TZOB: ÇİFTÇİ ENFLASYONUN MAĞDURU

TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, çiftçinin enflasyonun sorumlusu değil, açıkça mağduru olduğunu söyledi.

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, çiftçinin enflasyonun sorumlusu değil, açıkça mağduru olduğunu belirterek, “Tarımda üretici fiyatları, Haziran ve Temmuz’un ardından Ağustos ayında da geriledi. Haziran’da yüzde 0,18, Temmuz’da yüzde 0,73 gerileyen tarımda üretici fiyatları, Ağustos ayında yüzde 0,55 düştü. Gıda ve alkolsüz içeceklerde fiyatlar, Haziran ayında yüzde 0,36, Temmuz ayında yüzde 0,30, Ağustos ayında yüzde 0,89 artmıştı.” ifadelerini kullandı.

Bayraktar yaptığı yazılı açıklamada Ağustos ayında tarımın genelinde üretici fiyatlarının (ÜFE) yüzde 0,55, tarım ve avcılık ürünlerinde yüzde 0,41, ormancılık ürünlerinde yüzde 2,41, balıkçılıkta yüzde 3,98 gerilediğini bildirdi.

Üretici fiyatlarının Ağustos ayı itibarıyla son bir yıllık dönemde tarımın genelinde yüzde 10,54, on iki aylık ortalamalara göre yüzde 7,88 arttığını belirten Bayraktar, şunları kaydetti:

“Ağustos ayı itibarıyla son bir yıllık dönemde tarım ve avcılık ürünlerinde yüzde 10,81, on iki aylık ortalamalara göre yüzde 6,95, ormancılık ürünlerinde 31,82, on iki aylık ortalamalara göre yüzde 9,47 artış oldu. Balıkçılıkta Temmuz ayı itibarıyla son bir yıllık dönemde fiyatlar yüzde 4,16 geriledi. On iki aylık ortalamalara göre, balıkçılıkta fiyatlar yüzde 6,96 arttı.

Gıda ve alkolsüz içeceklerde Temmuz ayında enflasyon yüzde 0,30, Temmuz itibarıyla son bir yıllık enflasyon yüzde 12,56, on iki aylık ortalamalara göre enflasyon ise yüzde 11,11 olmuştu.

Tüketicide gıda ve alkolsüz içeceklerde Temmuz itibarıyla son bir yılda fiyat artışı yüzde 14,44’ü bulurken, tarımın genelinde yüzde 10,54, on iki aylık ortalamalara göre yüzde 7,88’de kaldı. Balıkçılıkta fiyatlar bir yıllık dönemde yüzde 17,17 geriledi.”

Son dönemlerde enflasyonda görülen artışın sorumlusunun gıda fiyatlarındaki yükseliş olduğu yönünde açıklamaların çeşitli kurum ve kuruluşlar tarafından yapıldığını aktaran Bayraktar, şöyle devam etti:

“Hatta, çeşitli kesimler tarafından, gıda fiyatlarının kontrol altına alınması gerektiği, gıdada enflasyonun belli rakamlara çekilmeden genel enflasyonun düşmeyeceği öne sürülmekte ve gümrük vergileriyle oynanmasının bir önlem olacağını dile getirilmektedir. 2007’de yaşanan kuraklık da hatırlatılarak, gümrük vergilerinin aşağı çekilmesi suretiyle, fiyatların kontrol edilebileceğinden bahsedilmektedir. Bu gümrük vergilerini düşürerek ithalat yapılmasının yolunun açılmasını istemek demektir. Sonuç olarak, bu söylemler, ithalatın gıda fiyatlarını kontrol altına alacağı ve düşüreceği varsayımına dayanmaktadır. Öncelikle gıda enflasyonuna iki açıdan, üretici ve tüketici yönünden bakmak gerekir. Şunu belirtmekte fayda var. Gıda ve alkolsüz içeceklerde 2011 yılında tüketici fiyatları endeksindeki artış yüzde 12,21 olmuştur. Buna karşılık, tarımda üretici fiyatları endeksindeki artış ise yüzde 7,58’de kalmıştır.

