Türkiye son 16 yılda tarım alanlarının yüzde 8.3'ünü kaybetti.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık, tarım alanlarının 3 milyon 400 bin hektar küçüldüğünü söyledi. Atalık, "Çiftçinin her geçen yıl alım gücü geriliyor. Bu da üretim alanlarına yansıyor. Geçimini tarımdan sağlayan insanlar para kazanamadığı ve maliyetler yüksek olduğu için üretimden çekiliyor" dedi.
Atalık, başta buğday, arpa, nohut, mercimek olmak üzere önemli ürünlerin daralan tarım alanları içindeki paylarını Türkiye İstatistik Kurumu'ndan (TÜİK) aldığı verilerle açıklayarak, alınması gereken önlemleri sıraladı.
Atalık, "Avrupa Birliği'nin (AB) göbeğindeki Belçika'nın yüzölçümü 3 milyon hektar. Bizden 4-5 kat fazla tarımsal ihracat geliri olan Hollanda'nın toplam yüzölçümü ise 4 milyon hektar. Çiftçinin her geçen yıl alım gücü geriliyor. Bu da üretim alanlarına yansıyor. Geçimini tarımdan sağlayan insanlar para kazanamadığı ve maliyetler yüksek olduğu için üretimden çekiliyor. Borcu artan çiftçi de bankaların tarımsal kredilerine yönleniyor ve borcu artıyor." dedi.
"Buğdaydaki Küçülme 2 Milyon Hektar"
Tahıl grubu bitkiler içerisinde en büyük ekim alanına buğday ve arpanın sahip olduğunu belirten Atalık, "Yaklaşık yüzde 91'ini bu iki bitki oluşturuyor. Buğdaydaki küçülme 2 milyon hektar. Arpadaki küçülme ise 1 milyon hektara ulaşmış vaziyette" diye konuştu.
"Tarımsal Altyapı Tamamlanmalı"
Verim ve kaliteyi artırmak için tarımsal altyapı eksiklerini tamamlamak gerektiğini vurgulayan Atalık, parçalı araziyle çiftçinin fazladan mazot yaktığını belirttti.
Atalık, "Arazi toplulaştırma ve sulama gibi altyapı eksikliklerimiz hala var. Bunların en kısa sürede çözülmesi gerekiyor. Çünkü parçalı arazi yapısı çiftçiye fazladan mazot yaktırıyor. Daha uzun süre o işe vakit ayırmasına neden oluyor. Sulama doğrudan verimi artırıyor, kaliteye çok önemli bir etkisi var. Dolayısıyla ülkemizin daha düşük maliyetle üretim yapabilmesi, verimi ve kaliteyi artırabilmesi için bu altyapıları artık tamamlamalıyız." diye konuştu.
"Buğdaya 1.3 Milyar Dolar"
2018 yılında Türkiye'nin 5.8 milyon ton buğday ithalatına 1.3 milyar dolar ödediğini hatırlatan Atalık, "Çiftçinin ekmekten vazgeçtiği 2 milyon hektarlık buğday arazisinde tekrar ekim olsa 6 milyon ton gibi ilave bir üretime kavuşuruz. İthalatı karşıladığımız gibi 200 bin ton da elimizde buğday olacak" ifadelerini kullandı.
"İthalatın Önüne Geçmek Mümkün"
Çiftçinin ekmekten vazgeçtiği tarım alanlarının yeniden ekilmesi halinde ithalatın önüne geçileceğini dile getiren Ahmet Atalık, "655 bin ton arpa ithal ettik. Ekilmeyen 1 milyon hektarlık araziyi arpayla buluştursak 2 milyon 600 bin ton civarında arpa elde edeceğiz. 600 bin tonun ithalatı karşıladığını düşünürsek elimizde 2 milyon ton fazladan arpa kalacak. Yani çiftçinin ekmekten vazgeçtiği araziyi üretimle buluşturduğumuzda dışarıya ödediğimiz dövizler halkımızın refahı için ülke içinde kalacak." diye konuştu.
Atalık, kuru baklagilde ekim alanlarımızın en yüksek seviyeye 1989 yılında 2 milyon 100 bin hektara ulaştığını söyledi. Bu rakamın günümüze kadar 1 milyon 200 bin hektar küçülerek 900 bin hektara kadar gerilediğini belirten Atalık, "1990 yılı başlarında destekleme alımlarının sonlandırılmasını takiben kazanamayan çiftçi kuru baklagil üretiminden vazgeçmeye başladı" dedi.
"Kooperatifsiz Çiftçi Kalmamalı"
Tarım alanlarını korumak ve toprağa küsen çiftçiyi tekrar üretimle buluşturmak için önerilerde bulunan Atalık, kooperatifleşme sorununa dikkat çekti: Kooperatif üyesi olmayan bir tane çiftçi kalmamalıdır. Kooperatiflerin sayıları çok olmakla birlikte Avrupa Birliği (AB) ile kıyasladığımız zaman verim ve etkinlik düzeyleri çok düşük.
Atalık, Kamu İktisadi Teşebbüsü'nün (KİT) özelleştiği her alanda tarımsal üretimin gerilediğini vurgulayarak, "Bunların önemini düşünerek tekrar tarımın sorun yaşanılan alanlarında tarımsal KİT'lerin oluşturulması hem üretici hem tüketici hem de bu alandan geçimini sağlayan özel sektör için çok önemli ve verimli bir adım olacaktır" dedi.