Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın geçen hafta Salı günü Muhtarlar Toplantısı'nda yaptığı "Bundan sonra aldığımız ihbarlar sebebiyle stokların yapıldığı depoları basacağız. Kimse benim vatandaşıma halkıma, pahalı ürün yedirme hakkına sahip değildir" şeklindeki açıklaması sonrası başta Ankara'nın Polatlı ilçesi olmak üzere soğan üreticisi bölgelerde depolara baskınlar yapıldı.
Son 6 ayda soğan fiyatlarındaki artışlar, "depolarda stokçuluk yaparak piyasa fiyatını yükseltme" tartışmalarını da beraberinde getirdi.
Net rakamlar bilinmemekle birlikte Türkiye'nin yıllık ortalama 2 milyon ton soğan ürettiği ve bunun 1 milyon 700 bin tonunu tükettiği tahmin ediliyor.
BBC Türkçe'ye konuşan tarım uzmanlarına göre, bu yıl soğan fiyatlarındaki artışın pek çok sebebi var. Uzmanlar bu radikal artışı sadece "stokçuluk" ile açıklamanın mümkün olmadığını, depolara yapılan baskınların da soruna uzun vadede çözüm getirmeyeceğini söylüyor.
Nisan ayına kadar satmak üzere soğanlarını depolarda muhafaza eden Polatlı üreticisi ise soğan üzerinde yaşanan tüm bu tartışmalardan oldukça endişeli.
"SORUN, SOĞANIN DEPOLANMASI DEĞİL"
Tarım yazarı Abdullah Aysu'ya göre, soğandaki fiyat artışının iki temel nedeni var.
Üreticiden tüketiciye gelen ürünün ortalama 6-7 durakta el değiştirdiğini fiyatının katlanarak arttığını söyleyen Aysu, üretici ve tüketici arasındaki zinciri kısaltmayan hiçbir çözümün kalıcı olamayacağını savunuyor:
"Çiftçi üretir, tüccar tarladan alır ve o ilin haline götürür; oradan sevkiyatçı alır nakleder ve hangi ilde satacaksa o ilin haline gider; o ilin halindeki komisyoncu bunu alır ve manava/markete verir, son olarak tüketiciye ulaşır.
"Her bir aşamada kişiler kendi kazancını, devlet de vergisini koyar ve dolayısıyla fiyat yükselir. Bu mekanizma böyle devam ettiği sürece istediğiniz kadar stok baskını yapın, çözemezsiniz. Aracıları aradan çıkaracak şekilde bir temas sisteminin oluşturulması şart."
Aysu, "Büyük tüccarlar çok miktarda ürünü topluyor, depoluyor ve haldeki komisyoncu ile direkt bağlantılı olarak fiyat istediği gibi yükseltip düşürebiliyor" diyor.
Tonlarca soğanın tüketiciye ulaşmadan önce depolarda tutulması doğal olsa da, esas sorun bu işlemin belli tüccarlar arasında tekelleşmesinde başlıyor.
Aysu, "Soğanı depolamak zorundalar ama soğan az elde toplandığı zaman fiyatlar yüksek olur. Ülkenin günlük ihtiyacı kadar göndermez de bunun yarısı kadar gönderirsen, arz-talep ile fiyat tabii ki yükselir. Mevcut soğan tüccarı bunu böyle yapmasa fiyatlar böyle uçmaz" diye konuşuyor.
Fakat Aysu'ya göre depolara yapılan baskınlar fiyatları görece olarak düşürmekten öteye geçmeyecek ve kalıcı bir çözüm sunmayacak:
"Baskınlar yapılır, birkaç kamyon fazla gider, fiyat görece olarak düşürülür ama daha sonra bu düzenek tekrar kurulur. Sistemin kendisi bozuk, üretimden pazarlamaya olan zincir kısalmadıkça sürece baş edemezsiniz."
"ÜRETİCİDEN TÜKETİCİYE ZİNCİRİN HER HALKASI DENETLENMELİ"
BBC Türkçe'ye konuşan üreticiler ve tüccarlar bu sene soğan rekoltesinin düşük olduğunu ve ayrıca depolarda çürüyen soğan oranının geçen yıllara göre daha fazla olduğunu aktardı.
Tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım, soğanın fiyatının yükseleceği beklentisiyle bazı tüccarların "ürününü bekletmeyi" tercih etmiş olabileceğini söylüyor:
"Küf hastalığından dolayı depodaki soğanın yüzde 25-30'unun çürüdüğünden bahsediliyor. Bu da insanları fiyatlar artacak diye beklentiye sokuyor. 'Ben şimdi 3-4 liraya soğan satacağıma Ocak ayında 7-8 liraya satarım' diyerek ürününü satmayanlar mutlaka vardır. Bu beklentinin bir şekilde kırılması gerekiyordu, hükümet de baskın yaparak bunu kırmaya çalışıyor."
Yıldırım'a göre soğan üreticileri hariç üreticiden tüketiciye "zincirin her halkasının denetlenmesi gerekiyor":
"Tarım Bakanlığı verilerine göre, 2014 yılından bu yana son 5 yılda Türkiye'de soğan üreten çiftçi kilosu 80 kuruşun üzerine hiç ürün satmadı. Yani hiçbir yıl fiyat artışı üreticiden kaynaklanmıyor. Ki çiftçi hasadını yaptı ve ürününü çoktan sattı, şu anda elinde soğan da yok.