2012 yılına gediğimizde ise tarımın genelinde üretici fiyatları endeksinde yüzde 4,17 düzeyinde azalma olurken; gıda ve alkolsüz içeceklerde tüketici fiyatları endeksi yüzde 3,9 oranında artmıştır. 2013 yılında, gıda ve alkolsüz içeceklerde tüketici fiyatları endeksi yüzde 9,67 oranında artmışken, tarımda üretici fiyatlarındaki artış yüzde 7,58’de kalmıştır.

2014 yılında da göstergeler diğer yıllara benzer bir seyir izlemiş, tarımda üretici fiyatlarındaki artış, gıdadaki tüketici fiyatlarındaki artışın altında kalmıştır. Bu yılın Haziran ayında tarımda üretici fiyatları yüzde 1,18, Temmuz ayında yüzde 0,73, en son Ağustos ayında yüzde 0,55 oranında düşmüştür. Buna karşın gıda ve alkolsüz içeceklerde Haziran ayında yüzde 0,36, Temmuz ayında yüzde 0,30, Ağustos ayında yüzde 0,89 oranında artış yaşanmıştır.

Üretici fiyatları, Ağustos ayı itibarıyla son bir yıllık dönemde tarımın genelinde yüzde 10,54, on iki aylık ortalamalara göre yüzde 7,88 artmışken, gıda ve alkolsüz içeceklerdeki fiyat artışı, Ağustos itibarıyla son bir yıllık enflasyon yüzde 14,44’ü, on iki aylık ortalamalara yüzde 11,45’i bulmuştur. Rakamlardan görüldüğü gibi gıda fiyatlarındaki artışın kaynağı üretici değildir. Aksine üretici de, toplumun büyük bir kesimi gibi enflasyondan zarar görmüştür.”

ÇİFTÇİ AFETLERİN VE ENFLASYONUN MAĞDURU

Üreticilerin kuraklık, dolu, fırtına, aşırı yağış, sel, su baskını gibi hemen hemen bütün doğal afetlerle uğraştığına dikkati çeken Bayraktar, açıklamasında şu saptamalara yer verdi:

“Normalin dışındaki iklim koşulları yüzünden oluşan hastalıklarla mücadele etmiştir. Buğday, arpa, çavdar ve yulaf üreticisi kuraklıktan, fındık, kayısı, elma, ceviz başta olmak üzere birçok meyve ve bazı sebze yetiştiricileri ise don kaynaklı büyük kayıpları göğüslemek zorunda kalmıştır. Üreticimiz borç yükü altındadır. Bankalara, elektrik şirketlerine, Sosyal Güvenlik Kurumu’na borçları bulunmaktadır. Mazot, gübre, ilaç ve elektrik girdi fiyatlarının yüksekliği maliyetleri artırmakta, zaten aşırı derecede parçalanmış arazi yapısı nedeniyle verimli işletme olanağını yitirmiş tarım topraklarında karlı üretim yapılmasını neredeyse imkansız hale getirmektedir. Buna rağmen çiftçi enflasyonun sorumlusu değil, açıkça mağdurudur.

Bu şartlar altında, çift hanelere yaklaşmış enflasyonu kontrol altına almak için ithalatı cazip hale getirecek gümrük vergisi indirimleri, zaten zor durumdaki çiftçimizi daha da büyük sıkıntıya sokacaktır. Yaklaşık 77 milyon nüfusu, 37 milyon turisti doyuran, 6 milyona yakın istihdam yaratan, tarım ve gıdada 17 milyar dolarlık ihracata imkan sağlayan tarım sektörünün ayakta tutulması gerekirken, ihtiyaç dışı ithalatın tam anlamıyla yıkıcı sonuçlar doğuracağını bilmek için müneccim olmaya gerek yoktur. Zaten ülkemizde 11,2 milyar doları aşkın gıda ve tarım ürünleri ithalatı yapılmaktadır. Ayçiçeği, soya gibi yağlı tohumlarda ülke içi üretim tüketimi karşılamaktan uzaktır. 3,6 milyar dolarlık bir yağlı tohum ithalatı yapılmaktadır. Bu alandaki ihracatın da 1,2 milyar doları bulduğunu söylemek gerekir. Yağlı tohumlardan üretilen yağda ülke ihtiyacının yüzde 70’i ithalatla karşılanmaktadır. Soyanın yüzde 84’ü ithal edilmektedir. Yine ülkemiz önemli bir pamuk tüketicisidir.

