MHP Aydın Milletvekili Deniz Depboylu, TBMM Genel Kurulu'nda söz alarak, Aydın'daki tarım alanlarının ciddi bir tehdit altında olduğunu söyledi.
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Aydın Milletvekili Deniz Depboylu, Aydın'daki tarımla ilgili bazı sorunlara ilişkin açıklamalarda bulundu. TBMM Genel Kurulu'nda konuşan Depboylu, Aydın'ın potansiyeli ve ürün çeşitliliği bakımından Türkiye'deki tarımsal üretimin en önemli merkezlerinden biri olduğunu belirterek, tarım alanlarının çok değerli olduğunu ve su kaynaklarını korumak zorunda olduklarını söyledi.
"PAMUK ÜRETMEK YERİNE İHTAL ETMEYİ TERCİH EDİYORUZ"
Aydın'da meyvecilik ve sebzeciliğin önemli bir yer tuttuğunu ifade eden Depboylu, "Tarıma elverişli olan arazinin neredeyse yarısı meyve ve sebzecilik tarımı amaçlı olarak ayrılmış durumda. 2,5 milyon incir, 15 milyon zeytin, 1 milyona yakın turunçgil ağacıyla meyvecilik çok ileride. Senede 110 bin ton incir, 110 bin ton zeytin, 45 bin ton üzüm elde edilmektedir. Ek olarak badem, ceviz, kestane, vişne, kiraz, kayısı, Antep fıstığı gibi birçok ürün de Aydınımızın ürettiği ürünler arasındadır. Senede aşağı yukarı 25 bin ton pırasa, 25 bin ton lahana, 60 bin ton patlıcan, 120 bin domates, 60 bin ton biber ve 40 bin ton soğan yetiştirilir. Bu tarım alanlarımız, ciddi bir tehdit altında. Yine endüstri bitkilerine ayrılan alan, tarım alanlarında meyveciliğe, sebzeciliğe ayrılan alan kadar geniş ki aslında bu Aydın'ı ülkede benzersiz yapıyor. Söke Ovası pamuk deposu olarak biliniyor. Yalnız son yıllarda Aydın, geleneksel ürün olan pamuktan da hızla uzaklaşıyor, çünkü Türkiye pamuk üretmek yerine Amerika'dan, Yunanistan'dan pamuk ithal etmeyi tercih ediyor" dedi.
"PAMUK TOHUMLARINI İSRAİL'DEN ALMAYA BAŞLADIK"
Bir dönem pamuk ihracat kapısı olan İzmir Limanı'nın şimdilerde artık pamuk ithalatının kapısı olduğun altını çizen Depboylu, şunları söyledi: "Kaliteli yerli pamuk türlerinin tohumlarının üretildiği, bilimsel araştırmalarla üretildiği pamuk araştırma enstitülerinin şu andaki durumu nedir? Ben merak ediyorum, bir araştırmamız lazım. Zira, biz pamuk tohumlarını da İsrail'den almaya başladık. Görülüyor ki, ileri ki dönemde çiftçiler, devletin köklü kurumları yerine ticari amaçla hizmet veren özel tohum şirketlerine mahkum edilecek, buradan anladığımız da bu oluyor. İthal ettiğimiz ürünler sadece pamuk da değil, bakliyat da ithal ediyoruz. Yerli üretim yetmeyince Kanada'dan, Meksika'dan, ABD'den, Etiyopya'dan, daha birçok ülkeden nohut, mercimek, kuru fasulye ithal etmeyi sürdürdük. Buğday da ithale ediyoruz. Şöyle bir verilere baktım: 2003 yılında ithal buğdaya 277 milyon 624 bin dolar ödenmiş, 2014 yılında ise bu 1 milyar 545 milyon 853 bin dolara yükselmiş."
"SU KAYNAKLARIMIZI KORUMAK ZORUNDAYIZ"
Sayısı hızla artan ve düzgün işletilmeyen jeotermal santralin bölgede sorun olduğunu vurgulayan Depboylu, "Kuruluşu için ÇED raporunun alınmasına bile gerek duymadığınız bu işletmelerin çevrelerine nasıl zarar verdiğini iyi araştırmanız gerekiyor. Bu işletmelerin denetiminin ne kadar önemli olduğunu anlamak için santrallerin çevresindeki tarım ürünlerini, su kaynaklarını ve insanları nasıl etkilediğine de iyi bakmanız gerekiyor. Ne yazık ki, kontrolsüz bir planlamayla açılan ve denetimi iyi yapılmayan jeotermal santraller, ekolojik sistemimize zarar veriyor. Tarım alanlarımız çok değerli. Su kaynaklarımızı korumak zorundayız. Tabii ki bir zenginliği keşfetmiş olmak, jeotermalden elektrik elde ediyor olmak gayet güzel ama yeni keşfettiğimiz bir kaynağın tarıma bu kadar zarar vermesine sebep olmak da doğru değil" diye konuştu.
Aydın Denge