"Depoların olduğu gibi marketlerin de denetlenmesi gerekiyor. Depodan veya üreticiden ne kadara çıktı bu ürün, market ne kadara satıyor? Örneğin büyük market zincirleri hal yasasına dayalı olarak üreticiden doğrudan ürün alabiliyor, dolayısıyla onlar da kendi depolarında bu ürünü alıp normalde daha uygun fiyata satması gerekirken daha yüksek satıyorlar."
"HER SENE HASADIN ORTALAMA YÜZDE 15'İ DEPOLARDA KAYBEDİLİYOR"
Türkiye'de soğan üretiminde bir miktar yerli, bir miktar da ithal tohum kullanılıyor. Soğan üreticileri arasında ithal tohumlarda hastalığın daha yaygın olduğu konuşuluyor.
Öte yandan soğanın birçok çeşidi bulunuyor ve her birinin hasat zamanları farklılık gösteriyor. Fakat bu yıl iklim değişikliğinden ötürü farklı tipte soğanlar aynı zamanda hasat edilmek zorunda kaldı.
Yıldırım, bu durumun depolardaki soğanlarda baş gösteren küf hastalığını artırdığını anlatıyor:
"Soğanın bir bölümünün 100 günde, bir bölümünün 120 günde, bir bölümünün ise 140 günde hasat edilmesi gerekiyor. Fakat bu sene iklim değişikliğine bağlı olarak hasat çok gecikti ve soğanların neredeyse tamamı 140 günü geçtikten son hasat edilebildi."
"Farklı tipteki soğanlar aynı ortamda depolanıyor ancak erken hasat edilmesi gerekirken bekleyen soğan daha erken filizlenmeye başlıyor. Dolayısıyla nem artıyor ve depodaki diğer soğanlardaki hastalığı artırıyor."
Bu şekilde her sene hasadın ortalama yüzde 15'ini depolarda kaybedildiğini söyleyen Yıldırım, soğanın fiyat artışının önüne geçmek için lisanslı ve modern depoların kurulması gerektiğini söylüyor.
"ANKARA'DA 11 TANE KAÇAK DEPO VAR"
Ankara Sebze Meyve Komisyoncular Dernek Başkanı Ceyhan Gündüz, 'Ankara hali esnafının değil stok yapmak, yarınki ödemesini yapacak imkanı yok. Bu ürünleri bir depoda saklamak zorundayız" diyor.
Ankara halinin stokçu tespit etmek için gelinecek "son yer" olduğunu savunan Gündüz, fiyat artışının sebebinin tüccarlar olduğu görüşünde:
"Hal esnafından önce tüccar var. Ellerinde çok mal olan tüccarlar, bir takım spekülasyonlarla soğanın ileriki aylarda fiyatının artacağını söylüyorlar. Hal esnafı zaten her şeyi faturalı alıp satıyor. yeni çıkacak hal yasasıyla tüccarlar aradan çıkarılacak. O zaman bunlarla karşı karşıya kalmayacağız."
Gündüz, Ankara'da adresi ve faaliyetleri bilinen 11 adet kayıt dışı patates soğan deposu olduğu öne sürüyor:
"Tüccarlara ait bu depoların hiçbirinin kanunen toptan mal satma hakları yok. En büyük sıkıntı bunlardan kaynaklanıyor. Halciler kayıt dışı olan bu depolardan ürün alamaz; onlar seyyara, pazarcıya ve market zincilerine satış yaparlar ama piyasa fiyatını önemli ölçüde belirlerler."
POLATLI ÜRETİCİSİ: STOKÇU DEĞİL TEDARİKÇİYİZ
Türkiye'deki soğan üretiminin yüzde 20'si Polatlı'da gerçekleşiyor. Polatlı'daki soğan üreticilerinin önemli bir kısmı, kendi depolarında muhafaza ettiği mahsülünün ticaretini de kendisi yapıyor.
Polatlı'da bir araya geldiğimiz üreticiler, soğan özelinde yaşanan "stok" tartışmalarını şaşkınlıkla izlediklerini ve "stokçu" diye tabir edilmekten rahatsız olduklarını dile getiriyor.
Önce soğanın neden depolanması gerektiğini anlatıyor, ardından da "Biz bunu Polatlı'da 20 senedir yapıyoruz, neden şimdi stokçu olduk" diye soruyorlar:
"100 ton soğan bulunca sanki ya bir suçlu ya da uyuşturucu yakalamış gibi haber yapıyorlar. Şaşırıp seyrediyoruz. Televizyonda seyrettiğiniz depoların hepsi tedarikçi, hiçbiri de stokçu değil. Her gün 3-4 araba soğan yükleyen arkadaşlarımız, hepsini tanıyoruz."
Üreticilerin hiçbiri haberde isminin yer almasını istemiyor.
BU KADAR DA SAHTAKARLIK OLUR MU?
Son 10 günde Polatlı'ya pek çok medya kuruluşunun gelip "yalan haber" yaptığını söyleyen çiftçilerden biri, başından geçen bir olayı şöyle anlatıyor:
"Bir televizyon kanalı depoma geldi, röportaj yaptık. İşleri bittikten sonra dediler ki, 'Bir de deponun kapısını kapatın, kenara çekilin, öyle çekelim'. Biz de söyledikleri gibi kapıları kapattık, kenara çekildik ki çekim yapsınlar."
"Sonra akşam haberleri izlerken bir baktık, benim depomu gösterip 'Stokçular depoyu kilitleyip kaçmışlar' yazıyor. Gözlerimize inanamadık. Halbuki biz oradaydık, satış yapıyorduk, kendileri bize kapıyı kapatmamızı söyledi. Bu kadar da sahtekarlık olur mu?"
BBC