Orta Doğu, tarihsel olarak su kaynaklarına erişim konusundaki çatışmalarla ünlüdür, ve su krizi İsrail ve Filistin arasındaki ilişkileri daha da karmaşık hale getiriyor. Su, bu zaten gerilim dolu bölgede bir başka çatışma noktası haline geldi ve bu durum, gelecekte daha fazla sorun yaratabilir.
İsrail, Gazze Şeridi'ne giren birçok su kaynağını kontrol ediyor, bu da onun bölgedeki yaşamın büyük bir bölümünü yönlendirdiği anlamına geliyor. Ancak Filistinliler su konusunda aynı derecede kritik ihtiyaç duyuyor ve bu ihtiyaçların karşılanması için giderek daha fazla mücadele ediyorlar.
Orta Doğu'daki su kaynakları zaten azalırken, nüfus hızla artıyor. Bölgede kişi başına düşen yıllık ortalama su miktarı, uluslararası kabul edilen su kıtlığının eşiğinde. İsrail ve Filistin, Ürdün Nehri sistemi ve yeraltı su akiferleri gibi başlıca su kaynaklarını paylaşıyorlar, ve bu kaynakların yönetimi konusunda anlaşmazlıklar devam ediyor.
1993'teki Oslo Barış Anlaşmaları, su kaynaklarının paylaşılmasına dair bazı hükümler içeriyordu, ancak bu anlaşmaların güncellenmesi ve su sorunlarına daha güncel çözümler bulunması gerekiyor. Sürekli çatışma ve güvensizlik, su krizinin büyümesine ve tırmanmasına neden oluyor.
Su, sadece içme suyu olarak değil, aynı zamanda tarım ve endüstri için de hayati bir öneme sahiptir. Bu nedenle su kaynaklarına eşit erişim ve sürdürülebilir kullanım konusundaki anlaşmazlıklar, bölgedeki yaşamı olumsuz etkiliyor.
Son dönemde İsrail, Gazze'ye su ve yakıt sevkiyatını durdurarak Hamas'ı cezalandırmaya yönelik bir politika izledi. Bu, Gazze'deki sivil halkı daha fazla sefaletle karşı karşıya bıraktı ve uluslararası arenada İsrail'i eleştiriye maruz bıraktı.
Gazze'ye Su Sağlama Projesi
Orta Doğu'da su krizi devam ederken, İsrail ve Filistin arasındaki su sorununa çözüm bulma amacı taşıyan özel bir işbirliği projesi göze çarpıyor. Arava Enstitüsü, adını vermediğimiz bir Filistinli kar amacı gütmeyen grup, İsrailli su teknolojisi şirketi Watergen ve ABD merkezli kar amacı gütmeyen bir kuruluş olan Arava Enstitüsü Dostları, Gazze'ye yüksek kaliteli içme suyu sağlamak için bir dizi atmosferik su jeneratörü kuruyor.
Bu jeneratörler, atmosferdeki nemden içme suyu üretmek için güneş enerjisiyle çalışıyor, bu da Gazze Şeridi'nde enerji sıkıntısının olduğu bir ortamda önemli bir avantaj sağlıyor. Proje, 2019'dan 2023'e kadar devam ediyor ve bu süre zarfında bir dizi jeneratör Gazze'nin farklı bölgelerine kuruluyor.
İlk jeneratör 2019 yılında Gazze'nin merkezinde, İsrail sınırına yakın bir belediyeye kuruldu. Ardından 2020 yılında daha büyük bir jeneratör, Gazze'nin merkezindeki büyük bir hastaneye yerleştirildi. Özellikle Mayıs 2021'deki Hamas-İsrail çatışmaları sırasında su kaynaklarının kesildiği dönemde, bu jeneratörler çevredeki topluluklar için hayati bir içme suyu kaynağı haline geldi.
2023 yılında, Gazze'deki tıbbi tesislere beş su jeneratörü daha kurulması planlanıyor. Bu projenin Gazze'deki su krizine olumlu bir katkı sağlayabileceği ve insanlara temiz içme suyu temin etme çabalarında büyük bir adım olduğu düşünülüyor. Arava Enstitüsü Track II Çevre Forumu Direktörü David Lehrer, projenin Gazze'nin güneyindeki iki jeneratörünün hala çalıştığını ve bölgedeki tek temiz içme suyu kaynağı olduğunu belirtiyor.
Su krizi, ayrıca Gazze'nin atık su sorununu da içeriyor. Gazze'deki tesisler elektrik eksikliği nedeniyle çalışamaz hale geldi ve atık su, denize boşaltılmaya başlandı. Bu, sadece Gazze'deki insanlar için değil, aynı zamanda İsrail'deki su kaynaklarını da tehdit ediyor.
Ancak umut ışığı da var. İsrailli ve Filistinli gruplar, su sorunlarını çözmek için birlikte çalışma yolunu seçiyorlar. Atmosferik su jeneratörleri ve mobil atık su arıtma tesisleri gibi teknolojilerle su temini sağlamaya çalışıyorlar. Bu projeler, bölgede su krizinin üstesinden gelmek ve insanlara temiz içme suyu sağlamak için atılan önemli adımlardır.
theconversation.com