nar, greyfurt ve domates gibi ürünleri ilaç kalıntısı sebebiyle geri gönderirken yurt içinde fiyatların düşmesine neden oldu.
Ayrıca Ekim ayı başlarında yayılmaya başlayan hayvanlarda çiçek hastalığı paniği yurda yayılmaya devam ederken bir diğer önemli konu ise meraların kentsel dönüşüme açık hale getirilmesi oldu. 30 Ekim tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan yönetmelik ile birlikte mera ve yaylak alanları 20 yıllık ot bedelinin ödenmesi ile kentsel dönüşüme açık hale getirilebileceği açıklanırken tarım arazilerinin korunması ve imara açılmaması yönünde açıklamaların yapılmasının ardından gelen bu karar büyük bir kaosa neden oldu.
Kasım ayında Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı’nın Faruk Çelik olması ile birlikte Rusya Krizinin de patlak vermesi tarım sektörünün yaşadığı sorunlara bir yenisini daha ekledi. Sınırdan geri dönen tonlarca ürün ve ambargo uygulanan ürünler ile birlikte ihracat kapasitemizde ciddi bir yara almış oldu. Türkiye bu krizin etkilerini atlatamadan ülkenin dört bir yanından gelen Şap hastalığı haberleri ve karantina uygulamaları da çözülmeyi bekleyen sorunlar listesine eklendi.
Her zaman gündemde olan ama seslerini yeterli ölçüde duyuramayan mevsimlik tarım işçilerinin çalışma şartları, gıda güvenliği, tüketicinin güvenilir gıdaya erişiminin sağlanması, GDO’lu ürünler, tarım arazilerinin kaybı, kırsaldan kentlere göç gibi pek çok konu da önümüzdeki yılda çözülmeyi bekleyen sorunlardan sadece birkaçı.
Tarım sektöründe daha bereketli, bol kazançlı ve istikrarlı bir yıl yaşamak dileğiyle…
Hayal Senem Sayan
tarım.com.tr