Tire Süt Kooperatifi Başkanı sayın Mahmut Eskiyörük ile kooperatifleşme üzerine konuştuk.
Tarımdaki yapısal sorunların ancak kooperatifleşme ile çözüleceğini yaşayarak fark edip, küçük üreticilerin birleşerek ancak büyüyebilceği ve üreticinin sömürülmemesi adına kooperatifleşmenin yeniden yapılandırılması için çalışan Tire Süt Kooperatifi Başkanı Mahmut Eskiyörük ile bir araya geldik.
Sayın başkanım öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Ortaya koyduğunuz kooperatifleşme adına başarılarınızın kaynağı nedir?
1959 yılında çiftçi çocuğu olarak dünyaya geldim. İlk ve orta öğretimden sonra 1974 yılında Tire Endüstri Meslek Lisesi'nden mezun oldum. 1976 yılından itibaren Çukurova Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümünde eğitim görüp, vatani görevimin ardından baba mesleği olan çiftçiliği sürdürerek tarımdaki yapısal sorunların ancak kooperatifleşmeyle çözülebileceğini yaşayarak fark ettim. Bu arada evli ve 3 çocuk babasıyım.
1992-2002 yılları arasında Tire TARİŞ Yönetim Kurulu Başkanlığı yaptım.
2000'li yılların başında Türkiye'nin en verimli ovalarından Küçük Menderes Havzası'nda köylünün ana geçim kaynağı olan tütüncülük bitmiş, pamuk ise can çekişiyordu. Süt hayvancılığı yapanlar emeklerinin karşılığını alamıyor, ürünü para etmiyordu.
Üretim maliyetleri yüksek, süt kalitesi düşük ve üreticinin pazar garantisi yoktu. İlkel yöntemlerle sağılan sütler plastik güğümle kapılardan toplanıyordu. Sütünü satamayan üretici çaresizlik içindeydi. Tefeciler süt alıcılığına soyunmuş üreticiyi sömürüyordu.
Mazotla, yemle borçlandırılan üretici borçlarını ödeyebilmek için bankaların faizli kredileriyle iyice çıkmaza sürükleniyordu. Köyünde karnını doyuramayan, hayatını kazanamayan gençler iş bulma ümidiyle şehirlere göçüyordu.
O yıllarda Tire Süt Kooperatifi ise üreticiye destek olmak bir yana, kendi varlığını bile sürdürmekte zorlanıyordu. Sınırlı ortağıyla, birkaç çalışanıyla üreticiye hiçbir desteği sektöre hiçbir katkısı olmuyordu.
Bu dönemde süt hayvancılığı yaparken, büyük zorluklarla yaptığım üretimde emeğinin karşılığını alamadığını fark ettim. Sömürülmeyi içine sindiremedim, üreticiyi bu bozuk düzenden kurtarıp bir çıkış yolu bulmak için yola çıktım ve üreticilerin talebiyle kooperatif Başkanlığına seçildim.
İlk olarak üreticinin sırtından geçinen, haksız kazanç sağlayan kesimler karşıma dikildi. Bu baskılara üreticiden aldığı güçle karşı durdum. "Beni satın alacak para daha basılmadı, beni korkutacak kişi daha doğmadı' diyerek tabuları yıkmaya başladım. Çünkü inanmıştım.
"Küçük üreticiler yok olmamalı, kooperatif çatısı altında bileşerek gelişmeli ve büyümelidir. Ekonomik kalkınma ve sosyal barışın anahtarı kooperatifleşmedir" diyerek projelerimi hayata geçirmeye başladım ve "Dünyanın En İyi Kırsal Kalkınma Modelini" yaratma yolundaki ilk adım atıldı.
Ekonomik krizlerle yıllarca yıpranan ve üretimi bırakma noktasına gelen üreticilerin Tire Süt Kooperatifi sayesinde yüzleri gülmeye başladı.
Göreve gelir gelmez Atatürk'ün "Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden, rahat yaşamak isteyen toplumlar, önce haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonrada istiklal ve istikballerini kaybederler" sözünü ilke edinerek yeniden yapılanma sürecini başlattım. Üreticinin daha fazla kazanç sağlaması için bir model çizerek üç ana misyon belirledim.
