Tarlalarında çalışırken IŞİD saldırısı ile kendilerini bir anda Türkiye'de bulan Suriyeli çiftçi aileler, çadır kurdukları Diyarbakır'da pamuk toplama sezonunun bitmesiyle ortada kaldı.
Kobani'den kaçıp Diyarbakır'a gelen Suriyeli çiftçiler yaz aylarını tarlalarda çalışarak geçirdi. Kış aylarında ise yapabilecekleri bir şey yok.
Eşyalarını sırtlayıp Suruç'a doğru yola çıkacaklar. Şimdilik planları sadece köylerine geri dönebilmek.
Ahmed Muhammed Şako, Suriyeli bir Kürt. IŞİD Kobani'ye saldırdığında sınır yakınlarındaki tarlasında çalışıyormuş. Eşyalarını almaya dahi zaman bulamamış:
"Biz çiftçilik yapıyorduk Kobani'de. Savaşla, olanlarla ne ilgimiz ne de haberimiz vardı. IŞİD'i ve yaptığı zulümleri duyuyorduk bir tek. Kobani'ye saldırdıklarında kimimiz tarlada kimimiz hayvanların başındaydı. Eşyalarımızı dahi almadan üzerimizdekilerle kaçtık. Sadece hayvanları önümüze kattık. Biraz dinince dönüp eşyalarımızı almayı düşünüyorduk ama olmadı."
Ahmed Muhammed Şako ve beraberindekiler göç dalgasına kapılarak Türkiye sınırında bir süre beklemişler.
Geceyi geçirdikleri sınırda sabah uyandıklarında tatsız bir sürprizle karşılaşmışlar.
"21 büyükbaş hayvanım çalındı. Her biri bin liranın üzerinde değere sahipti. Aradık ama o kalabalığın içinde bulmak mümkün olmadı."
Başına gelenleri anlatırken gözyaşlarını tutamayan Şako'yu eşi teskin etmeye çalışsa da bu pek mümkün olmuyor:
"Bir ay sınır bölgelerinde kaldık. Kamplar çok kalabalık ve uygun değildi. Biz köylüyüz, kalabalıklarda yapamayız. Çaresiz tanıdık bir çiftçinin vasıtasıyla Diyarbakır'a gitmeye karar verdik. Devegeçidi Barajı yolundaki bu tarlaya geldik. Çevreden bulduğumuz öteberiyle çadır kurarak yerleştik. Tarladaki pamukları topladık bir ay boyunca ama pamuk bitti ve soğukları bu çadırlarda geçirmemiz imkansız."
'Yoksulluk savaştan beter'
Savaşın sürmesine rağmen, izin verilirse Kobani'ye dönmeyi istediğini belirten İzeddin Soro ise eşyalarını toplamaya başlamış bile. Suruç'a gidecek. Sonrasında ise neler olabileceğini bilmiyor:
"Memleketimizde tarlamız ve başımızı sokacağımız evlerimiz var. Burada iş kalmadı. Bizim yapabileceğimiz şey toprak ile uğraşmak. Toprağımızdan uzak kaldığımızda yaşayamayız. Orada savaş var ama böyle yaşamaya çalışmak daha beter. Suruç'ta akrabalarımızı arayacağız. Sonrasında Kobani'ye dönmek için bir yol arayacağız. Ne olacak, biz de bilmiyoruz. Kışı atlatmamız bu şartlarda çok zor."
'Mercimek ve nohutlarım depoda kaldı'
Ahmed Muhammed Ali, Kobani'de geride bırakmak zorunda kaldığı hububatını düşünüyor. Hasadını yeni bitirdiği ürünlerini almaya fırsat bulamadan kaçmak zorunda kalmış.
"Her yıl mercimek, buğday ve nohut ekiyorum. Toplayıp depoya kaldırmıştım. Satmak için görüşmeye bile başlamıştım ki çatışmalar başladı. Canımızı zor kurtardık. Evimiz, ürünlerimiz yerinde duruyor mudur bilmiyorum. Haber de alamıyoruz. Burada yapacak iş kalmadı. Yağmurlar başladı ve çamurdan dışarı bile çıkamıyoruz. Yarın öbür gün kış gelecek ve her şey daha zorlaşacak. Şansımızı sınır bölgesinde arayacağız."
'Bu kimin savaşı bilmiyorum'
Duham Şahin, 14 çocuğuyla birlikte kaçmış Suriye'den. 2 bine yakın zeytin ve fıstık ağacının kesilmesine neden olan savaşa anlam veremiyor.
"Bu savaş niye çıktı sebebini bile bilmiyorum. İslamiyet için diyorlarsa biz IŞİD'den daha Müslümanız. Bizden ne istiyorlar bilmiyorum. İnsanları vahşice öldürüyorlar. Benim iki bin zeytin ve fıstık ağacımı kestiler. Yarın savaş bitebilir ama benim ağaçlarım bir daha olmayacak."
Son Dakika