Üretimde 6’ıncı olmasına karşın, pamuk ithalatında Çin’in ardından ikinci sırada bulunmaktadır. 1,5 milyon tonluk pamuk ihtiyacının 800-900 bin tonu ülke içinden, kalanı yurtdışından karşılanmaktadır. Ülkemiz kaliteli buğday ithal etmektedir. Un ve makarna üretimi için bunu yapmak bir zorunluluktur. Türkiye, un ve makarna ihracatında dünyanın iki büyük ülkesinden biridir. Türkiye, muz ithalatçısıdır. Muzda son yıllarda üretim hızla artsa da tüketimin yine de yarısı ithalatla karşılanmaktadır. Görüldüğü gibi tarım ürünlerinde ithalat vardır. Zaten bu ithalata karşı çıkmak da mümkün değildir. Önünde sonunda ülke ihtiyacı için ithalat yapmaktan başka çıkar yol da yoktur.

Fakat, gıda fiyatlarını kontrol etmek için ithalatı cazip hale getirmek, ülke içi üretim varken, ürün ithal etmek tarım sektörünü baltalamaktan başka bir işe yaramaz. Tarımda en temel öncelik, yapısal sorunları çözerek, sürdürülebilir üretimi sağlamak, üreticiyi tarlada tutmak, ülke içi üretimi artırmak, üretim fazlasını ihraç etmek olmalıdır. Bunlar yapılmazsa ortaya çıkacak sorunun büyüklüğüyle baş etmek mümkün olamayacaktır. Aksi takdirde, tarımdan kopacak milyonlarca nüfus, hangi alanlarda istihdam edilecek ve doyurulacaktır? Bunun cevabının verilmesi gerekir.”

Ayrıca gümrük indirimleriyle ithalatın önünün açılmasının doğrudan fiyatları indirip indirmeyeceği de muğlak bir konu olduğuna işaret eden Bayraktar, “Geçmişte, bunun tersi örnekleri görülmüştür. 2008 sonrası sütte yaşanan kriz sonucu besilik, kasaplık canlı hayvan ve et ithalatı yapılması, et fiyatlarını düşürmemiş, tüketici fiyatlarında önemli bir değişiklik olmamıştır. Parayı, ithalatçılar, aracılar kazanmış ama ülke çiftçisi kaybetmiştir. Tüketici de ithalattan daha ucuz ürün tüketerek faydalanamamıştır. Olan ülkenin 3 milyar doları aşkın dövizine olmuştur.” ifadelerini kullandı.

“GIDA FİYATLARINI KONTROL ALTINA ALMANIN İTHALATTAN BAŞKA YOLLARI DA VAR”

Gıda fiyatlarını kontrol altına almanın ithalatı gümrük indirimleriyle teşvik etmekten başka yolları da bulunduğunu belirten Bayraktar, şunları kaydetti:

