PETROLDEN SONRA EN ÇOK PARAYI ONA HARCIYORUZ

Türkiye'nin ayçiçeği ithalatı için harcadığı para, petrol ithalatı için harcadıklarından sonraki en büyük kalemi oluşturuyor. Peki Türkiye, ihtiyacı kadar ayçiçeği üretebilme kapasitesine sahipken, neden ihtiyacının büyük bölümünü ithalat yoluyla sağlıyor?

Türkiye , ihtiyacı kadar ayçiçeği üretebilme kapasitesine sahip bir ülke olduğu halde ihtiyacının büyük bölümünü ithalatla karşılıyor.

Türkiye, Dünya ’da başlıca ayçiçeği üreticisi olan ülkelerden biri olmasına rağmen, diğer ülkeler kadar ihracat oranına sahip olmadığı gibi, ayçiçeği ihtiyacının büyük bölümünü de ithalatla sağlıyor. En fazla ayçiçeği ithalatı yapan ülkeler arasında Hindistan ve ABD ile birlikte yer alırken, bahsi geçen ülkelerden çok daha fazla üretim yapıyor olması dikkat çekiyor.

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın yayımladığı 2014 yılı ayçiçeği raporuna göre, Türkiye yılda yaklaşık olarak 1 milyon 200 bin ton ayçiçeği üretiyor. Hem iç tüketim hem de ihracat için ihtiyaç duyulan miktar ise 3 milyon ton. Bu farkın yurt içinde yarattığı yağ ihtiyacı ise ithalat yoluyla karşılanıyor. Raporda, kapasitenin altında seyreden düşük üretimin yüksek ihracata yol açtığından söz ediliyor ancak çiftinin neden ayçiçeği üretmekten uzaklaştığı sorusu cevaplanmıyor. Üretime göre dengesiz seyreden ayçiçeği ithalat oranlarının üretici için yarattığı sonuçları uzmanlarla konuştuk.

‘YURT DIŞINDAKİ ÇİFTÇİ KAZANIYOR’

Trakya Birlik Edirne Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Şafak Kırbıç’a göre, Türkiye’nin ayçiçeği tarım politikası, yurtdışı çiftçisine kazandırıyor: “Bulgaristan’ın 6 milyonluk bir nüfusu olmasına rağmen hemen hemen bizimle aynı oranda ayçiçeği üretiyor ve dünya pazarına giriyor. Yurtdışına kazandıran bir tarım yapımız var. Bulgaristan ve Ukrayna gibi ülkelerin çiftçisini destekliyoruz ancak kendi çiftimiz kaybediyor. Bu durumda kazanan yurtdışındaki çiftçiler oluyor.”

ÜRETİM, KAPASİTENİN ÇOK ALTINDA

Ayçiçeğini ithal etme yolunu seçen Türkiye, ayçiçeği üretebileceği potansiyel toprakların sadece yarısını kullanıyor.

Kırbıç’a göre bu yüksek oranlı ithalattan kaçmanın yolu, devletin teşvik primlerini artırarak çiftçiyi ayçiçeğine yönlendirmesinden geçiyor: “Ayçiçek üretiminin artırılamamasının nedenleri çiftçi açısından ekonomik nedenler. Konya’da geçen yaz çok ayçiçeği üretimi oldu ancak üreticiler kazanamadıkları için bu sene buğday ve Mısıra yöneldi ama buğday üreticisi de kazanamadı. Esas mesele devlet teşviklerinin yeterli olmaması…”

Uluslararası Ayçiçek Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. Yalçın Kaya da, Ayçiçeği üretiminin artırılamamasının nedenini çiftçinin buğdaya yönelmesi olarak açıklıyor:

“Ayçiçeği, birim alandan elde edilen gelir açısından ve buğday, mısır ve pancar gibi rakip ürünlerin gerisinde kalıyor. Çok fazla miktarda ithalat yapmamızdan dolayı dünya fiyatları da ülkemizdeki fiyatının oluşmasında çok belirleyici rol oynuyor.”

İTHALATTA PETROLDEN SONRA AYÇİÇEĞİ

Raporda yer alan ifadeye göre, Türkiye petrolden sonra en fazla parayı ithal ayçiçeği için ödüyor. Şafak Kırbıç’a göre, bu yüksek ithalat harcamalarının önüne ancak yerel üreticiyi güçlendirerek geçmek mümkün: “Ayçiçeğinin petrolden sonra en çok harcama yaptığımız ithal ürün olduğu doğru. Elimizin altında üretme şansımız varken ithal etmek zorunda kalıyoruz. Çünkü ayçiçeğinde dekar başına 12-13 liralık bir devlet teşviki söz konusu. Bu gerçekten çiftçi açısından çok komik bir rakam. Ayrıca, devlet ayçiçeğinin kilogramı başına 30 kuruş teşvik primi veriyor. Bu iki katına çıkarılarak 60 kuruş yapılırsa ayçiçeğine elverişli topraklarımızda maksimum oranda ayçiçeği üretebiliriz. Böylece hem ithal etmek için harcanan paraya göre çok daha az bir rakama ihtiyacımız olur, hem çiftçimiz kazanır.”

‘YEREL TOHUM KULLANMALIYIZ’

Dünyada ayçiçeği ithalat ihracat oranlarının dengeli olduğunu görüyoruz. Ancak Türkiye yurt dışına sattığı ayçiçeği tohumunun, yaklaşık 16 katını satın alıyor. Bu haliyle ayçiçeği tohumu ithalatında Dünya’da ilk sırada yer alıyor.

Permakültür Platformu’ndan Mustafa Alper Ülgen, üretimde yerel tohumların kullanılmasına dikkat çekiyor: “Yerli tohum kullanımı çok az. Bir istatistiğe göre, Anadolu’da yerli buğday tohumlarının kullanımı 1980’li yıllara kadar %90 civarındaydı. Ancak şu anda buğday üretiminde yerli tohum kullanma oranı %6. Oysa yerel tohumların hem iklim değişikliğine hem de hastalıklara çok daha dayanıklı. Ancak mevcut tarım politikaları ve tohumculuk yasası, yerel tohumların yok olmasına neden oluyor.”

‘TARIM POLİTİKALARI ÇİFTÇİYİ EZİYOR’

Ülgen, Türkiye’deki genel tarım politikasının günübirlik çıkarlar gözetilerek üretildiği görüşünde: “Tarımdaki giderlerin çok fazla olması çiftçide toprağı işleme konusunda isteksizliğe yol açıyor. Mevcut tarım politikaları çiftçiyi ezme ve yok etme eğiliminde. Çiftçiyi ve ülkenin geleceğini düşünen politikalar değil, günübirlik politikalar üretiliyor. Mazot fiyatları, ilaç ve gübre fiyatları çiftçi için çok yüksek. Hemen hemen yurtdışındaki fiyatların iki katı. O yüzden buğday yetiştiren çiftçiler de kazanmıyor. İklim değişikliklerinden çok etkileniyor. O yüzden çiftçi şu anda buğdaydan da uzaklaşıyor ve Türkiye buğdayı da dışarıdan getiriyor. Yani buğday da ihtiyacımızın olduğu kadar ekilmiyor.”

Radikal
  • Site Yorumlarý
  • Facebook Yorumlarý Facebook Yorumlarý
Yeni yorum yaz
Henüz bir yorum yazýlmadý. Ýlk yazan siz olabilirsiniz.