. Üreticinin üretim maliyetlerini düşürmeye yönelik hizmet ve destek sağlamak;
. Süt kalitesini arttırmaya yönelik alt yapıyı kurmak;
. Üreticinin ürününü işleyip mamule dönüştürerek üreticiyle tüketiciyi doğrudan buluşturmak.
Bu doğrultuda üreticiye destek verebilmek için temel ihtiyaçları olan yem, akaryakıt, gübre, tohum, makine hizmeti ve eğitim faaliyetleri sağlandı.
Devlet, 2x100 projesiyle köylere hayvan dağıtırken "Bize balık değil, olta verin" diyerek kooperatife süt soğutma tankı talep ettim. 2004 yılında başlayan sütte soğuk zincir çalışmaları 60 köyde nokta alım merkezi kurulmasıyla devam etti. Kooperatif, üreticilerin otomatik sağıma geçmesi için destekler verdi, kapıdan güğümle süt toplamayı kaldırdı. Sütün tamamını antibiyotik, su, alkol testlerine tabi tutarak Gıda Güvenliği konusunda büyük bir adım attı. Ege Üniversitesi ile protokol yapılarak üreticinin bilinçlendirilmesi için kurslar açıldı. Üreticiler artık sağım ve hijyen, hayvan beslenmesi, kalite konularında dünya standartlarındaki bilgilerle üretimini sürdürüyordu. Süt kalitesinde hızlı bir artış oldu ve Pazar değeri artarak üreticinin de kazancı arttı.
Teknik ve alt yapı sorunlarını çözen kooperatif tüketiciye hizmet vermeye yönelik faaliyetlere yoğunlaştım. Kaynakları doğru kullanabilmek için etkin projeler hazırlayıp devletin de desteğiyle Süt İşleme ve Et İşleme Tesislerini kurdum. Böylece üreticinin ürününü işleyip mamule dönüştürerek doğrudan tüketiciye ulaştırma imkânı oluştu. Sağlıklı ve kaliteli ürün arayan tüketiciler Kooperatifin ürünlerine büyük ilgi gösterdi. Her geçen gün tüketicilerden daha fazla talep geldi. Bu süreçte kooperatif, tüketicilere daha kolay ulaşabilmek için kendi market ağımı kurmaya başladım.
Üretimi arttırmak kadar süt tüketimini de teşvik etmenin önemli olduğunu her platformda vurgulayarak, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin öncülüğünde Okul Sütü projesini uygulayarak İzmir'deki 220 okulda 240.000 öğrenciye 5 yıl boyunca süt dağıtıldı.
Yapılan çağrılarla Okul Sütü Projesini ülke gündemine taşınması büyük ses getirdi. Böylece Okul Sütü Projesi'ni devlet ülke çapında uygulamaya başladı. Bunun ardından İzmir Büyükşehir Belediyesi'yle Tire Süt Kooperatifi'nin uyguladığı Okul Sütü Projesi, geliştirilerek Süt Kuzusu Projesine dönüştürüldü ve İzmir'deki 1-5 yaş arası çocuklara süt dağıtımı yapılıyor.
Başarılı projeleriyle ülke genelinde sıkça adından söz ettiren Tire Süt Kooperatifi bölgenin önemli istihdam kaynaklarından biri haline geldi. Kısa sürede büyük bir ivme yakalayan kooperatifin bu çalışmaları yurtiçi ve yurtdışından bir çok kurum ve kuruluşların dikkatini çekti.
Tire Süt Kooperatifi Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından Örnek Kırsal Kalkınma Modeli gösterildi.
Ayrıca Sabancı Vakfı "Fark Yaratan Kuruluş" olarak Tire Süt Kooperatifi'ni deklare etti. EBSO, Tire Süt Kooperatifi'ni "Marka Yaratma, İstihdama Katkı ve Üretim Kalitesi" dallarında 3 ödüle birden layık gördü.
Avrasya Tüketici Derneği, yaptığı tüketici araştırması sonucunda Tire Süt Kooperatifini "Yılın Markası" kalite ödülüne layık gördü.
