2050'de 9 milyara ulaşacak dünya nüfusunu doyurma ve çevreyi koruma ihtiyacı, tarımın şehirlere taşınmasına neden oluyor. Bu kapsamda üç girişim önem kazanıyor: Yeşil Kemer, Paylaşılan Bahçe ve Tavanlar ile Duvarlar.
2050 yılına kadar dünya nüfusu 9 milyara ulaşacak. Nüfusun yüzde 70’i ise şehirlerde yaşıyor olacak. 2050 yılında şehirlerin çöpü dört kat artmış olacak. Dolayısıyla gıda üretiminin artması ve atık yönetiminin iyileştirilmesi şart.
Nüfusun çok büyük bölümünün şehirlerde yaşayacak olması, tarımın da şehirlere taşınacağı anlamına geliyor. Bu kapsamda dünya genelinde üç girişim ön plana çıkıyor.
Bunlardan birincisi “Yeşil Kemer” girişimi. Bu girişim kapsamında hem şehirlerin büyümesi kontrol altına alınıyor hem de tarım, ormancılık ve açık hava faaliyetlerinin geliştirilmesi hedefleniyor. İngiltere’de 2010 yılında tarım ürünlerinin yüzde 14’ü Yeşil Kemer’lerden elde edildi. Yeşil Kemer’e sahip olan şehirlerde tüketilen sebzelerin yüzde 92’si, meyvelerin ise yüzde 70’i buralardan elde edildi.
İkinci girişim “Paylaşılan Bahçe” girişimi. Bu kapsamda, şehirliler, kendi yeşil alanlarını yaratıyorlar; biyoçeşitliliği korumaya özen gösteriyorlar. Bu konuya yönelik eğitim ve sosyal paylaşımı artırmayı hedefliyorlar. İlk Paylaşılan Bahçe 1997 yılında yaratıldı. Bugün Paris’te 80; Paris etrafında ise 130 Paylaşılan Bahçe mevcut.
Üçüncü girişim ise “Tavanlar ile Duvarlar”. Bu kapsamda ulaşım ve gıda sektörünün çevreye verdiği zarar azaltılıyor; şehir mümkün olduğunca yeşillendiriliyor. 2009 yılında Montreal’de kurulan Lula çiftliği, ofislerden oluşan büyük bir binanın tavanına kuruldu. Çiftliğin büyüklüğü 2 bin 900 metrekareye ulaşıyor. Çiftlikte 25 farklı ürün yetiştiriliyor ve bu ürünler her hafta 50 farklı satış noktasında tüketicilerle buluşuyor.
Ekonomik faydalar
Tarıma yatırım yapmak önemli bir kazanç sağladığı gibi, aynı zamanda yerel ekonomiye de fayda sağlıyor. Örnek vermek gerekirse, Detroit’te üretilen sebzeler 200 milyon dolar gelir sağlarken, 5 bin yeni istihdam yaratıyor.
Sosyal ve çevresel faydalar
Tarımın aynı zamanda önemli sosyal faydaları da var. Bunların başında topluluk duygusunu desteklemesi, gençleri eğitmesi, turizme katkı sağlaması ve suç oranını azaltması geliyor.
Çevresel faydalar da oldukça fazla: Biyoçeşitliliğin desteklenmesi, tarımsal atıkların geri dönüşümü, şehirlerin ısısının azaltılması, gıda taşımacılığının önlenmesi, paketlemenin sınırlandırılması ve tabi ki sera gazı salımının azalması bunların başında geliyor. Örnek vermek gerekirse, Almanya’da; konut dışı binaların tavanları toplamda 110 milyon kilometrekare büyüklüğünde bir mekan oluşturuyor. Bu alanın dörtte birini sebze ve meyve üretimi için kullanmak mümkün. Bu sayede 28 milyon ton sera gazı salımı emilmiş oluyor. Bu da Alman endüstrisi tarafından üretilen sera gazının yüzde 80’ine denk geliyor.
Gıdaların bir yerden başka bir yere nakliyesi hem enerji kaybına hem de hava kirliliğine yol açıyor. Kamerun’da üretilip Paris’te satılan bir mango tam 5 bin 76 kilometre yol alıyor. Mangoları taşıyan uçağın neden olduğu karbon salımı bin 136 kilograma denk geliyor.
Amerika Birleşik Devletleri'nde gıdalar çiftlikten tabağa ulaşana kadar ortalama 4 bin kilometre yol alıyorlar. Bu oran 1980 yılına kıyasla yüzde 25 oranında daha fazla durumda.
Didem ERYAR ÜNLÜ
Dunya.com.tr