“Ürünün üreticinin elinden çıkış fiyatı ile tüketicilerimizin aldıkları fiyatlar arasında 4-5 katına ulaşabilen farklar oluşmaktadır. Üretici-market arasındaki makasa dikkat edilmeli. Bu sorunu halledemezsek, gıdada enflasyon sorununu çözemeyiz. Ürün tarladan sonra çeşitli kanallardan geçerek tüketiciye ulaşır. Pazarlama kanalları olarak tarif edilen bu yolda devlet alımlarının yanı sıra, kooperatif alımları ile çok sayıda aracı tüccar, komisyoncu, dağıtıcı, toptancı, perakendeci, simsar gibi değişik isimler altında faaliyet gösteren aracılar bulunmaktadır. Bunların tarladan markete olan zincirdeki sayıları arttıkça pazarlama kanalları uzamakta, ürün fiyatları artmaktadır. Tarladan markete fiyat artışın en aza indirilmesi için, kısa vadede, nakliye maliyetlerini azaltacak formüller üzerinde çalışmak gerekir. Yüksek akaryakıt fiyatları nedeniyle ulaşım giderleri perakende ürün fiyatlarını artırmaktadır.

Tarım ürünleri taşıyan nakliye araçlarına ucuz mazot sağlanması, vergi oranlarının indirilmesi gibi çeşitli önlemler alınabilir. Orta ve uzun vadede demiryolu ağının yaygınlaştırılması, soğuk hava depoları bulunan vagonların devreye alınması nakliye giderlerini en aza indirecektir. Çiftçi ekonomik örgütlülüğünün ve gücünün artırılarak aracı sayısının azaltılması, ambalajlama, depolama ve nakliye maliyetlerinin en aza indirilmesi, üreticiden tüketiciye kadar geçen süreçte kar marjlarının makul seviyelere düşürülmesi için rekabet koşullarının oluşturulması gerekir.”

Bütün bunların, tarladan markete oluşan fiyat farkını en aza indireceğini, fiyat istikrarını sağlayacağını bildiren Bayraktar, “Çiftçi düzenli ve yeterli bir gelire kavuşacak, tüketici de makul bir fiyatla gıda tüketebilecektir. Ülkemizin gıda ve tarımda, sosyal ve ekonomik istikrarını bunda görüyoruz.”

Bayraktar, tarımda istihdamın 5,9 milyonu aştığına temas etti. Şemsi Bayraktar, Haziran ayında tarımda çalışan sayısının Mayıs ayına göre 117 bin kişi artarak 5 milyon 820 bin kişiden 5 milyon 937 bin kişiye çıktığını belirtti.

TZOB Genel Başkanı, Mart ayının ikinci yarısından sonra tarımda istihdamın yoğun olduğu döneme girildiğini bildirerek, “özellikle bu dönemde çapalama, sulama gibi kültürel işlemlerin artması ve birçok üründe hasat yapılması nedeniyle istihdam 6 milyona yaklaştı. Tarım, Haziran ayında istihdamda sanayiye 605 bin fark arttı.” dedi. Bayraktar, 26 milyon 586 bin olan istihdam edilenlerin 13 milyon 360 bininin hizmetler, 5 milyon 332 bininin sanayi, 1 milyon 958 bininin inşaat, 5 milyon 937 bininin ise tarımda çalıştığını vurguladı.

Tarımın işsizliği sürekli düşürdüğünü bildiren Bayraktar, “tarım işsizliği, Nisan ayında 1,8, Mayıs ayında 1,9, Haziran ayında ise 2 puan düşürdü ve işsizliğin tek hanede kalmasını sağladı. Tarım erkeklerde işsizliği 1,2 puan düşürerek yüzde 9,5’den yüzde 8,3’e, kadınlarda 4,8 puan indirerek yüzde 15,7’den yüzde 10,9’a çekti.” dedi.

Haziran ayında, tarımın istihdamda yüzde 22,3 pay aldığını, buna karşın sanayinin payının yüzde 20,1, inşaatın payının yüzde 7,4’de kaldığını belirten Bayraktar, istihdamda aslan payının yüzde 50,3 ile hizmetler sektöründe olduğunu vurguladı. Bayraktar, Haziran ayında tarımda 3 milyon 132 bin erkek, 2 milyon 805 bin kadının istihdam edildiğine dikkati çekti.

Son Dakika
  • Site Yorumlarý
  • Facebook Yorumlarý Facebook Yorumlarý
Yeni yorum yaz
Henüz bir yorum yazýlmadý. Ýlk yazan siz olabilirsiniz.