Ayrıca Birleşmiş Milletler FAO 2015 yılında Tire Süt Kooperatifi'ne Üreticiyi Sosyal Koruma ve Kırsalın Refahını Arttırma Ödülü verirken T.C. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı da Güvenilir Gıda Üretimi Başarı Ödülüne layık gördü.
Gıda tarım ve Hayvancılık Bakanımız Sayın Faruk Çelik yakın zamanda Milli Tarım Projesini açıkladı bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?
İzmir Türkiye'nin en çok süt üreten bölgesi olmasının yanı sıra verimlilik ve kalite konusunda da Avrupa standartlarına ulaştı. Sayın Bakanın açıklamasına göre, yeni dönemde Türkiye, Yetiştirici Bölgesi, Besi Bölgesi, Süt ve Sanayi Bölgesi gibi üç bölgeden oluşacak. İzmir Türkiye'de üretilen sütün yüzde 10'unu karşılaması, soğuk zincirde yüzde 80 seviyesinde olması ve süt konusunda Türkiye'nin en büyük sanayicilerini bünyesinde barındırmasıyla süt hayvancılığı açısından büyük potansiyele sahiptir. Bu özellikler doğrultusunda Süt ve Sanayi Bölgesi konumuyla değerlendirilmeye alınmalıdır. Aslında İzmir'in bu sektörde gerçekten üstünlüğü var. Çünkü üretim gücünün dışında çok önemli bir süt sanayii mevcut durumda. İşte bundan sonrası için stratejik yönden üzerinde çalışmamız gereken husus bu bölgede süt ve süt ürünleri sanayiinin planlı biçimde geliştirilmesi olmalı. Artık süt sektöründe katma değerli üretim ve sanayii ön plana çıkarmalıyız. Biz üretici temsilcileri olarak yeni dönemde üzerimize düşeni fazlasıyla yapmaya hazırız.
İzmir'in süt üretimi açısından Türkiye'deki önemi nedir? İzmir'in süt üretimi ve süt hayvancılığındaki potansiyeli nedir?
İzmir Türkiye'de üretilen sütün yüzde 10'unu karşılamaktadır. Ayrıca kalite ve verimlilik açısından da Avrupa standartlarını yakalamış durumdadır. Verimli toprak yapısı, uygun iklim şartlarıyla sadece hayvancılıkta değil tarımın tüm dallarında Türkiye'nin başkenti konumundadır.
Ülkemizdeki kooperatifçiliğin yürütülmesi ve uygulanması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Tarım ve hayvancılık; toplumun beslenme ihtiyacının karşılanması, istihdam sağlanması, milli gelire katkısı, sanayi için hammadde tedarik edilmesi gibi ekonomik açıdan büyük önem taşıyan konularda en önemli sektördür.
Bu alandaki potansiyelimizi kullanabilmemiz öncelikle kooperatifleşmenin sağlanması ve yapısal sorunlarımızın giderilmesiyle mümkün olacaktır. Bu konudaki çözüm önerilerimiz ise şu şekildedir:
Örgüt Yapısı:
Tarım ve hayvancılıkla ilgili tüm örgütlerin görev tanımları yapılıp, tek bir genel başkanlık çatısı altında toplanarak örgüt karmaşası giderilmelidir. Sistem, hiçbir örgütün diğer bir örgütün görevini yapamayacağı şekilde düzenlenmelidir. Ayrıca Tarımsal Üretim ve Pazarlama ile ilgili tüm örgütler Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'na bağlanmalıdır.
Kooperatifleşme Yapısı:
Köy bazlı kooperatifler birleştirilerek ilçe bazlı merkezi kooperatife dönüştürülmelidir. Olmayan ilçelerde yeni kooperatif kurulmalıdır.
Kooperatifleşmeyi Geliştirme:
Kooperatifçilik Devletin öncelikli politikası haline getirilip; ürününü kooperatif kanalıyla pazarlayan üreticilere daha yüksek destekleme primi verilerek kooperatifçiliğin gelişmesi teşvik edilmelidir.
İleri ki aşamada örgütsüz üreticiye destekleme kaldırılmalıdır.
Bakanlığımızca belirlenen tarihten itibaren ürününü sadece örgütüyle pazarlayan üreticilere destekleme primi verileceği şimdiden açıklanarak örgütlü yapı oluşturulmalıdır.
Böylelikle kayıt dışılık önlenecek, üretim planlanarak fiyat istikrarı ve gıda güvenliği sağlanacak, üretim maliyetleri düşecek, gelir adaleti sağlanarak köyden kente göç önlenecektir.
Destekleme ve Denetleme:
Üreticinin desteklenmesi ve denetlenmesi kooperatifler kanalıyla yapılmalıdır. Devlet, kooperatifleri desteklemeli ve denetlemelidir. Böylelikle kaynaklardan daha fazla üreticinin yararlanması sağlanmalıdır.
Gıda Güvenliğinin Sağlanması:
Kooperatiflerin, Gıda Güvenliğine uygun süt toplamaya yönelik altyapı oluşturması desteklenmelidir. Sütü kontrollü toplayan kooperatiflerin; laboratuvar, teknik personel ve kalite kontrole yönelik giderlerini karşılamak üzere teknik destek primi verilmeli.
Sütün Tanımı:
Soğuk sütün tanımı yeniden yapılarak sadece çiftlik sütleri ile onaylı nokta alım merkezlerinde toplanan sütler soğuk süt priminden yararlandırılmalıdır. Araçla kapı önlerinden kontrolsüz toplanan sütler, sıcak süt işlemi görmeli ve uygunluğa geçiş için tanınacak bir süreden sonra destekleme kapsamından çıkarılmalıdır.
Kaynakların Daha Etkin Kullanılması:
Süt hayvancılığımız ihtiyaca göre planlanarak sınırlanmalıdır. Türkiye'nin coğrafi konumu gereği süt hayvancılığı Batı, et hayvancılığı Doğu Anadolu bölgesinde teşvik edilmelidir.
Yem bitkisi üretecek arazisi ve tarımla ilgisi olmayan şirketlerin süt hayvancılığı tesisleri kurması teşvik edilmemelidir. Kaynaklar, mevcudun iyileşmesi, gelişmesi ve küçük aile işletmelerinin kooperatif çatısı altında devamlılıklarının sağlanması için kullanılmalıdır.
Sübvansiyonlu Krediler:
Ziraat Bankası'ndan üreticilere uygulanan sübvansiyonlu krediler, kooperatiflere de verilmelidir. Kooperatifler bu kaynakla güçlendirilerek, üyelerinin finansman sorununu giderme ve üretim maliyetlerini düşürme hizmeti vermelidir.
Destekleme Politikaları:
Desteklemeler; üreticiye yardım anlayışıyla para vermek değil, para kazandırmaya yönelik; üretimin planlanması, kalitenin sağlanması, kooperatifçiliğin geliştirilmesi gibi yapısal sorunların giderilmesinde bir unsur olarak kullanılmalıdır.
Organize Sanayilerin Desteklenmesi:
Organize sanayilerde uygulanan teşvikler, bölgesel değil sektörel bazda yapılarak tarımsal sanayilerin, üretim alanında oluşması sağlanmalıdır.
42 ilde uygulanan İPARD Proje Destek Programından diğer illerin de faydalanması sağlanmalıdır.
Fiyat İstikrarı:
Arz fazlası üretim olduğu dönemlerde pazarlanamayan veya USK'nın belirlediği taban fiyattan alıcı bulamayan sütler, ET ve Süt Kurumu veya Örgütlerin kuracağı süt tozu tesislerince tozlaştırılıp stoklanarak veya aradaki fark devlet tarafından karşılanmak üzere ihraç edilerek piyasa düzeni sağlanmalıdır.
Ortak İşletmeler:
Türkiye'de uygulanan kentsel dönüşüm programı benzeri bir uygulama yapılarak kooperatifler kanalıyla küçük aile işletmelerini yerleşim alanı dışında TOKİ örneği bir araya getirecek ortak çiftlikler kurulmalıdır. Böylelikle küçük aile işletmeleri ruhsatlı ve uygun hale getirilerek üretimin ve üreticinin devamlılığı sağlanmalıdır.
Röportaj: Tuğba Gülsever